Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
35,6804
EURO
37,1908
IMKB
10.113,000
ALTIN
3.160,820
 
Hava Durumu ANKARA
0 / 9 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
KADIN CİNAYETLERİ NASIL DURDURULACAK?
KADIN CİNAYETLERİ NASIL DURDURULACAK?
 
AK Parti Kadın Kolları'nın düzenlediği kadına yönelik şiddet konulu ikinci çalıştay 3 Mart'ta Ankara'da yapıldı
 
6.3.2011 - 11:04

Nuriye Akman/zaman

Çalıştaya AK Parti Kadın Kolları yetkilileri ve milletvekillerinin yanı sıra Adalet Bakanlığı Kanunlar Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü temsilcileri, aile mahkemesi hâkimleri, Ankara cumhuriyet savcıları, Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi başkanı, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve ODTÜ'den akademisyenlerin yanı sıra benim de içinde olduğum bazı basın mensupları katıldı. Toplantıya SHÇEK'ten (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu) tek bir yetkilinin katılmaması ilginçti.

Katılımcıların dile getirdiği hususlardan benim dikkatimi çeken noktaları şöyle sıralayabilirim:

Kadına yönelik şiddet rakamlarında bir belirsizlik var. Sivil toplum örgütü temsilcileri günde 5 kadının öldürüldüğünü söylerken, emniyet yetkililerine göre toplam öldürme olaylarında 2009 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 3, 2010 yılında da 2009'a göre yüzde 12 azalma var. 2009 ve 2010'da toplam cinayetlerin içinde kadınların mağdur olma oranını yüzde 20 olarak verdi emniyet. Kadınların öldürülme oranı 2009'a oranla 2010'da yüzde 9 azalmış onlara göre. Ayrıca töre ve namus amacıyla kasten öldürme maktul oranını 2009 için yüzde 11, 2010 içinse yüzde 6 olarak veriyor.

TÜİK yetkilileri ise töre ve namus cinayetlerine ilişkin idari kayıtlardan ya da ankete dayalı herhangi bir veri derlenmediğini belirterek, kendilerine atfen verilen "son yedi yılda yüzde 1400 arttı" başlıklı haberleri yalanlıyor. Fakat hem emniyetin hem de istatistik kurumunun toplantıda sunduğu rakamlar son derece kafa karıştırıcıydı.

Resmî rakamlarla ilgili en temel itiraz bu rakamların tutulma biçimine yönelikti. Toplantıya katılan akademisyen ve sivil toplumcu kadınlar, "Emniyet adam öldürmenin saiki ile ilgili bilgiyi kesin hükme bakarak mı oluşturuyor yani yargılama sonucu verilen hükmün dayandığı maddedeki adam öldürme nedenine mi bakıyor yoksa sanığın emniyetteki ifade tutanağından mı çıkarıyor?" diye sordular. Onlara göre, bu rakamlar emniyete getirilen sanığın ifadesinden çıkarıldığı ve titiz tutulmadığı yönündeydi.

Uzman kadınlar, mahkeme kayıtlarının esas alındığı ihtimali için de şu uyarıyı yaptılar: Namus saiki ile işlenmiş adam öldürmeleri içtihat, haksız tahrik gibi yorumlarla ceza kanununun farklı maddelerine sokma eğilimi içinde olduğu için (örneğin Yargıtay'ın kısa bir süre öncesine kadar bir cinayete namus cinayeti diyebilmek için aile meclis kararının varlığını koşul olarak aradığı için ve bu meclis kararı dediği şeyin delilini aradığı için, çok az cinayet mahkeme kayıtlarına namus cinayeti olarak geçebilmiş durumda) cinayetlerin birçoğu namus saikiyle adam öldürme olarak kayda geçmiyor. Cinayetin işlenip işlenmediğinin bilgisi değil cinayetin gerçek saikinin bilgisinin bu istatistiklere yansıdığı yolundaki şüphelerin altı kalın olarak çizildi.

Uzmanların itiraz ettiği bir diğer husus da istatistiğin veriliş biçimine ilişkindi. Emniyetçe verilen rakamlarda öldürülen kadınların içinde namus saikiyle öldürülen kadınların yüzdesi belirtilmişti. Ancak öldürülen kadınlara ait genel evren tanıtılmıyordu. Peki kadınların çok düşük bir yüzdesi namus nedeniyle öldürülüyor, çoğunluğu başka nedenle öldürülüyorsa o başka nedenler olarak bu istatistiği tutanların grupladığı başlıklar nelerdi? Aile içi şiddeti nasıl tanımlamışlardı ki hangi olayları buna sokacaklarına karar vermişlerdi? Oğlu tarafından öldürülen, intihara sürüklenen kadınlar bu rakamlara dahil miydi?

Emniyetin toplantıda sunduğu tablolardaki yüzdeleri toplayınca 100 yapmıyordu. Neredeydi bunun gerisi? Nasıl gruplandı ki diğerleri namus cinayeti ve aile içi şiddet vakası dışında kalmıştı? Akademisyenlere göre durum şuydu: "Evren tanıtımı yapılmadan bir kesit sunulması istatistik bilimi açısından eleştirilir. Yani deniz ne kadar büyük, ne kadar tuzlu, ne kadar derin bilgisini vermeden denizden aldığı bir bardak suya bakıyor ve bu denizin tamamına ait yorumlarına bu kadarcık suyu temel alıyordu emniyet. Bu rakamların küçük göründüğü resimler çizmek, meselenin can yakıcı tarafını perdeleyip münferit olaylar yorumunu meşrulaştırdığı için ayrıca dikkat edilmesi ve sorgulanması gereken bir yaklaşım."

Sonuç olarak benim bir gazeteci olarak Kadın Kolları'ndan beklentim, çelişkilerden arınmış sahici ve kesin verilerle kamuoyunu aydınlatması. Rakamlar çok net olmasa da ortada adına "kadın katliamı" diyebileceğimiz büyük bir afet olduğu kesin. Acilen bir seferberlik ilan edilse yeridir. Hiç değilse bir kriz masası oluşturulması ve ilgili tüm kurumların 7 gün 24 saat esasıyla acil müdahale yapabilme imkânına kavuşması şart.

Kadınların 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un adının ve içeriğinin değişmesi, şiddet tanımının genişletilmesi, şiddete uğrama riski kavramının yasaya konulması, aile içi şiddet yerine ev içi şiddet deyiminin benimsenmesi, böylece nişanlıların, ev arkadaşlarının, boşanmışların da koruma altına alınması istendi.

Adalet Bakanlığı Kanunlar Daire Başkanı Yüksel Erdoğan'a göre de 4320 sayılı kanun kâğıt üzerinde iyi görünse de uygulanabilir bir kanun değil. Tedbirler yetersiz, hâkimler ve savcılar şiddetten koruma kararını mağduru görmeden veriyor. Savcılara suç işlenmeden önce de hızlı bir şekilde mağduru koruma yetkisi verilmeli. Şiddet uygulayan kişinin tedavi edilmesi, doktor randevusuna gitmezse tutuklanması lazım.

Şiddete muhatap olan kadının korunması için ille evli olma şartının aranmaması, bir erkekle aynı evi paylaşan ya da geçmişte paylaşmış olan bireyler hakkında koruma tedbirine karar verilmesi için belge istenilmemesi gerektiğinin altı çizildi.

Koruma kararının şiddetin ya da şiddet tehlikesinin var olduğu gün alınması ve aynı gün kolluk güçlerine ulaştırılması istendi. Karakollarda ve adliyede kadınlar için acil yardım masaları kurulmadan olmaz, dendi.

Polis teşkilatı kadına yönelik şiddet farkındalığı konusunda beş yıldır eğitiliyor. Bugüne kadar 40 bin personel eğitildi. Bu yıl bu rakama 3 bin 500 personel daha eklenecek. Eğitilmiş polislerin başka alanlarda görev yapması önlenmezse bu eğitim boşa gider, uyarısı yaptı uzmanlar. Ayrıca bu eğitimi alt kademelerin yanı sıra, amirlerin de alması gerekiyor. Hâlâ "Kadının yüzünde morluk görmezsem işlem yapmam" diyen amirlerden söz edildi. En acısı da hâlâ, karakola sığınan kadına "Ne olmuş yani kocandır, döver de sever de!" denilerek evine gönderilmesi ve çoktan bozulmuş aile birliğinin yeniden tesisine çalışılması.

Aile hâkimleri tedbir kararı verilirken kusurlu eş tanımına karşı çıktılar, kusur tespitinin çok ağır sonuçlara yol açtığını, korunma talebi önlerine geldiğinde acilen karar verebilmeleri gerektiğini söylediler. 4 Eylül'de çıkan yeni usul kanununa göre aile içi şiddet kararının sulh mahkemesine verilmesini de eleştirdiler.

Polislerin savcılarla değil başsavcılarla çalışması gereğine dikkat çekildi. Aile hâkimi uzmanları ile bu alanda çalışma yapacak savcı ve kolluk güçlerinin ev içi şiddet ve kadının insan hakları alanında birikim ve tecrübe sahibi kişilerden oluşması istendi. Ne yazık ki geçen yılki çalıştayda dile getirilen özel savcı birimleri hâlâ oluşturulamamış.

Devletin koruma ve tazmin yükümlülüğü çerçevesinde yine geçen yıl altı çizilen "nafaka fonu" oluşturma kararı da hayata geçirilememiş durumda. Ceza davalarında failin mağdura tazminat ödemesi sağlanamadığı gibi, suçun ağırlığıyla doğru orantılı cezalar da verilemiyor hâlâ.

KAMER Başkanı Nebahat Akkoç şiddeti besleyen çocuk yaşta evlenme, eğitimsizlik, göç, Türkçe bilmeme gibi sosyoekonomik unsurlara dikkat çekti. 23 ilde 40 mahallede yapılan hane ziyaretleriyle ilgili sonuçlar son derece çarpıcıydı. Buna göre görüşülen kadınların yüzde 56,4'ü en önemli sorunlarının işsizlik ve yoksulluk olduğunu, bu yüzden şiddeti öncelikli sorun olarak görmediklerini belirtirken, "Önce karnımızı doyurmamız" diyordu. Kadınların sadece yüzde 12,9'u şiddet konusundaki desteğin öncelikli ihtiyaçları olduğunu ifade ediyordu. Görüşülen 41 bin 442 kadının yüzde 17'si anadillerinden başka bir dil konuşamıyor, bu yüzden destek mekanizmalarından yararlanamıyordu. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti kendi vatandaşlarına Türkçeyi öğretmiyordu.

Katılımcılar, şiddet uygulayanların cezalarını hafifleten "iyi hal, etkin pişmanlık, tahrik ve gelecek indirimi" gibi onlara "aklanma" fırsatı tanıyan yasal imkânların ortadan kaldırılmasını istediler.

"Kadınlar, hakları konusunda bilinçlenip onları kullanmak istedikçe, iktidarının elinden kaçtığı korkusuna kapılan erkek şiddetin dozunu artırıyor" değerlendirmesi yapıldı. "Öyleyse asıl erkeklerin eğitilmesi gerekmez mi?" sorusu soruldu. Fakat eğitim hap değil ki yutturasın. Neden beşikten mezara uzun vadeli kampanyalar düzenlenmiyor, neden bu konu memleket meselesi haline getirilmiyor sorularını da ben sormuş olayım.

"Yasalar iyi, uygulama kötü" klişesinin yanlışlığı anlaşıldı. Uygulamadaki pek çok eksiği doğuran, yasaların meseleye bütüncül bakmaması. Başbakanlık Müsteşarlığı bünyesinde kurulacak bir koordinasyon merkezinin tüm birimleri alarme etmesi şart.

Son söz, yasalar ne kadar mükemmel olsa da, onu uygulayanların zihniyeti değişmediği sürece yol alamayız. Manzara toplum olarak mağdurun yanında yer alma bilincimizin zayıfladığını gösteriyor. Bu, sadece polislerin ve hâkimlerin işi değil. Hepimiz bu öldürülen kadınlardan kendimizi sorumlu saymazsak bu sorun çözülmez. Kadın Kolları Başkanlığı, mart ayı içinde yeni bir kanun teklifi hazırlayacak. Bakalım seçimden önce bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınabilecek mi?6 mart 2011



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


60 BİN HASTA BÖBREK, 2 BİN 500 HASTA KARACİĞER BEKLİYOR

HAFIZA KAYBI TARİH OLUYOR!

DOĞALGAZ'LI YOL CANAVARI
»  600 YENİ ELEMAN ALINACAK!
»  TIP'TA İNANILMASI ZOR BİR MUCİZE
»  KIŞLALARDA CEP TELEFONU YASAĞI KALKIYOR MU?
»  RESMİ NİKAH, ŞİDDETİ AZALYTIYOR!
»  HERKES BU İŞİN PEŞİNDE!
»  CEVAPSIZ ÇAĞRIYA CEVAP VERİRKEN DOLANDIRILMAYIN!
»  KALP HASTALARINA YENİ UMUT!
»  AYLIK 35 BİN TL GELİRLİ HASTA SİMSARLARI!
»  GÖRME ENGELLİLER, ARTIK PARAYI TANIYABİLECEK!
»  GMAİL KULANICILARI BÜYÜK ŞOK İLE KARŞI KARŞIYA
»  KREDİ KARTI BORCU YUVA YIKIYOR!
»  13 ÜNİVERSİTE HASTANESİNDE ALEVİ HASTALAR FİŞLENMİŞ
»  KONYA'DA TRAFİK KAZASI :7 ÖLÜ
»  BU SEFERDE OLMADI BİR DAHA Kİ SEÇİME
»  CHP’Lİ YEDİSU BELEDİYE BAŞKANI YARDIM İSTEDİ
»  BEDAVA OLSA ANCA BU KADAR OLUR!
»  FETULLAH GÜLEN'DEN ERBAKAN'A TAZİYE!
»  EMEKLİLER ZAMLI MAAŞINI MART'TA ALABİLECEK!
»  AŞIKLAR DAHA ÇOK BOŞANIYOR!
»  CEMEVLERİ BAŞBAKANLIK'A BAĞLANIYOR!
»  SİYASETÇİLERE 'ARI SÜTÜ' TAVSİYESİ!
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.