MİNE KIRK KANAT
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, 24 Mart 2008’de Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e, bir soru önergesi verdi.
AKP adaletine bakan Şahin’in, eğer Türkiye hukuk devleti olsaydı, Anayasa’nın 98 ve İçtüzüğün 96. maddeleri gereği yazılı yanıtlaması gereken önerge, özetle şöyleydi:
“Sn. Abdullah Gül hakkında Cumhurbaşkanı seçilmeden önce mevcut ve Kayıp Trilyon dosyasında sahtecilikten dolayı oluşturulan yargı dosyasına dair, ertelemeler nedeniyle herhangi bir yasal işlem yapılmamıştı.
Cumhurbaşkanı seçildiğinden beri Anayasa’nın açık ve amir hükümleri çerçevesinde Sn. Abdullah Gül’ün artık dokunulmazlığı olamayacağından, hakkındaki dosyanın doğrudan ve res’en ilgili Savcılığı gönderilmesi gerekirken, aradan geçen sürede dosyanın akibeti hakkında kamuoyuna hiçbir bilgi verilmemiştir.
Öte yandan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, sorumlu ve duyarlı bir vatandaşımızın konuyla ilgili başvurusuna verdiği 07. 01. 2008 tarihli yazılı cevapta, ’dosyanın dokunulmazlığın kaldırılması için TBMM’ne gönderildiği’, ifade edilmiştir.
Bu uygulama Anayasa’ya açıkça aykırıdır.
Aşağıdaki hususların ivedi olarak cevaplandırılmasını talep ediyoruz:
1. Sn. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sanık sıfatıyla ve evrakta sahtecilik suçlamasıyla yargılandığı Kayıp Trilyon dosyasının akıbeti nedir? Anayasa gereği Cumhurbaşkanlığı göreviyle ilgisi olmayan bu suçlamadan dolayı Sn.Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı olmadığına göre, dosya bugüne kadar ilgili Savcılığa-Mahkemeye neden gönderilmemiştir? Dosya nerede ve kimlerin himayesinde bekletilmektedir
2. Hal böyle iken, TBMM’ne hangi gerekçeyle gönderilmiştir?
TBMM’ne gönderildiyse, Karma Komisyon’a neden intikal etmemiştir? Dosya, TBMM Başkanlığında nerede ve hangi yasal gerekçeyle bekletilmektedir?
Sn. Cumhurbaşkanı’yla ilgili Kayıp Trilyon dosyası nerededir? Ne işlem yapılmıştır?”
***
CHP Milletvekili Atilla Kart, AKP Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, cevaplamak zorunda olduğu bu soru önergesini, temsil ettiği hukuku bizzat hiçe sayarak yanıtlamadığını 12. 05. 2008 tarihli bir basın açıklamasıyla duyurdu, sayın seyirciler.
Başka bir deyişle, dokunulmazlığı olmayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün evrakta sahtecilikle suçlandığı Kayıp Trilyon dosyası da kayıp!
Öte yandan, Kamu İhale Kanunu’nda yapılacak “reform” la da daha çooook trilyonun kayıplara karışması sağlanıyor.
AB, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası, Bülent Ecevit hükümeti sırasındaki büyük krizde Türkiye’ye kredi açmak için “ihalelerde yolsuzluğun önlenmesi ve saydamlık sağlanmasını” şart koşmuştu. 2002 başında çıkarılan Kamu İhale Kanunu, işte bu nedenle, Sayın Oktay Ekşi’nin de Hürriyet’teki başyazısında çok isabetle vurguladığı gibi “sicili bozuk müteahhitlerin, eşin dostun, cemaatçinin, partililerin” ihalelere katılmasını önlüyordu.
***
AKP, daha iktidarının başında, bu yasanın yürürlüğünü 1 yıl erteledi. Beş yıldan beri de yasada tam 14 değişiklik yaptı, 15’inci “reforma” hazırlanıyor.
Her değişiklik ve tabii sonuncusu, AB’nin hemen tüm ilerleme raporlarında üstünü ısrarla çizdiği reformlara taban tabana zıt: İhale kanunu, bırakın şeffaflığı, AKP nepotizmi yapılacak biçimde karartıldı, masaya oturmadan (karşılıklı) servis yapılıyor, istisnasız bütün ihaleler de zaten yasanın tam da önlemeye çalıştığı “taraftarlığa ” veriliyor.
15.inci ve sonuncu değişiklik, işte bu fasit yağmacılık dairesini, sicili bozuklara da açıyor ve... İhale yolsuzluğuyla ilgili yasal şikâyetleri engellemeyi öngörüyor!
Türkiye çok talan gördü, ama böylesini ilk ve son kez görüyor.
Çünkü eskiden öz kaynaklar kaybolurdu, artık öz kaynak bitti, “krediler” kayboluyor. Eh, bu kredileri verenler, bir gün ebette geri isteyecek. Ve o gün, hokkabazlar yükleriyle birlikte ortadan kaybolduğu için hacizden kaçamayacak tek şey kalacak: Türkiye toprakları.