Demirtaş, "Kanaatimiz odur ki tüm insanları öldürdüler. Çünkü yaralı olduklarını kanıtlamıştık görüşmelerle, telefon kayıtlarını duyurduk. Toplu bir katliamı örtmek için gün be gün açıklıyorlar" diye konuştu.
Partisinin grup toplantısında konuşan Demirtaş'ın açıklamaları şöyle:
“Parlamentomuz var bir seçim yaptık. 550 milletvekilimiz var, ama işleyen bir sistem yok. AKP’nin kışkırtmacı, ayrımcı politikaları ile toplumun birbirine karşı öfkesi büyütülüyor, körükleniyor. Ama parlamento gündeminde bunlar yok. Önümüzdeki hafta parlamento açılıyor, ancak kimse bunların konuşulacağını beklemesin. HDP olarak biz konuşacağız, gerçek gündemi ıskalamadan, parlamenter sistemin işlemesi için çaba sarf edeceğiz. Parlamentonun çalıştırılmamasının altını ısrarla çizmemizin sebebi şudur. Mevcut durumu savunmuyoruz, mevcut statü tam bir parlamenter sistemdir, dengesi iyi kurulmuştur demiyoruz. Köklü eleştirilerimiz var, yapısal sorunların çözülmesi lazım diye öneri getiriyoruz. Mevcut haliyle bile çalıştırılmamasının özel sebebi var. Hatırlanırsa, sağlıkta dönüşüm başlatıldığında devlet hastaneleri merkezi birimlere dönüştürüldüğünde, özel sektöre dönüştürüldüğünde tam bir sefalete dönüştü. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek için. Aynı sistemi parlamento için hayata geçirmeye çalışıyorlar. Parlamentoda hiçbir sorunu çözemiyoruz. Bütün eksikliğine rağmen çalıştırabilsek, yasalar çıkarabilsek, bu parlamentoda özgürlükçü yasalar yapabiliriz. Ama bakın ülkenin hiçbir sorunu parlamento gündeminde yok. Uyduruk sözleşmeler bir hafta boyunca tartışıldı.
Neredeyse 20 gündür Cizre’deki bir vahşet durumundan söz ediyoruz. Bu vahşet ortamı hükümet tarafından sadece HDP suçlanarak, hedef gösterilerek geçiştirilmeye çalışıldı. Bütün bilgi kirliliğine rağmen durum şudur. O sokakta bir kaç binada toplam sayıları 70-90 arası insan var. Büyük kısmı sivil. Bir kısmı dayanışma içinde oraya gitmiş üniversite öğrencileri, bir kısmı da Cizre halkı. 20 günden bu yana özel harekat güçleri, 24 saat durmadan tank ve top atışı yapıyorlar. Çatışma yok. Tek taraflı o binalara atış yapılıyor. O binalardan arayan yurttaşlarımız var. İsimleri belli, ‘yanımızda yaralı siviller var’ diyorlar. ‘Biz çıkmak istiyoruz’ diyorlar. ‘Kafamızı pencereden uzattığımızda ateş ediyorlar’ diyorlar.
“Bodrumda PKK’lılar olduğunu düşünenler orada sivillerin olduğunu biliyor”
Yalanla, dolanla, çarpıtmalarla ‘ambulans gönderdik yaralı gelmedi’ senaryolarının bize göre bir amacı var. Birincisi hükümet orada PKK’lilerin olabileceğini düşünüyor, ama çok sayıda sivil olduğunu da biliyor. Şırnak Valisi de biliyor, bazı gazetecilere ifade etmiş. ‘Ne yapalım kurunun yanında yaş da yanacak’ demiş. ‘Bana Ankara’dan verilen emir Cizre’yi temizle’ demiş.
Oradaki insanlar ya açlıktan ölecek ya susuzluktan ölecek, ya da atışlarla tek tek infaz edilecek. Alınan karar bu. Biz bunun vahşet olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ambulansla birlikte hastaneye götürecek, kimlikleri belli, parmak izleri belli. Bir hukuk dışılık varsa işlem başlatacaksınız. Eğer hukuk işliyorsa böyle olması lazım. 20 gündür yaptıramıyoruz. Çünkü hükümet şu kararı vermiş, ‘yereldeki operasyon güçleri tam yetkilidir. Operasyon yaparken acımasız olacaksınız, sivil halkmış, caddeymiş, binaymış bakmayacaksınız.’ Diyor ya ‘devletin kudretini göstereceksiniz.’
Sur için az önce yapılan anons gibi ‘havadan bombalamaya başlayacağız’ demeleri gibi, ‘sizin suçunuzu örteceğiz’ diyorlar. Bir HDP var diyorlar. Onları siyasi lince tutacağız, siz rahat olun demişler. Kimse buna inanmak istemiyor. İnanmak istemeyenlerin aklı vicdanı bunu kaldıramıyor, 2016 Türkiye’sinde hukukun bu kadar ayaklar altına alabileceğine inanmıyor.
“Toplu sivil katliamı örtmek için gün gün açıklıyorlar”
Faysal Sarıyıldız arkadaşımız. Defalarca başvuruda bulunduk. Orada güvenlik sorunu varsa biz gidelim dedik. Biz gelirsek çıkacaklarını söylüyorlar. Biz gidelim alalım. Sadece 300 metre yürüyecekler. Yukarıdan heronlarla izleyeceksiniz. ‘HDP’liler üst düzey PKK’lıleri kurtarmaya çalışıyorlar’ diyorlar. Katliamlarını örtmek için böyle kirli propagandaları kullanmaya çalıştılar. Kanaatimiz odur ki bu insanların hepsi öldürüldü. Bunlar açıklamıyorlar. Çünkü biz onların sağ olduğunu açıklamıştık. 32 dakikalık kayıtlar var. Defalarca televizyonlarına bağlandılar. Sağdılar. Şimdi toplu katliam yaptılar ve açıklamıyorlar. Toplu sivil katliamı örtmek için gün gün açıklıyorlar. Cizre’de operasyon bitti ama cenazeleri sokaklara dağıtıyorlar. Toplu halde katlettikleri insanları yıkık evlere dağıtıyorlar, o cenazeler oradaymış gibi. Çünkü dün cenazeleri almaya giden cenaze işleri birimlerine oradaki ordu yetkilileri, ‘hazır değil ki neden geldiniz, şimdi vermiyoruz’ demişler. Dünden beri cenazeleri vermiyorlar.
“Ankara, Türkiye’nin yüzde 80’ine düşman”
Bütün bunları anlayabilecek bir hükümet yok, bizim çağrımız halkımızadır. Cizre’de çok büyük felaketler yaşandı. 1. Dünya Savaşı’nda, 2. Dünya Savaşı’nda, Nazi Almanyası’nda yaşandı, Halepçe’de gördük. Cizre şimdi Roboski gibi, Suruç gibi, Ankara gibi aleni katliam olarak tarihe geçiyor.
Bu bir yandan da onurlu direniş tarihidir. İnsanlık katliamlar üzerinden yükselmedi, insani değerleri ayaklar altına alan faşizan zihniyet oldu. İnsanlık bu günlere sahip çıkanlarca geldi. Halen birbirimizin yüzüne bakabiliyorsak, insanlık değerlerine sahip bireyler ve toplumlar olduğu içindir. Biz çağrımızı bu vicdanlı, ahlaklı insanlara ve halklara yapıyoruz.
Zannediyorlar ki etrafları düşmanlarla çevrili. Yurtiçinden yurtdışından insanlar gelmiş! Osmanlıdan devraldıkları tarihin temsilcileri olarak bir Türkçülük bayrağı altında hepimizi koruyorlarmış. Biz İstanbul’a bakıyoruz, Diyarbakır’a, İzmir’e, Karadeniz’e bakıyoruz düşman yok. Onlar bütün Türkiye’yi düşmandan ibaret görüyor. Bu kafa, herkesi çivi gören çekiç anlayışıdır.
Bugün AKP’ye itiraz eden herkese bunu yapıyorlar. Daha ağırını yapmak için hazırlık yapıyorlar. Cizre’de yaşanan vahşet zannediyorlar mı ki İzmir’e tehdit değil. Adana’da yaşayanlara tehdit olsun diye Sur’da yapılıyor. İtiraz ederseniz başınıza bu gelir, biat edeceksiniz diyor, hiçbir şey istemeyeceksiniz. AKP’li olmak da yetmiyor. Bizzat Saray’a biat ettiğinizi açıklayacaksınız. Biat etmeyenler de düşman artık. Türkiye’nin yüzde 80’i bunlara düşman. Geriye kalan bu işin rantını yiyen elit tabaka.
"Suriye’deki Kürtler bizim düşmanımız değil"
“Geçen hafta da belirtmiştik. Türk halkının iyi anlaması lazım. Ortadoğu cehenneme dönmüşken, nüfusu 40 milyona ulaşmış Kürt halkı en büyük kardeşlik gücüdür. Kürt halkının düşmanlığı ya da hain planları yoktur. Ama böyleymiş gibi davranan bir hükümet var. PYD bizim düşmanımız değil, Suriye’deki Kürtler bizim düşmanımız ilan ediyor. Güney Kürdistan’ı hedef gösteriyor. Türkiye’deki Kürtleri hedef haline getiren, Türk-İslam düşmanı gösteren bir siyasi anlayışı var. Türk halkı buna inanırsa, dünyanın en etkili güçleri Kürtlerle işbirliği yapmaya çalışırken, Davutoğlu’nun stratejik körlüğü nedeniyle tarihsel ittifak kaçırılacak. Suriye’de yıkılmak istenen işte bu stratejik ittifaktır.
Cizre’ye, Sur’a, yaşanan vahşete sessiz kalmamak, AKP’nin kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı ve giderek iç savaşı tetikleyen politikalarına itiraz ettiğimiz için ses ver eylemindeyiz. Kadınlar itiraz ettiği için Kadıköy’de barış yürüyüşündeler, Diyarbakır’dalar. Gençler bunları durdurmak için direnişteler. Bunların doğru anlaşılması lazım. Hendek barikat denilerek yaratılan bu iç savaş ortamı en zor çözülecek ortamdır. Hükümet bu sorunu barış ve diyalog içinde çözmek yerine, Osmanlı’dan devraldığı savaşla çözme politikasını sürdürüyor. Davutoğlu geçen gün söyledi, ‘müzakere masasını deviren Demirtaş’tır’ dedi. Nasıl bir girişimde bulundum devirmek için. Tek bir cümlem var ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ demişim. Çünkü müzakere görüşmelerinden anladığı şey, geçici huzur ortamı yaratıp bunun üzerinden oy devşirip, 330 milletvekili sağlamak. Peki, ülkeye barış özgürlük gelecek mi? ‘Başkanlık gelince hepsi kolay’ diyorlar.
HDP altında da buluşamayız, tek bir parti etrafında buluşamayacak kadar renklidir halklarımız. Bir parti altında bulunmadığımız için vatan haini oluyoruz, en büyük hainlik bu. Bugün onurlu, şeffaflığa dayalı müzakere isteyen biziz. Asla konuşma olmayacak diyen onlardır. Müzakere olmayacak demek savaş büyüyecek demek oluyor.
“Saray, Ergenekon ve İşçi Partiyle yeni blok oluşturdu”
“AKP’nin Türkiye’yi büyük bir felakete sürüklediğini gören herkes el ele vermek zorunda. O nedenle faşizme karşı bloğu büyütmek zorundayız. Ne diyor İşçi Partililer, Ergenekoncular, BBP’liler hepsi Saray’la ittifak yaptılar. Alanda operasyon yürütenler de bu ekipten. Doğrudan Saraydan talimat alıyorlar. Cesareti oradan alıyorlar, karakol polisi değildir. Davutoğlu, sadece üstünü örtüyor. Propagandasını yapıyor. Saray ve Ergenekon yeni blok oluşturdu, parlamentoyu ele geçirdiler, böyle yürüyorlar.
(Erdoğan’ın geçmişte çözümün sürecine ‘Bu gençler neden ölüyor, bu gençler ölmesin diye çözüm süreci var’ dediği konuşma dinletildi.) Bunları çözüm süreci devam ederken söylüyor. Geçmiş dönemde devletin kirli odakları suçlarken gençlerin neden öldürüldüğünü anlatıyor. Bu gençlerin neden öldüğünü geçen yıl biliyordu, hafıza kaybı yaşamamışsa şimdi de biliyor.
Şimdi derin devletle, Ergenekon’la işbirliği yapıyor. Yeter ki koltuğumu koruyum diye iktidarın bir kısmını bunlara veriyor. Genelkurmayla anlaşma yapıldı, ordu vesayetine geçildi, sivil irade derin devlete teslim oldu. Demokratikleşiyoruz diye eski Türkiye’nin modeline teslim olundu. Herkes vatan haini ilan edildi. Akademisyenciler, gazeteciler, baskı altına alındı. 1990’lara dönüldü demiyorum, 1930’lara dönüldü.
“Başbakanın açıkladığı Master Planı, 1930’daki Şark Islahat Planı’yla örtüşüyor”
Başbakanın açıkladığı Master Planı, 1930’daki Şark Islahat Planı’yla örtüşüyor. 1937 Son Posta gazetesi. Acaba sayın Davutoğlu bunu okuyarak mı karar verdi. “Asiler çembere alındı, imha ediliyor”, “Dersim meselesi tarihe karıştı.” Mardin’de ortak yeni ruhtan söz edenlerle ne kadar da birbirine benziyor. 2016, Dersim meselesi tarihe karışmamış, hesap sorulacak hale gelmiş.
Başbakan üstünde tartışmaya layık görmediğimiz belge açıklandı. Öyle zannediyorum ki, akşama kadar etkisi bitti. Uyduruk olduğunu, ayakları yere basmayan bir plan olduğunu kendileri de biliyor. Silahlar nasıl susacak, tek bir cümle yok. Mardin’de bunu duymak istediler tek bir cümle yok.
1992 Güneydoğu Paketi. Bunlarda bir paket vardı, Tansu Çiller paketi. 1997’de Güneydoğu’ya vaat yağdı. Davutoğlu’nun paketinden daha iyi. Güneydoğu’ya cennet paketi. Uzatmayayım, çok örnek var. Açıkladıkları paket, savaş politikalarını örtmeye dönük, halka bir yandan savaşırken, bir yandan ‘çözüm arıyoruz’ sahteliğini dayatma paketi.
Basit bir sorunu çözerken bile muhataplarını yok sayarsanız, hiçbir çözüm olmaz. İşçilerin sorunu varsa sendikacısı vardır muhatap alırsınız. Arazi sorunu varsa onu muhatap alırsınız. Şimdi diyorlar ki, Kandil yok HDP yok. Kimi muhatap alacak. 18 yıldır tüm imkânsızlıklara rağmen, barış için kapıları aralamaya çalışan bir siyasi şahsiyet var. İki yıl boyunca onunla görüştünüz. Oslo’da görüşme yaptınız. Şimdi bu liderle görüşmeyip, Arap şeyhleriyle ittifak kuruyorsun. Bunu bize Suriye’de çözüm ittifakı olarak sunuyorsun. Sen çözümü Arap şeyhlerinde, Suudi krallıklarında, Katar’ın kirli paralarında arayacağına, Kürtlerde niye aramıyorsun. Kürtler AKP’ye oy vermiyor diye.
“Mültecileri ve insan hakları pazarlık konusu yapamazsınız”
Bütün bu trajedilerin ortaya çıkardığı en önemli sorunlardan biri mülteciliktir. HDP olarak bu kavramını kullanmadık, Bu topraklar ortak vatanımızdır. Hepsi asli yurttaş muamelesi görmesi gerekir. Bedeli neyse toplum olarak biz ödüyoruz. Diyorlar ya 10 milyar dolar harcadık. Külliyen yalan. Nereye harcadıkları belli değil. Halk sahip çıkıyor. 200 bin civarı kamplarda kalıyor. Dağılmış, karışmış durumdalar.
Avrupa’yla kirli pazarlık malzemesi yapıyorlar. Almanya Şansölyesi ziyaret gerçekleştirdi. Kendilerini eleştiriyoruz. İnsan hakları kişisel pazarlık malzemesi değildir. O değerler belge haline gelinceye kadar bütün insanlık bedel ödedi. Şimdi siz çıkıp bu belgeleri hiçe sayıp pazarlık unsuru haline getiremezsiniz. Avrupa insan hakları ihlallerine sessiz kalarak, mülteciler Türkiyeye dönsün diye pazarlık yaparak kendi değerlerini çiğnemiş olur. Kopenhag kriterleri dediğimiz budur. Kendi değerlerinizi çiğneyerek mi Türkiye’yi üye yapacaksınız.
Yeni anayasa
Bütün bu ortamda yeni Anayasa tartışmaları başladı. Yarın yapılacak toplantıyla birlikte işin esasına girilecek. Bir saat içinde çizdiğimiz atmosfer içinde ne yasalar, ne kurallar buna uygun.
‘Barış için ses çıkarma’ eylemi
Herkese sesleniyorum. Her akşam saat 19:00’da çığlıkla, ıslıkla, zılgıtla “Katliama ortak değiliz” deyin. Her yerden barışa ses verin."