Apo, gelecek seçim sonrası başbakan yardımcısı
SAVAŞ SÜZAL
Türkiye’de oynanan iki perdelik komedi artık beni güldüremiyor ama kaygılandırmaya devam ediyor. Hatırlarsanız sevgili okurlar aylardır oynanan tuluatın aslında Abdullah Öcalan’ı hapisten çıkarma ve PKK’ya af ilan etme konusunda bir alt yapı oluşturma amacı taşıdığını yazmıştım.
Türkiye’de ne yazık ki ihanet ve işbirlikçilik tanımlamaları sulandırıldığı için bu konuya desteği önce medyadaki işbirlikçiler yoluyla halkın nabzı yoklanarak gerçekleştirilmeye çalışıldı. Aslında bu konuda da pek sıkıntı çekmiyorlar. 12 Eylül 1980 sonrası Türk basını yozlaştırılıp ucuz kalemler yetiştirildiği için her an kolay işbirlikçi kalem de bulabiliyorlar.
Abdullah Öcalan önümüzdeki birkaç ay veya en geç birkaç yıl içinde salıverilecek. Artık bundan eminim. Gerçekte salıvermekte zorundalar. Zira patronları ABD’den terörist başını teslim alırken bu konuda Washington’a teminat vermiştiler. Ne zaman PKK veya ekonomik sıkıntı gündeme gelecek olsa veya zam yapmaya niyetlenseler önce birkaç muhalif sesi içeri alıp susturarak etrafa korku salıp sonra da yeni bir dalgayı yedekte bulunsun diye hazırladıkları haberlerini yayıyorlar.
Gerçekte bu oyun artık çok bayatladı. Halk bu oyunu hala yutuyorsak o zaman aynanın karşısına geçerek kendimizi sorgulamamız lazım. Biz geri zekâlı mıyız, ebleh miyiz diyerek. Bu konuya her değinişimde de Aziz Nesin nedense hep aklıma takılır. Kabul edin ki bizim son 20 yılda düşünme ve karar verme mekanizmamızda ulusça bir tersine gidiş var.
O geri zekâlı dizilerle, futbol maçları, müzik diye yutturulan ne bestesi nede güftesi olan kalitesiz şarkı sektörümüzle inanın şu anda bir test yapılsa dünya ortalamasının oldukça gerilerinde yer alırız. İşin en acı tarafı da ne olduğumuzu bilmeden kendimizi muasır medeniyetler seviyesinde filan görmemiz. Delil mi istiyorsunuz, Erdoğan hükümeti ve AKP’ye verilen oy oranı yeter sanırım.
Gelelim bebek katili APO’nun yüce eşi enderi bulunmayan önerilerine. Ne garip değil mi, iktidar ve muhalefet bu olayı ve süreci destekliyor. Dünya da her halde ilk ulus biz olacağız katilleri ile uzlaşan. Veya 2012 yılında terörist başını meclise sokup Başbakan yardımcısı yapan. Ha sakın bizim teröristlerin tezgâhını açtığı Mandela tuzağına düşmeyin.
Beyler bu kadar ucuz mu 23 yaşındaki gençlerin kanı. Bu kadar önemsiz mi, evlatlarını kaybeden ana ve babaların acısı. O gençlerinde hakkı yok muydu sizler kadar Galatasaray, Fenerbahçe transferleri konusunda heyecanlanmak?
Onlarında hakkı değil miydi üniversite seçme sınavlarına girmek, evlenmek ve çoluk çocuk sahibi olarak hamdolsun ekonomisinin acılarını yaşamak?
Türk ordusu ne yazık ki kendi topraklarında bir savaş verirken kendi siyasetçileri tarafından ardından vuruluyor. Ben artık televizyon haberlerinde yaşamını kaybeden evlatlarımızın haberlerini seyrederken kusacak gibi oluyorum. Belki sizler kanıksadınız veya Turgut Özal’ın söylediği gibi alıştınız. Bu acı düştüğü yeri yakıyor.
Diyeceksiniz ki çözüm ne? Çözüm çok. Ama bunlardan hiçbiri teröristle masaya oturmak, teröristle oturup uzlaşmak değil. Bugüne kadar bunu deneyen hiçbir ulus başarıya ulaşmadı ulaşamadı. Hepimizin evladı var. Siz teröristlerle mücadele eden ve sizin bu planlarınıza karşı çıkanları hapsederek bu işi çözdüğünüzü sanıyorsunuz ama terör bir gün hiç ummadığınız bir anda sizleri de yutar. İki büyük felaketi birbirleri ile afyonlamak hiçbir zaman çözüm değil. Bu öylesine hassas bir oyundur ki bizim basiretsiz yöneticilerin elinde kolayca patlayabilir ve iki felakette aynı anda ülkeye büyük zararlar verir.
Ülkenizi sevmiyor olabilirsiniz. Devlet malı deniz yemeyen sözü de domuz politikanız olabilir, ama daha önce de altınız çizdiğim gibi bakarsınız bir gün terör sizinde kapınızı çalar. Dünyanın en güçlü ülkesinde, dünyanın en güçlü liderleri dünyanın en gelişmiş polis teşkilatı tarafından korunmasına rağmen teröristler tarafından canlarından olmuştur. Amerika başkanlarından söz ediyorum.
Bakmayın bazı kiralık kalemşorların dolduruşuna. Onlar zamanında kendi patronlarını bile satmış kişiler. Babı Ali de bu konuyu bizim nesilden gazeteciler, kimin kime kaç kuruşluk operasyonlarla satıldığını iyi bilir. Bodrumda kâşane yazlıklar ve yatlar katlar edinmelerinin herhalde altında arka bahçelerinde petrol bulma yatmıyor. Kesekâğıdı ile bordroda görünmeyen vergiden kaçırılmış para alan yazar arkadaşların, ona vergi vermeden bordroda bu parayı göstermeden hangi kaynaktan ödeme yapan patronların vatanseverlikleri de o kesekâğıdının cidarları kadar bile sağlam değil.
Allah rızası için eliniz vicdanınıza koyun ve bu konuyu bir daha düşünün.
[email protected]