Gazetecileri hedef göstermesiyle tanınan Star gazetesi yazarı Cem Küçük, bugünkü köşesinde geçen hafta sonu Türkiye’yi ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın STK temsilcileri, gazeteciler ve akademisyenlerle bir araya gelmesine değindi. Biden’ın görüştüğü gazetecilerin ‘’sömürge gazetecileri’’ olduğunu ileri süren Küçük, görüşmeye katılan gazetecilerin ‘’Türk milleti ve devleti nazarında medeni ölü’’ olduğunu da iddia etti.
ABD Başkanı Barack Obama’nın, ABD tarihinin gördüğü en yeteneksiz başkan olduğunu da iddia eden Küçük, köşesinin üçüncü ve dördüncü paragrafında, geçen cumartesi günü ‘Ezik İslamcılığın tasfiye edilmesi’nin gerekli olduğunu söylediği yazısındaki ifadelere tekrar yer verdi.
Küçük’ün yazısı şöyle:
''ABD tarihin gördüğü en yeteneksiz Başkanlardan Obama’nın yardımcısı Joe Biden ülkemizde bazı bitmiş sömürge gazetecileriyle konuşmuş ve o gazeteciler de Biden’a yalakalık yaparak ve yalvararak Türkiye’ye Amerikan müdahelesi istemişler. İşte bunlar bu kadar zavallı ve rezil tiplerdir sevgili okurlarım. Biden kafalarını okşamıştır herhalde bu sömürge gazetecilerinin. Biden’ın görüştüğü tüm gazeteciler Türk milleti ve devleti nazarında medeni ölü olan acınası tipler. Biden onlara Beyaz Saray’da ayakkabı boyacılığı işi verse mutlu olurlar. Her gün Amerikalıların pabuçlarını parlatırlar. Bu arada yine bitmiş, artık ismi bile hatırlanmayan bir başka sömürge gazetecisi de Biden’ın karısı bir kafede kendisinin ismini zikretti diye sevindirik olmuş. Öte yandan tanıklar Biden’ın karısının öyle bir şey demediğini ve bu bitik gazetecinin uydurduğunu söylüyorlar. Türkiye’nin en büyük anchorman’i olacağım derken yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen bir tipe dönüşünce böyle travmalar olabiliyor.
Evet bu zavallı tipler sömürge gazetecileri. Aslında bu terimin orijinali merhum büyük düşünür Edward Said’indir. Said kendi ülkesinin kültüründen ve halkından nefret ederek varlığını üstün Batı medeniyetine ait gören ve ancak belli Batı istihbarat örgütleri tarafından aparatçik olarak kullanılan acınası entelektüel tipolojisi için sömürge aydınları tabirini kullanmıştır. Hem Afrika’da hem Asya’da hem Latin Amerika’da hem de İslam dünyasında böyle aydın örnekleri çok sayıda vardır. Bunlara aydın bile denemeyeceği için sömürge gazetecileri diyorum. İhanet bildirisine imza atan 1128 akademisyen ise sömürge akademisyenleridir.
İşte hem kanımızı emmek isteyen zalim sömürgecilere hem de bu sömürgeci küffarın aparatçikleri olan sömürge aydınlarına karşı temel direnç kaynağımız İslamcılıktır. O sebeple İslamcılığın dönemi esas şimdi başlıyor diyorum. Bu topraklarda yaşayan ve Müslüman hassasiyetine sahip tüm halkımız zalimlere karşı mazlumların yanında Yeniden Büyük Türkiye hayalini kuruyor. İşte o yüzden bu yüce idealin önünde bariyer olup bizi daha da yoksul ve güçsüz hale düşürecek İslam kılığındaki solcu hurafeleri Müslümanlar olarak sert bir dille reddetmeliyiz. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık da ifade etmektedir ki, İslam medeniyeti bir ticaret ve piyasa medeniyetidir. Yeniden ifade ediyorum ki biz Müslümanlar “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” diyen ve kendisi de tüccar olan Peygamber Efendimizin ümmetiyiz. Biz Müslümanların paraya, ticarete ve piyasaya düşman bir ideolojiye kapılmamız sadece küffarın ekmeğine yağ sürer. Zalimlere karşı mazlumların yanında olan Yeniden Büyük Türkiye ideali merhum Erbakan hocamızın meşhur ettiği bir tabirdi. O ideal sebebiyle merhum Erbakan hocamız binlerce fabrikalar inşa eden sanayileşmiş ve kalkınmış bir Türkiye bayraktarlığı yaptı hep. Merhum büyük şairimiz ve mütefekkirimiz Necip Fazıl da binlerce olan camilerimizin yanında, tüten binlerce fabrikalarımızın olması gerektiğini söylüyordu. Yine merhum büyük şairimiz ve mütefekkirimiz Mehmet Akif de hayatı boyunca bu ideali savundu. Siyasal ufkumuzu şekillendiren temel nehirlerden olan Büyük Doğu dergisinin kapaklarından belki de en efsane olanı cami ile fabrikanın yan yana olduğu o unutulmaz kapaktır. Çünkü modern endüstri uygarlığını yakalayıp güçlenmezsek küffara karşı direnmemiz imkansızdı. Eğer geleneksel üretim tarzında kalırsak ve sanayileşip modernleşemezsek küffar biz Müslümanları kendine köle edecekti. Müslümanların gavurların boyunduruğuna girmemesi ve zalimlere karşı çıkabilmesi için sanayileşme, okullaşma, şehirleşme, serbest ticaret ile zenginleşme, kısacası modernleşmek zorunluydu. Hala da zorunludur.
Bazı sömürge aydınlarının iftira ettiği gibi bu İslamcı önderlerimiz modernizme ve moderniteye hayran şahıslar değildi. Modernizm ve modernite İslamcı öncüler için felsefi bir mesele değil çırılçıplak bir gerçeklikti. Küffara karşı ayakta kalmak, direnebilmek ve zamanı geldiğinde de küffar zulmüne başkaldırabilmek için düşmanın silahlarıyla kuşanmak zorunda olmamız modern İslam düşüncesini ya da diğer bir deyimle İslamcılık cereyanını doğurmuştu. Recep Tayyip Erdoğan’ı büyük lider yapan ruh da bu cereyanın ruhudur. İslamcılık öncü Türk münevveri Namık Kemal’den bu yana bu toprakların özüdür ve beyni sömürgeleşmemiş her Türkiye aydını yaşam tarzı ne olursa olsun aslında bir yönüyle İslamcıdır. Yeni Türkiye’de artık sömürge aydınları karşısında ezik kalan sözde İslamcılık da tasfiye edilmek zorundadır ve göreceksiniz edilecektir''