Yayınladığı yazıda; tekzipleri Basın Yasası'nın ağır parasal yaptırımları nedeniyle yayınladıklarını ancak haberlerinin, muhabirlerinin ve yazarlarının arkasında oldukların ifade eden Cumhuriyet, haberlerinin gerçeğe dayandığını ve kişilerin haysiyetin kırıcı ifadeler yer almadığını buna rağmen yaptıkları itirazların reddedildiğini ifade etti. İktidarın yargıya baskı uyguladığını ve sulh ceza mahkemelerinin kapatılarak yerlerine yeni yargıçlarla yeni yetkilere sahip sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasından sonra daha çok tekzip yayınlar olduklarını ve internet sitelerinden haberlerinin kaldırılmasına dair kararların çıktığını belirtn
Cumhuriyet, yazısında şu ifadeleri kullandı:Bu kararların tümü İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verildi. Bu kararlara yaptığımız itirazlar ise İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedildi. Basın Yasası’nın çok ağır parasal yaptırımları nedeniyle tümü belgelere dayalı, gerçek haberlerimize karşı verilen bu kararlara uymak zorundayız. Ancak okuyucularımızın bilmesini isteriz ki; sonuna kadar haberlerimizin, muhabirlerimizin ve yazarlarımızın arkasındayız.
Gerçekten de basının hak ve sorumluluk ilkelerine bağlılığımız nedeniyle, gazetemiz aleyhine yargı kararı verilmesi 17 Aralık sürecine kadar son derece nadirdir. Ancak iktidarın, 17 Aralık soruşturması sonrası yargıya yaptığı akıl almaz müdahalelerden sonra, basın ahlak esaslarına, gazetecilik hak ve sorumluluk ilkelerine bağlılığın, yargıçlar yönünden pek bir anlam taşımadığı görülmektedir. Örneğin 2013 yılında yayımladığımız toplam cevap ve düzeltme sayısı 4’ten ibarettir. 2014’te hazirana kadar İstanbul Adliyesi’nden verilen cevap ve düzeltme kararı sayısı ise sadece 3’tür. Ancak 16 Haziran’da sulh ceza mahkemeleri kapatılarak, yerlerine yeni yargıçlarla yeni yetkilere sahip sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasından sonra, kararlarda adeta patlama yaşanıyor. Bu tarihten günümüze kadar geçen yaklaşık 6 aylık sürede sadece İstanbul Adliyesi’nden verilen cevap ve düzeltme kararının sayısı 13’ü buldu. Bunlara ek olarak da aynı hâkimlikler tarafından gazetemizin internet yayını aleyhine de 17 adet erişimin engellenmesi kararı verildi. Bu 30 karara yaptığımız itirazların tek biri dahi kabul edilmedi, tamamı İstanbul Adliyesi sulh ceza hâkimlikleri yargıçları tarafından reddedildi.
Hukuki gerekçe yok
Bu kararların bir ortak noktası daha var; bugün örneklerini sunduğumuz üzere bu kararların hiçbirinde hukuksal bir gerekçeye rastlamak mümkün değil. Basın Yasası’na göre cevap ve düzeltme verilebilmesi için bir yayının ya gerçeğe aykırı olması ya da kişilerin şeref ve haysiyetlerini gerekir. İstanbul sulh ceza hâkimliklerinden gelen kararlarda ise haberlerimizin neresinin gerçeğe ya da kişilerin şeref ve haysiyetlerine aykırı olduğu asla belirtilmemektedir. Bugüne kadar yaptığımız itirazlarda, kararları veren yargıçlara ısrarla gerekçelerini sormamıza rağmenhiçbir cevap alabilmiş
değiliz. Çok ağır yaptırımların baskısıyla yayımlamak zorunda kaldığımız metinlerin hiçbirinden de haberlerin neresinin yasaya aykırı olduğunu anlamak mümkün değildir.
Düzeltme değil hakaret metinleri
Bu metinlerin ortak özelliği, yollayanların ne kadar “saygın, yasalara saygılı, başarılı” kişiler oldukları, Cumhuriyet gazetesinin de “nasıl kötü niyetli, yalancı” olduğu iddiasıdır. Oysaki cevap ve düzeltme kurumunun amacı, yayında gerçeğe ya da şeref ve haysiyete aykırı yerler var ise bunun
cevaplanması ya da düzeltilmesinden ibarettir. Yayın sahibini ağır yaptırım tehdidi altında kendisine hakaret içeren metinler yayımlatarak cezalandırmak değildir. İstanbul Adliyesi Sulh Ceza Hâkimliği yargıçlarının yayımlanmasına karar verdiği metinlerde ise durum tam tersidir. Bunu, bugün metni ve haber servisimizin bunlara karşı yaptığı açıklamalarda okurlarımız da somut olarak görecekler.
Sonuç olarak bilinmesini isteriz ki; hakkında cevap ve düzeltme kararı verilen yayınlarımızın her satırının, her sözcüğünün arkasındayız. Gazetemizde yapılan tüm haber ve yorumlar gazetecilik mesleğinin kural ve ilkelerine uygundur. Somut olarak belirtmek verilen 17 Aralık sürecine yayınlarımızın tümü belgelere dayalıdır. Altı yargıcın birbirinin kararını göstermelik biçimde “denetlediği”, üst mahkemeye itiraz hakkınızın yasa ile elinizden alınarak etkili bir başvuru yapmanızın engellendiği, sadece paraların değil adil yargılanma hakkının da “sıfırlandığı” bir karşı karşıyayız. Bu sistemde iktidarın en tepesindeki ismin ve onun çevresindekilerin bazı yargıçlardan her istediklerini elde etmeleri normal bir sonuçtur. Bizim için önemli olan bu yargıçların değil, okurların yargısıdır.