30 Mayıs 2017'de Twitter'dan yaptığı paylaşımda Karacagil’in ölümüne ilişkin üzüntüsünü dile getiren Cengiz Çandar'a 'suçu ve suçluyu övmek' gerekçesiyle açılan davanın ilk duruşması dün İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
Çandar’ın duruşması Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) tarafından takip edildi. MLSA, dava sonrası yaptığı bilgilendirmede mahkemenin Çandar’ın savunmasının İsveç’ten istinabe yoluyla alınması için talimat yazısı yazılmasına hükmettiğini ve Çandar hakkında savunmasının alınmasına yönelik yakalama kararı çıkarılmasına da karar verildiğini belirtti.
Cengiz Çandar, yakalama kararıyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
"İstanbul'da görülmeye başlanan bir dava ile ilgili olarak savunmamın alınması için hakkımda yakalama kararı çıkartılmasını ülkemde adalet mekanizmasının içine düşürüldüğü durumu ortaya koyan bir yeni olumsuz örnek olarak görüyorum. Üzüntü duydum.
Dava, 2017'de İŞİD ile savaşırken hayatını kaybetmiş bir genç kız için yazdığım iki cümlelik tweet ile ilgili. 30 Mayıs 2017 tarihli tweetim aynen şöyle:
"Kırmızı Fularlı Kız, Gezi'nin içimizi ısıtan en güzel gülüşlü meleği. Rakka önünde toprağa düşüp yıldızlara yükselerek içimizi yine yaktı."
Sanal ortamda yer alan bu iki cümle için iki yıl sonra soruşturma yürütülüyor ve 2020 yılının Temmuz ayında, 'suçu ve suçluyu övmek' iddiasıyla dava açılmasına karar verilirken, benim 'bulunamadığım için' ifadem alınamıyor, şimdi de ifademin alınabilmesi için hakkımda "yakalama kararı" çıkartılıyor."
"'Yakalama kararı' son derece yakışıksız"
Çandar sözlerini şöyle sürdürdü:
"Benim beş yıla yakın bir süredir nerede olduğum ve ne yaptığım ortada. İsveç'te Stockholm Üniversitesi'nde 'Saygın Araştırmacı' sıfatıyla ve ülkenin en önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olan İsveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde Kıdemli Orta Doğu Uzmanı olarak bulunduğum yer aldığım konferanslar ve yaptığım çok sayıda yayın ile biliniyor. Adresim Türkiye'nin Stockholm Başkonsolosluğu'nda kayıtlı.
Türkiye'de tam olarak 40 yıllık gazetecilik kariyerine sahibim, İsmim ve toplumsal konumum bakımından her ne gerekçe ile olursa olsun hakkımda "yakalama kararı" son derece yakışıksız. Bursa'da bir arazi davası ile ilgili olarak bana tebligat iletilebilir iken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın beni bulamamış olması inandırıcı olmaktan çok uzak. Hakkımda açılmış olan davadan, aynı davanın, doğrudan tanışıklığımın bulunmadığı diğer sanığı tarafından haberdar edildim. O, beni bulabilmişti!
Hukuki prosedürü izleyeceğim ve ifade talebi bana ulaşınca gereken açıklamayı yapacağım. Bütün bunlar ne yazık ki Türkiye'de adalet mekanizmasının içine düşürüldüğü bu hazin durumu örtmek için yeterli olmayacak."