Özince, 2010 faaliyet yılına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, genel müdürlük görevini bıraksa da emekli olmayacağını söyledi.
Askerlik süresi nedeniyle görevine devam edeceği haberlerine dair Özince, "Daha emekliliğime 1,5 sene varmış. Ben bilmiyorum, ne aldığım parayı, ne
çalıştığım saati, ne de emekliliğimin ne zaman geldiğini..." diye konuştu.
Genel Müdürlük görevini bırakması gerektiğini ifade eden Özince, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizde belli bir istikrar mantığı vardır. Benden sonra gelecek arkadaşlarımın da belli bir dönem yapması... Benden sonra kim gelecek? Pek tabii
ki genel müdür yardımcısı arkadaşlarım değil, sadece iştiraklerimizin başında dahi bizim çok yetiştirdiğimiz elemanımız var. Biz dışardan eleman transfer
etmeyen, kendi haznesi son derece geniş olan kolektif sermaye müessesesiyiz. Biz şube müdürünü yönetim kurulu üyesi yapabilen bankayız. Dolayısıyla içimizden 50
tane şu anda genel müdür adayı çıkarabiliriz. ’2 kişi, 3 kişi, şu olur, bu olmaz, o yaşlı, bu genç...’ Yaş konusunda şöyle bir hikaye anlatayım; ben Genel Müdür
olduğumda Cemal Kutay beni aradı. ’Atatürk’ün ruhu şad oldu’ dedi. ’Neden efendim?’ dedim. ’Siz genç yaşta genel müdür oldunuz. Atatürk, Celal Bey ayrıldıktan sonra İş Bankası’nın başına kimseyi beğenmedi. Genç olacak diye
tutturmuş’ dedi."
Genel Müdürlük görevini bırakma düşüncesini bugün yapılacak Genel Kurul’dan sonra Yönetim Kurulu’na en kısa zamanda ileteceğini kaydeden Özince, bir soru üzerine, "Keçi çiftliği kurayım diyordum hemen. Bana ’bankacılık sektöründen hemen uzaklaşma’ diyorlar. Özellikle kendi müesseseme zaman ayırmak
lazım biraz" dedi.
Ersin Özince, yeni genel müdürün ne zaman belli olacağı sorusu üzerine ise Genel Kurul’un bir Yönetim Kurulu seçeceğini ve Yönetim Kurulu’nun yemin
ettikten sonra görev bölümü yapacağını belirterek, "Ondan sonra ben düşüncemi hayata geçireceğim. Sonra da yeni genel müdür seçilmesi söz konusu olacak. Nisan ayı içinde belli olur" diye konuştu.
2 GÜN ÖNCE ÇARPICI AÇIKLAMALAR
Özince’ye geçtiğimiz gün Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Kredi genişlemesinde öngördüğümüz limitlere uysunlar. Uymayan 3-4 banka var. Gerekirse kredi büyümesinde polisiye tedbirler alırız” sözleri hatırlatılınca şu cevabı vermişti:
“Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Polisiye derken basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok, teslim... Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim. Bu hakikaten şaka gibi... Polisiye ne tedbir uygulayabilirsiniz ki bir bankaya? Hukuk devletinde değil miyiz? Ne biçim ifadeler bunlar... Hangi polisiye? Polislik birşeyimiz varsa yerimizde durduğumuz kabahat zaten... Görevini yanlış yapan bankacıya çok rahatlıkla otorite ’Ben bunu uygun görmüyorum’ diyebiliyor. Ama halka açık bir anonim şirketi bu şekilde ele alamazsınız. O zaman Türkiye, yönetişimin doğru düzgün ve güvenilir olduğu bir ülke olmaktan çıkar.
Kimin kimden ne şikayeti varsa devletin mekanizmaları bunun gereğini yapmaya müsait. Mahalle hocası mantığıyla bütün sınıfı falakaya yatırmaya gerek yok.”