GÜNGÖR MENGİ
Sekiz yıllık iktidar döneminde sindirmediği, zaptetmediği kamu kurumu ve sivil toplum örgütü bırakmayan AKP, direnen son kale olan yargı erkine yönelik kuşatmada ortaya çıkan “sürprizler” nedeniyle hırçınlaşmaktadır.
Dün partisinin il başkanlarına hitap eden Başbakan, geleneksel hedeflerini, yani yüksek yargıyı, kendileri dışındaki siyasetçileri ve gazetecileri yine topa tuttu.
Özel yetkili mahkemeler, bu iktidarın devlet gücünü muhalifleri üzerinde kötüye kullanırken istismar ettiği aletlerin başında geliyor.
Türk adaletinin geleneği vardır. Fiziki alt yapı ve kadro sorunları nedeniyle aksamalar olur, adaletin tecellisi zaman zaman gecikir ama yargı kurum olarak siyaset karşısında hep dik durabilmiş, bağımsız kalabilmiştir.
Yargı öz savunmada
AKP’nin bir süredir estirdiği terör havası, çözüm bulunması gereken bir adalet ve bağımsızlık sorunu olarak yargının gündemine girmişti.
Suçunu dahi öğrenmeden aylardır Silivri’de yatan Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın, kendisine karşı yaptıkları hukuksuzluklar nedeniyle dava ettiği 9 hâkim ve savcıyı yüksek mahkemenin 1500’er lira tazminat ödemeye mahkûm etmesi, dün de Yargıtay’da Erzincan C. Başsavcısı Cihaner’in tahliye edilmesi, yargı erkinin kimliğini, onurunu ve değerlerini koruma tepkisidir.
Yüksek yargının böyle bir mecburiyete düşmesi ne kadar anlamlı ise Başbakan Erdoğan’ın gösterdiği öfke o kadar şaşırtıcıdır.
Dünkü konuşmasında bakın ne dedi:
“Henüz hakkında karar kesinleşmemiş ve yargı süreci devam ederken, Anayasa’yı çiğneyerek böyle bir kararı verme yetkisini üst mahkeme kendinde nereden buluyor?”
Denemeye değer öneri
Başbakan sonra Yargıtay kararının benzer durumlar için “yol” yani emsal olacağını söyleyip “Bunun altından nasıl kalkacaksınız?” diye soruyor.
Hemen belirtmek lâzım ki Yargıtay’ın yaptığı, Anayasa’yı ilgilendiren bir iş değildir.
Anayasa’da bununla ilgili görebileceğimiz hüküm, “yargı kararlarına Başbakan dahil herkesin uymakla yükümlü olduğu”na dair emirdir.
Artık çocuklar bile öğrendi; tutuklama bir istisnadır. Bizde koşul haline geldi. Yargısız infaz aleti olarak kullanılıyor.
Demokratik iktidar hınç beslemez.
Durumu toplum vicdanını inciten bir bilim adamı, uğradığını düşündüğü hukuksuzluklar nedeniyle Yargıtay’a başvurmuş, oradan bir karar çıkmış.
Bu bireysel karar yüzünden dünyayı ayağa kaldırmak bir Başbakan’a yakışır mı?
Örnek karar olabilirmiş, emsal olurmuş...
Fena mı; eğer benzer başka haksızlıkları önlemeye çare olacaksa yargı bunun için değil mi?
Başbakan, bağımsızlığına saygı göstererek yargıyı bir süre rahat bırakmayı denemelidir. Hem kendisine, hem topluma büyük yararı olacaktır.
Geçen gün bindiğim bir taksinin şoförü ilgimi çeken bir şey söyledi; “Ağabey” dedi “Eskiden ara sıra dinlerdik, şimdi televizyona Başbakan çıkınca hemen kanal değiştiriyoruz. Hep sinirli, hep sinirli...”