Demirel Ekoenerji Dergisi’nde yayınlanan röportajında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin bugün iyi yönetilmediğini, iç siyasi çalkantıların sürüp gittiğini söyleyen Demirel, “Ancak, Türkiye demokratik sistem içinde sorunlarının üstesinden gelecek güce sahiptir. Türkiye bir hukuk devletidir, bir kurumlar devletidir. Bütün mesele kurumların işleyişinde ahengin sağlanmasıdır. Türkiye, şimdi zorlu bir coğrafyanın merkezinde yer alan bir ulus-devlettir, ama güçlü devlettir" dedi.
“SESSİZ VE TEK RENKLİ BASIN İSTEMİYORUZ, KONUŞAN TÜRKİYE İSTİYORUZ"
12 Eylül darbesinin 28. yıldönümü nedeniyle değerlendirmelerde bulunan Demirel, her şeyden önce bugün Türkiye’nin sorunlarını darbelerle değil, tartışarak çözme noktasına gelmiş olması gerektiğini vurguladı ve “Dolayısıyla, bundan böyle sıkıntılar yaşandığı zaman akla ilk önce darbe gelmemelidir" dedi. Türkiye’nin 60 yıllık çok partili siyasi yaşamının darbelerle karşı karşıya kaldığını bunlar içinde ise en çok 12 Eylül darbesinin konuşulduğunu ifade eden Demirel, şöyle konuştu:
“Hala da konuşuluyor. Konuşulmasından memnunum. Çünkü, benim için önemli olan ülke sorunlarının konuşulabilir olmasıdır. Hür ve serbest şekilde konuşulabilmesini önemsiyorum.
Eğer ülkenin meydanlar hür, sokakları hür, Parlamento kürsüsü hür, üniversitelerin kürsüleri hür, gazete sütunları hür, televizyon ekranları hürse ve insanlar bir şey söyleyeceği zaman etrafına bakınmıyorsa, ‘söylediğimi bir başka duyan var mı’ diye korku içinde değilse, gizlice dinlenmek korkusu yaşamıyorsa, hür konuşabiliyorsa; ülke sorunları demokratik ortam içinde uygarca tartışılarak çözülür. Sessiz ve tek renkli basın istemiyoruz, sessiz Türkiye de istemiyoruz. Konuşan Türkiye istiyoruz. Pervasızca herkes düşüncesini açıklayabilmeli."
“DARBE ÇÖZÜM OLARAK AKLA GELMEMELİ"
Her sıkıntıya düşüşte darbenin çözüm olarak akla gelmemesi ve devletin yıpratılmaması uyarısını yapan Demirel, “Ülke sıkıntıya düştüğünde, hiçbir durumda akla gelen şey darbe olmamalıdır. Bunun içinden nasıl çıkarız diye sistem dışı arayışların içine girilmemelidir. Şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ‘yıkılıyoruz, çöküyoruz’ gibi birtakım korkular içinde olmamak lazımdır" dedi. Sistem dışı arayışların içine girilmesinin, darbeye destek yaratacağının altını çizen Demirel, şunları söyledi:
“Darbe sadece devletin bir kurumunun yaptığı bir iş de değildir. Türkiye’de yapılan darbeler karşısında, halkın bir kısmının buna üzülmesine rağmen, bir kısmı da buna alkış tutmuştur. Bu doğru değildir. Halkın kafasından darbeyi silmek lazımdır. Halkımız darbeyi bir tedbir olarak asla düşünmemeli.
Darbeler büyük olaylardır. Genellikle darbe, hükümetlerin değiştirilmesini öngörür. Ancak, bizim ülkemizde darbeler hükümetlerle sınırlı kalmamış, Meclis’in, partilerin ve anayasanın değişmesi ile neticelenmiştir. Parlamento, partiler, Anayasa ortadan kaldırılıyorsa, bundan daha büyük bunalım düşünülebilir mi? Hükümet şapka gibidir ve değişebilir, ama devlet baştır. Başı hırpalar, eskitirseniz işiniz zordur. Maalesef 60 sene içinde Türkiye’de devlet çok yıpratılmıştır."
“TÜRKİYE BUNDAN SONRA SORUNLARINI DARBEYLE DEĞİL DEMOKRASİ İÇİNDE ÇÖZECEK"
“Darbeler güncel birtakım sorunların çözülmesine yardımcı olsaydı, ondan sonraki dönemler içinde yeniden darbeyle karşılaşılmazdı" diyen Demirel, “Böyle olmamış, darbeler birbirini izlemiştir. Demek ki sorunların çözülmesi yapılan darbelerle mümkün olmamıştır. Onun için diyorum ki, Türkiye sorunlarını bundan böyle darbeyle çözmeyecek, tartışarak demokrasi içinde çözecektir. Bugün beğenmediğimiz şartları düzeltmenin yolu, her gün sabah aklımıza geldikçe hükümet değiştirmekten geçmez. Bugün için hükümet değişikliğinde usul sandıktır, demokratik seçimdir" dedi.
"MİLLETİN SÜKUNETİNİ KİMSE YANLIŞ DEĞERLENDİRMESİN"
Laik demokratik cumhuriyetin, hukuk devleti ve sosyal devlet olarak, herkesin etrafında toplanabileceği en büyük değer olduğunu vurgulayan Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şunu unutmayalım, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin altını kimse oyamaz, kurulan düzeni çökertemez, birliği ve dirliği bozamaz. Ancak, bunlara yönelik tehditlerin yok değil, vardır. İşte bunu orasından burasından kimse çekiştirmeye kalkışmamalıdır. O zaman rahatsızlıklar olur. Ama bu sıkıntılar da, demokratik Cumhuriyetin hukuk devleti niteliğiyle aşamayacağı sıkıntılar değildir. Milletimiz de tehditlere ve tehlikelere karşı fevkalâde şuurludur. Ancak, milletin bu sükûnetini de kimse yanlış değerlendirmemelidir. Cumhuriyet, bütün özeliklerini koruyarak gidecek güce sahiptir."