Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, "Erdoğan kimin için ‘Ayarımda değil’ dedi?" başlığıyla yayımlanan yazısına "19 Mayıs’ın 100. yıldönümünde Samsun’daki törenlerde Cumhuriyet’e yakışır bir tablo vardı. İktidarı ve muhalefetiyle siyaset oradaydı. 31 Mart seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği ‘Türkiye ittifakı’nın kodlarını taşıyordu. Erdoğan, törenlere katılan liderlere ‘Siyasi partilerimizin değerli temsilcileri’ diye seslendi" ifadesiyle başladı.
Selvi şöyle devam etti:
"Liderler topluca fotoğraf çektirdiler. Erdoğan, liderlerle tek tek tokalaştı. Cumhurbaşkanı’nın bir yanında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, diğer yanında MHP Lideri Bahçeli olmak üzere liderlerin verdiği görüntü Türkiye’nin özlediği birlik ve beraberlik tablosuydu. Keşke İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de bu karede yerini alsaydı. Doğru olanı yapardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dolmabahçe’de gençlerle buluşmasında verdiği mesajlar da ’Türkiye ittifakı’ istikametindeydi. Zaten o da ’Samsun’a gitmeden önce Dolmabahçe’de Muayede Salonu’nda bir araya gelmişsek, bu bir sinyaldir, bir işaret fişeğidir’ dedi. 31 Mart seçim kampanyasındaki Erdoğan’dan değil, daha önceki Erdoğan’dan işaretleri taşıyordu. ’Derdimiz şudur: Bu ülkede inancından, etnik yapısından, bölgesel, dinsel, ne olursa olsun kimsenin dışlanmadığı bir Türkiye’ derken özgürlükçüydü. ’82 milyon benim vatandaşım, benim kardeşimdir. Hepsini sevmeye mecburum’ derken kucaklayıcıydı.
Seçim kampanyasındaki ’Yallah Kürdistan’a’ söyleminin yanlışlığı fark edilmiş olmalı ki Erdoğan Kürtlere yönelik sıcak mesajlar verdi. Daha doğru bir deyişle, yaptığı reformlarla Türkiye’nin önünü açan Erdoğan’dan izler taşıyordu. ’Biz gelene kadar Güneydoğu’da Kürtçe tabela göremezdiniz. Cezaevinde annesiyle Kürtçe konuşamazdı. Bunlar bizimle değişti. Temel hak ve hürriyetler noktasında kimsenin önünün kesilmesine müsaade etmeyiz’ dedi.
Erdoğan’ın bu mesajlarını, ’yeni dönemin yeni yaklaşımı’ olarak gördüm. Yeni dönemin siyaset dili olarak yorumladım. Daha doğrusu görmek istedim. Çünkü Erdoğan, reformist ve özgürlükçü mücadelesiyle hem Türkiye’nin önünü açtı hem yüzde 34’lerde başlayan AK Parti’yi yüzde 50’ye taşıdı. Referandumlarda yüzde 58 ve yüzde 52 oy oranlarına ulaşıldı. Ne zaman ki içe dönük, güvenlikçi kodlar hâkim olmaya başladı, AK Parti yüzde 42-44 seviyesine geriledi. Ankara kaybedildi, İstanbul’un tekrar kazanılması için büyük mücadele veriliyor.
Bu düşüncelerimi paylaştıktan sonra, sıcak gündeme ilişkin kulisleri aktarmak istiyorum.
YSK’nın İstanbul seçimleriyle ilgili gerekçeli kararının 21 Mayıs gününe kadar yayınlaması gerekiyor. Beklenti bugün yayınlanacağı yönünde. Ancak gerekçeli kararla birlikte taşlar yerine oturur diye beklemeyin, muhalefet şerhleriyle nur topu gibi yeni bir tartışmamız olacak.
YSK geçen hafta önemli bir karara imza attı. 4 yedek üyenin oy kullanmasıyla ilgili bir tartışma yürüyor. Üç vatandaşımız YSK’ya başvuruda bulundu. YSK, yedek üyelerin oy kullanmaması talebini reddetti. Bu hafta içinde merakla beklenen ikinci gerekçeli karar da bu konuda olacak.
CHP’NİN KAMPANYASI
Bu arada AK Parti ve CHP, İstanbul seçimleriyle ilgili kampanya hazırlıklarını büyük ölçüde tamamladı. Önce CHP’den haberler.
CHP’nin yeni seçim kampanyası için 21 Mayıs’ta İstanbul Bomonti Hilton Oteli’nde bir lansman yapılacak. Kılıçdaroğlu’nun da katılacağı tanıtım toplantısına büyükşehir ve il belediye başkanları, milletvekilleri ve PM üyeleri iştirak edecek.
CHP’nin kampanyası Ekrem İmamoğlu’nun üzerine kurulacak. ’Her şey çok güzel olacak’ ana slogan olacak. Ama yeni bir slogan ve yeni görseller geliyor.
Sessiz değil ama sakin bir kampanya yürütülecek. İstanbul’da büyük bir miting düşünülmüyor.
YSK’nın iptal kararı nedeniyle İmamoğlu’nun kampanyasının belkemiğini ’mağduriyet’ ve ’vicdan vurgusu’ oluşturacak. Kucaklayıcı ve polemikten uzak bir dil kullanılacak.
AK PARTİ’NİN ÖNCELİKLERİ
AK Parti’nin seçim kampanyasıyla ilgili çalışma ise sürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu noktalar üzerine odaklanmış durumda:
Sandığa gitmeyen 1 milyon 700 bin seçmene ulaşıp onların ikna edilmesi öncelikli hedef. Çünkü bunların yüzde 70’inin AK Parti seçmeni olduğu düşünülüyor. Özellikle 24 Haziran’da Erdoğan’a oy verip 31 Mart’ta Binali Yıldırım için oy kullanmayan 428 bin AK Parti seçmeni üzerinde duruluyor.
Muhafazakâr Kürtler. HDP’nin İstanbul’da aday çıkarmayarak Ekrem İmamoğlu’nu desteklemesi, AK Parti’nin ise beka söylemiyle Kürtleri uzaklaştırması seçim sonuçları üzerinde belirleyici olmuştu. AK Parti, ’kırgın partililer ve muhafazakâr Kürtler’ için çalışma başlattı.
Binali Yıldırım önplana çıkarılacak. Ancak Erdoğan rüzgârı her daim taze tutulacak.
Ekrem İmamoğlu’nun ismi anılmayacak. ’CHP adayı’ denilecek. Kılıçdaroğlu ve CHP ön plana çıkarılacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu’nu değil, Kılıçdaroğlu’nu muhatap alacağı söyleniyor. Ancak onun gerekçesi farklı. Erdoğan’ın ’Ekrem İmamoğlu benim ayarımda değil. Benim muhatabım Kılıçdaroğlu olur. Ben söylerim o cevap verir, o söyler ben cevap veririm’ dediği ifade ediliyor.
İki parti arasında müthiş bir strateji savaşı yaşanıyor."