Vatandaşı kredi ve kredi kartı borcunun 12 yılda 55 kat arttığını belirten Günal, 2003’te 5.781 kişi olan kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısının da 2013 sonunda 912.839 kişiye ulaştığını, 2014’ün ilk beş ayında ise 532 bini aştığını söyledi. Vatandaşı kredilere yönlendirmek yerine gelirini artıracak yapısal önlemler alınması gerektiğini söyleyen Günal, tasarruf oranlarının ancak gelir artışıyla sağlanabileceğini ifade etti.
Devlet de Millet de Borç Batağında!
Kredi ve kredi kartları borçları sadece ekonomik bir sorun değil. Kredi ve kredi kartı borcu
ödeyemeyenlerin sorunu, artık sosyal sorun hâline geldi. Ailelerde sorunlar büyüdü, boşanmalar, aile
içi şiddet ve daha bir çok sosyal etkileri var. Peki bu noktaya nasıl geldik? Acaba sadece vatandaş mı
kredi kartı borcunu krediyle, kredi borcunu kredi kartıyla, bir kredi kartını diğer kredi kartıyla kapatan?
Hayır! Zaten AKP’nin genel politikası borcu borçla ödemek. Başbakan ve AKP’li üyelerin hep yaptığı
gibi "Nereden nereye?" diye bir kıyaslama yaparsak 2002 yılında Türkiye'nin toplam borcu 224 milyar
iken, 2014 yılı 1'inci çeyrek itibarıyla 570 milyara dayanmış. Asıl dikkat çeken şey özel sektörün borcu
2002’de 43 milyardan 2014’de 265 milyar dolara çıkmış. Öyle bir rahat diyorlar ki: "Kardeşim özel sektörün
borcu bir şey olmaz." Peki, nasıl olacak yani borcu alan vatandaş bunun karşılığında ne gelir elde ediyor?
Geliri artıyor mu? Bu şirketler kâr mı ediyor, zarar mı ediyor? Buna bakan yok! Yani bu ciddi bir sorun!
Hem devletin hem vatandaşın hem de özel sektörün borcu artıyor. ISO'nun ilk 500 şirketi açıklandı,
dörtte 1'i zarar ediyor. Yani bakın, 2013 yılının işte rakamları. İlk 500 şirketin bile 129’u zarardaysa küçük
şirketler ne yapacak? Esas itibarıyla baktığımız zaman, bir taraftan Başbakan "Faizler düşsün." diyor
göstermelik olarak, ama bunun sonucu vatandaşımız mağdur. Yıllardır uyguladığınız düşük kur, yüksek
faizden kaynaklı bir sorun bu. Başbakanın "rant" dediği, "lobi" dediği finansal kesimin geliri yüzde 45
artmış, toplam gelirlerine bakarsanız, vatandaşınki yüzde 3-4 artmış. Gerçi Başbakan da söyledi "Bizim
dönemimizde 5 kat gelirlerinin arttığını söyleyenler bugün karşımıza geçti." diye kendisi de itiraf etti. Yani
faiz lobisini kastediyor, hatırlarsanız, geçen sene Gezi olaylarından sonra söylemişti.
Vatandaşın Borcu 12 Yılda 55 Kat Arttı!
2002 yılında 1 milyar 973 milyon TL olan vatandaşlarımızın tüketici kredisi borcu 2014 Mart sonu itibarıyla
tam 128 kat artarak 252 milyar 167 milyon TL’ye, aynı dönemde kredi kartı borcu da 4 milyar 335
milyon TL’den 18 kat artarak 79 milyar 209 milyon TL’ye yükselmiş. Toplamda Mart 2014 rakamlarına
baktığımız zaman, vatandaşların kredi ve kredi kartı borcu 12 yıllık AKP İktidarı döneminde 6 milyar 308
milyon TL’den 53 kat artışla 331 milyar 376 TL’ye yükselmiş, Mayıs 2014 itibarıyla da bu rakam 55 kat
artışla 343 milyar TL’ye ulaşmıştır. İşte vatandaş evi alıyor borçlandırılıyor, ipotek altında, ama kredisini
ödeyemiyor. Yani vatandaş borçlanarak tüketmekte, Hükümet ise önlem olarak vatandaşın gelirini
artıracak yapısal reformlar yerine kredi kartı harcamalarına taksit sınırı getirmektedir.
Kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısındaki artış da dikkat çekici boyutlara
ulaşmıştır. 2003 yılında sadece 5.781 kişi kredi ve kredi kartı borcunu ödeyemezken, 2013 yılında
912.839 kişiye yükselmiş. 2014 yılının ilk beş ayında ise 532.081 kişinin kredi ve kredi kartı borcunu
ödeyemediği dikkate alındığında, 2014 yılında yıllık artışın yüzde 50’yi geçeceği açıkça görülmektedir.
Kısacası, vatandaş sayısı açısından da borç miktarı açısından da durum hiç de Başbakan Erdoğan’ın
söylediği gibi değildir.
Hanehalkı bazında baktığımızda da vatandaşlarımızın durumu pek parlak değildir. Hanehalkının finansal
varlıkları 2003’te 156 milyar TL iken 2013’te 730 milyar TL’ye, borçları ise 8 milyar TL’den 371 milyar
TL’ye çıkmıştır. Borcun varlığa oranı ise 2003’te % 5.1 iken 10 kat artarak % 54’e yükselmiştir.
Bu kötüye gidişin nedeni AKP’nin uyguladığı yanlış politikalardır. Dış talepteki daralmayı telafi edebilmek
ve ekonomiyi büyüyor gösterebilmek için iç talebi canlandırmaya çalışan Hükümet vatandaşları tüketim
ekonomisine yöneltmiş, tüketici kredilerini teşvik etmiş, vatandaşa konut kredisinin uzun vadeli olarak
gelirine bakmadan verilmesine göz yummuştur. Böylece, inşaat sektöründeki canlanmayla ve ithalata
dayalı tüketimle ekonomi canlı gösterilmeye çalışılmıştır. Vatandaşın tasarruf oranını artırmadan,
vatandaşın gelirini artırmadan borçlandırırsanız vatandaşı borç batağına sokarsınız. Özel tasarruf oranı
2013 sonu itibarıyla yüzde 25'lerden yüzde 9,7'ye düşmüş. Öbür taraftan yükümlülüklerinin harcanabilir
gelirine oranına bakıyoruz 2002'de yüzde 4,7 iken şu anda yüzde 55.7, yani vatandaşın borcu harcanabilir
gelirinin yarısından fazlasını geçmiş.
Tasarruf oranına baktığımızda da tam tersine bir durum var, aynı dönemde hane halkının tasarruf oranı
yüzde 25'ten yüzde 9,7'ye düşmüş.
AKP “Torba”ya Başbakan’ın Alacaklarını(!) da Koysun!
Öbür taraftan, alacağını tahsil edemeyen sadece bankalar değil. Başbakan Cumhurbaşkanı adayı olunca
malvarlığını açıkladı. 2011 yılında da vardı, hâlâ 500 bin lira onun da alacağı görünüyor kimden olduğunu
biz bilmiyoruz ama. Yani demek ki borçlarını kimse ödeyemiyor. Bir sürü alacak yeniden yapılandırması
yaptınız. Bu arada Sayın Başbakanın alacaklarını da bir şekilde aradan çıkarabilirsiniz yani. Ayrıca, evi
de yokmuş, burada arkadaşlarımız söyledi. Sayın Başbakanın da burada üç yıldır alamadığı alacakları -
demek ki vatandaşın ekonomisi iyi değil ki borcunu ödeyemiyor- bir şekilde onun da tahsilatı için aslında
torbada bir ekleme yapabilirsiniz, onun yolunu da göstermiş olalım, her şey nasıl olsa buraya ekleniyor.
Başbakan sorunu bir şekilde çözer, başka yerden bulur ama vatandaşımız çok vahim durumda. Borç
batağının sosyal etkileri var, boşanmalar var, aile içi kavgalar var, intihar edenler var. Onun için, gelin bu
sorunu baştan araştıralım ve çözümlerini birlikte bulalım.