"Bir yandan DEAŞ, bir yandan PKK kanlı eylemlere girişti" diyen Erdoğan, "Benim vatandaşlarımın yaşam özgürlüğünü ellerinden aldılar. Güvenlik güçlerimiz, çukurlarla ülkemizi böleceğini sanan teröristleri, o çukurlara gömdü" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Dün analar "Ya şehir ol, ya gazi" diye Çanakkale'ye gönderiyorlardı. Bugün terör örgütlerinin üzerine, Suriye'ye gönderiyorlar. 15 Temmuz'da sokaklara, meydanlara inip darbecilerin karşısına aslanlar gibi dikilen bu milletin önünde kim durabilir. Hep ne diyoruz? Korkaklar, zafer anıtı dikemez diyoruz. Milletimiz, cesaretini 15 Temmuz'da F16'lara, tanklara, helikopterlere direnerek gösterdi. Arkadaş, yurdumu alçaklara uğratma sakın. Siper et gövdeni bu hayasızca akın... İşte, bu millet, bu gençlik, bizler milletimize şükran borcumuzu ödemek için 14 yıldır gecemizi gündüzümüze katarak çalıştık, çalışıyoruz.
Geldiğimiz noktada görüyoruz ki mevcut sistemle daha ileri gidebilme imkanımız yok. Türkiye'nin en reformcu, en ilerici projelere imzasını atmış kadro olarak, milletimize tarihi bir değişim teklif ediyoruz. 16 Nisan'da Türkiye, yönetim sistemini değiştiriyoruz. Sistemin esası, istikrar ve güven ortamını garanti altına almaktadır. Çok partili hayata geçtiğimiz günden beri hükümetlerin ortalama ömrünün 16 ay olduğu bu sistem, milletimize ağır bedeller ödetti. Madem dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek istiyoruz, bu ülkelerle rekabet edebilmemizi sağlayacak bir yönetim sistemine ihtiyacımız var. Darbe üreten mevcut sistem yerine, dünyanın en gelişmiş ülkelerindeki yönetim sistemine geçiyoruz. Ve işte milletimizin huzuruna getirdik. Bu sistem öyle tercüme falan da değildir, yerlidir, millidir. Onun için de anayasa değişikliği ile gelen cumhurbaşkanlığı sistemini milli, yerli, demokrat olan herkes sahiplenmiştir. İnanıyorum ki, sahiplenecektir. Kardeşlerim, bizim gayemiz Çanakkale'de yedi düvele meydan okuyan, dönemin en modern ordularını dize getiren ecdadımıza layık olabilmektir. Çanakkale Savaşları nedeniyle oradaki ruhu, kararlılığı kalbinde hissetmeyen kimsenin yüreği, bu ülke için, bu millet için çarpmaz. Ülkemizde böyle bir kesim her zaman olmuştur. Çanakkale sırtlarında milletimiz canını feda ederken, birileri ne gerek var havasındaydı. Fırsat bulsalar anahtarı kendi elleriyle teslim ederlerdi. Tıpkı bugün Suriye'de ne işiniz var, Kafkasya'da ne işiniz var diyenler gibi. O zaman da milletimizin verdiği mücadeleyi sorguluyorlardı. Ama bu millet, Kurtuluş Savaşı'nı da kazandı, kendine devlet de kurdu. Türkiye Cumhuriyeti bizim ilk değil, son devletimizdir. Osmanlı da bizimdir, Selçuklu da bizimdir. Devleti yaşatmanın yolu, insanı yaşatmaktan; insanı yaşatmanın yolu da kendini güven içinde hissetmesini sağlamaktan geçiyor. Bu ülke önceliğini insanı yaşatmak yerine, kendi saplantılarına esir olmuş bir anlayış yüzünden çok bedel ödedi.
"Çukurlarla ülkemizi böleceğini
sanan teröristleri, o çukurlara gömdük"
1991 yılında bu sisteme geçseydik, 2023 hedeflerimize çoktan ulaşmıştık. 14 yılda ülkemizi götürebileceğimiz kadar ileri götürdük. Ne yaparsak yapalım, iş bir yere gelince tıkanıyor. 2007'yi hatırlayın, gayet güzel ilerlerken karşımıza olmadık bir engel çıkardılar. 367 gibi akıl dışı bir bahaneyle Meclis'i kilitlediler. Biz de çözümü millete gitmekte bulduk. Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi açısından hayata geçirilmiş bir reform oldu. Bunun bedeli olarak partime kapatma davası açtılar. Küçük çaplı anayasa değişiklikleriyle, yamayla da işler bir yere kadar yürüdü. 2013 yılından bu yana yaşadığımız hadiseler, değişikliğin kaçınılmaz olduğunun habercisiydi. 17-25 Aralık saldırısını milletimizin desteğiyle püskürttük. Bu defa diğer terör örgütlerini devreye soktular. Bir yandan DEAŞ, bir yandan PKK kanlı eylemlere girişti. Benim vatandaşlarımın yaşam özgürlüğünü ellerinden aldılar. Güvenlik güçlerimiz, çukurlarla ülkemizi böleceğini sanan teröristleri, o çukurlara gömdü.
"İdam talebinizin gereğini yapacaktır"
Kardeşlerim, sınırlarımız dışından saldırarak ülkemizi hedef alan teröristleri ise Fırat Kalkanı operasyonu ile bulundukları yerde imha ettik. Bu ülkenin teröristlere ya da arkasındaki güçlere verilecek tek bir karış toprağı; feda edilecek tek bir insanı yoktur. Bölünmeyeceğiz, bölünmeyeceğiz, bir olacağız. İri olacağız. Diri olacağız. Beraber olacağız. Kardeş olacağız. Hep birlikte, Türkiye olacağız. Ülkemize yönelik tüm saldırıları boşa çıkanlar, 15 Temmuz'da bu defa kanlı bir darbe girişimiyle hedeflerine ulaşmak istediler. Bu millet, tankı topu görünce kaçar, evine saklanır, onlar da ellerini kollarını sallayarak ülkeyi teslim alır sandılar. Öyle olmadı. Milletimiz, o gece tarihinin en büyük kıyamlarından birini gerçekleştirerek FETÖ ihanet çetesi mensuplarını derdest etti. Yakalandıklarında itiraf ettikleri ne varsa, hepsini inkar ediyorlar. İstedikleri kadar inkar etsinler, ortada 249 insanımızın şehadeti, işgal edilmek istenen bir ülke var. O gece dökülen yüzlerce kanın sorumlusu kim? Silah arkadaşlarına kurşun sıkan kim? Meclisimizi, Cumhurbaşkanlığı Külliyemizi, Özel Harekat Merkezimizi bombalayanlar kim? Milletimiz müsterih olsun, o katiller ve onları destekleyen kim varsa hak ettikleri cezayı alacaklar. Şu anda karşımda şehit aileleri var. Gazi aileleri var, hiç merak etmeyin. 16 Nisan'dan sonra parlamento inanıyorum ki, inşallah onlarla ilgili idam talebinizin de gereğini yapacaktır.
"Yazıklar olsun size"
Bu bana geldiği zaman, tereddütsüz onaylarım. George ne diyecek, Hans ne diyecek? Bunlar bizi ilgilendirmez. 15 Temmuz musibeti bize, ülkemizin uzun zamandır ihtiyacı olan bir değişimin artık kaçınılmaz olduğunu gösterdi. Hem bu tür musibetlerle bir daha karşılaşmamak, hem de 2023 hedeflerimize ulaşmak için. Meclis üzerine düşeni yaptı, şimdi sıra milletimizde. Yeni yönetim sistemini yurt içinde ve yurt dışında anlatmak için çalışmalara başladığımızda karşımızda garip bir tablo bulduk. Terör örgütleri karşı çıkıyor. Ana muhalefet partisi karşı çıkıyor. Hollanda'nın yönetimi baktık ki, benim Dışişleri Bakanımın uçuş iznini iptal ediyor, benim bayan bakanımı Hollanda'ya sokmuyor. Atlarını, itlerini benim oradaki vatandaşlarımın üzerine sürüyor. Almanya'nın Şansölyesi de onların yanında yer aldığını söylüyor. Yazıklar olsun size. Bunların birbirlerinden farkı yok, al birini vur ötekine. Ne yaparsanız yapın, bu milleti yolundan çeviremeyeceksiniz. 16 Nisan'da benim milletim, Batı'nın bu yanlış cevabına en güzel cevabı sandıklarda, demokratik bir şekilde verecektir. Bütün bu olanlar, herkesi bir yere doğru sevk ediyor. Yurt dışında üç milyona yakın seçmenimiz var. Bunları engellediler, varsın engellesinler. Almanyasıyla, Belçikasıyla, Danimarkasıyla... Kim olursa olsun, biliniz ki cumhurbaşkanınız her zaman dik durdu. Bundan sonra da dik duracaktır. Hayır diyenlere sonuna kadar açtıkları kapıları, evet diyenler için sıkı sıkı kapattılar. Öyle ki bakanlarımız, sürekli salonlarının iptalleriyle dışlandılar. Kendi konsolosluk binamıza giremedik. Siz bakana kapı kapatamazsınız, uluslararası hukukta bunun yeri yok. He, böyle giderseniz bunun karşılığını da bulacaksınız.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin yeni Çanakkale Zaferlerine yol açacağını bildikleri için istemiyorlar. Yarasalar istemiyor diye güneş doğmaktan vazgeçmez. Onlar istese de, istemese de, Türk milletinin yeniden doğması kaçınılmazdır.
"Biz kaderin üzerinde
bir kadere teslim olmuş bir milletiz"
Kardeşlerim, bugüne kadar yaptığım tüm ziyaretlerde anayasa değişikliğinin ülkemize neler katacağını uzun uzun anlatıyorum. Yalancıların ağzını kapatmak için, maddeleri teker teker izah ediyorum. Ziya Paşa'nın güzel bir sözü var; eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yapıldığında birileri "hayır" dedi. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapıldığında "hayır" dediler. İzmit Körfezi'nde Osmangazi Köprüsü yapıldığında "hayır" dediler. Şurada 200 milyon insanın geçtiği Marmaray yapıldığında "hayır" dediler. Şimdi bugün, evet, 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nün temelini atıyoruz, "hayır" mı "evet" mi? İnanın onlar yine "hayır" der. Beş yıl sonra inşallah bu köprünün açılışına gidiyoruz. Bu da cumhurbaşkanlığı sistemine "evet" diyenler için müjde, istemeyenlerin uykularını kaçıracak bir gelişme. Bu köprü, 102 yıl önce düşmanlarımızın şu boğazın dibine gömüldüğü, kıyıların mezarları haline getirildiği Çanakkale için yeni bir dönem anlamına geliyor.
Hani ne diyor o Çanakkale ağıdında; Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni... Çanakkale Köprüsü dardır geçilmez, şimdi en genişini yapıyoruz. Şimdi öyle bir köprü yapıyoruz ki, inşallah hem ecdada, hem gelecek nesillere layık bir eser olacak. Bunun bedeli 10 milyar 500 milyon Türk lirası. Değerli kardeşlerim, bu 17 yıl işletilecek, ondan sonra devlete bırakılacak. Böyle bir eser. İş bilenin, kılıç kuşananın. Bu köprü ile İstanbul, İzmir'e farkı bir şekilde yeniden bağlanmış oluyor. Ben burada, Çanakkale destanını yazan Gazi Mustafa Kemal ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. 15 Temmuz'da şehit olan vatandaşlarıma Allah'tan rahmet diliyorum. Biz kaderin üzerinde bir kadere teslim olmuş bir milletiz. Onun için, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Ve tekrar tekrar, bu anma törenlerinde bir araya gelme dileğiyle sizleri selamlıyorum.