"Cem, Küçük dağları sen mi yarattın?" diye soran Elönü "Biz Cem'i birinci hamur dost diye hatırlarken ne oldu da çakmaklara gazcı bir üsluba bulaştı. Ne oldu da mübarek kovboyumuz, sıkıp kurutmayı unutan acemi tetikçimiz, racon kasabımız, musluk suyu püskürten tabancamız oldu.." ifadeleriyle dikkatleri çekti.
İşte Elönü'nün Cem Küçük'le ilgili o yazısı:
Safları sık tutalım çizgisinden, safları kekleyelim kıvamına gelişler ücretlidir.
Hiç.. Öyle durdum izliyorum. İnsan diyorum, kabini buldu mu cebine daha büyük paraları deniyor, daha büyük yalanları deniyor diline, daha büyük körlükleri geçiriyor gözüne .. Ve bulduğumuzda kursağın afillisini, başkasının hakkını daha büyük yutkunuyoruz.
Haksızlık, küçük ama mide bulandırmaya başladıysa orada sus köpeği olmamayı öğrendim. Birileri havaya üç el palavra sıkar sen de hafif sıyrıklarla inanırsın ya..
Heh birileri dese ki Cem Küçük, dediğim tetikçi oldu, bahçede yolunmamış kaz bırakmadı, elinin çamuruyla deryaya daldı ..
Bırak hafif sıyrığı, kıyıda ağır yaralı hatırlanırız. Biz Cem'i birinci hamur dost diye hatırlarken ne oldu da çakmaklara gazcı bir üsluba bulaştı. Ne oldu da mübarek kovboyumuz, sıkıp kurutmayı unutan acemi tetikçimiz, racon kasabımız, musluk suyu püskürten tabancamız oldu..
Şimdi gevşemeyelim sıkı duralım. Nargilede üfürdüğü nefesi duaya aktarsa ortam evliyası olacak adamlar bu üslubundan hoşlanabilir Cem.. Ama inan ki senin evvelini bilen hakikatli dostların seni ektikleri yerden hızla biçmeye başladı ot bile daha dik duruyor.
BU CAMİANIN GENETİĞİNDE TETİKÇİLİK YOK
Kelle ağırlığına göre kâr hesabı yapılmaz. Senden önce sıkanlara bak, ablalara, abilere bak, hepsinin onuru saman alevi, hepsi haritada kayıp haysiyet parçası. Bu camianın genetiğinde tetikçilik yok Cem, varsa bile yatsıya kadar sıkıyorsun .. Bu camia okey taşıyla intifada taşını birbirine karıştıran el pençe modifiye tetikçileri de gördü neredeler peki...
Onu kov, bunu boğazla, heyttt ulancılıkla, bırak sistemi ancak kahve taburesi devrilir . Bak bir Yükselir varmış, bir yokmuş.. Savaştığını zannediyorsun ama Müslümanca savaşmayan hiç kimseye saygı duymamayı kitaptan öğrendim. Maide Suresi 8( Birbirinize olan kızgınlığınız sizi haksızlık yapmaya sevk etmesin) .. Evet ölü Doğan medyasıyla savaşalım, evet bize ah cephaneliğini saz diye yutturan terörün ekran koruyucularıyla savaşalım, ama onlardan rol çalarak değil, düşmanından taktik çalarak değil, o eski okeycilerden taş çalarak değil.. Onlar korktuklarında telefona sarılıp oraya buraya haber salarlar fakat Müslüman mücadelesini Allaha sarılarak sürdürendir..
Evet Paralellerle mücadele edelim ama yamulmadan, vicdanı iç etmeden. Tasmaya girecek lokmaları saymadan...
Peki ne oldu da bu yazıyı yazmaya karar verdim.. Başlangıçta salça tesirli domates gibiydin eğlencesine okuyordum seni, küçük küçük şaşırsam da en büyük salvom gülüp geçmekti..
Fakat ne zaman ki, gücü arkana alarak kulislere kelle gammazlayan şımarık dalkavuklara dönüştün, ne zaman ki bize ümmeti hatırlatan abilere " alçak" diyerek seviyenin kökünü kazıdın , ne zaman ki elindeki yoklama kağıdını silah olarak kullanarak köpüre köpüre kovulacaklar listesine buladın... Ki bu bir zulümdür!!!! İşte o zaman klavye hırıltısını dindirmek adına bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Eğer senin bu seviyeni, bu dilini, bu casus yazılımcı hallerini , o insanlar seviyorsa ben onları sevmekten istifa ederim ki senin bu üslubunun yanında olduklarını hiç sanmıyorum..
Bu çırpınışlarında kısa vadede Küçük dağlar dizayneri olabilirsin ama kıyametin kopana kadar... Bilirsin tetikçinin kıyameti sıktığı kurşunu yediğinde kopar...