KEMAL GÖKTAŞ/VATAN
DANIŞTAY 10. Dairesi geçen yıl haziran ayında verdiği bir kararla, tapuya “aile konutu şerhi” düşülmesi için mahkeme kararı getirilmesini zorunlu kılan bir karar verdi. Üstelik bu karar, davacının, aile konutu şerhi düşülmesi için “eşlerin birlikte yaşadığına dair belgenin istenmemesini’ bu nedenle bu belgenin istenmesine ilişkin düzenleme yapan genelge ve tüzüğün ilgili maddelerinin iptalini istemiyle açtığı davada verildi. Yani davacının amacı, evin üzerine kayıtlı olmadığı eşe aile konut şerhi talep ederken daha da lehe şartlar sunmak yönündeydi. Oysa Danıştay’dan bu talebin tam tersi bir karar çıktı.
KARARA GEREK YOK: Danıştay’ın 13 Haziran 2011 tarihli kararından 3 ay sonra, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28 Eylül 2011 günü, tam aksi yönde bir karar verdi. Yargıtay kararında “Taşınmazın maliki olmayan eşin şerhin verilmesini talep edebilmesi için bir mahkeme kararına veya hak sahibi eşin söz konusu işleme izin vermesine gerek yoktur. Zira Türk Medeni Kanunu’nun 194/3. maddesinin açık hükmü ile taşınmazın maliki olmayan eşe bu hak tanınmıştır” denildi. Ancak Tapu Sicil Genel Müdürlüğü, Yargıtay’ın kararını dikkate almadı ve Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararı neticesinde, tüm tapu dairelerine bir genelge gönderdi ve mahkeme kararı olmaksızın aile konut şerhinin konulması uygulamasını durdurdu.
BARODAN SERT TEPKİ: İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, Adalet Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda Danıştay’ın kararını “hicap verici” olarak niteledi. Yazıda Danıştay kararı şöyle eleştirildi: “Davacının amacı, malik olmayan aile konut şerhi talep eden eşi daha da lehe şartlar sunmak yönündedir. Davacının talebinin tam tersi bir karar ortaya çıkmıştır. Davacı sair itirazları kendisi de yapmış açık rıza bulunmadığı sürece gayrimenkulün devredilmemesini ve aile konut şerhi talep eden eşten birlikte yaşamaya ilişkin belge aranmasını öngören yönetmeliğin ilgili maddesinin iptalini istemiştir. Türk Medeni Kanunu uyarınca aile konut şerhi talep eden eşin , diger eşin aile konutunu devrine muvafakat etmediği açık olduğundan kanun uyarınca devrin olmaması için bu şartın yeterli olduğunu vurgulamıştır. Yürütmenin durdurulması kararının verilmesi her ne kadar gecikmeksizin uygulanması gerekirse de yürütmeyi durdurma kararı sonucu, Tapu Müdürlüğü’nün mahkeme kararı olmaksızın aile konut şerhi konulamayacağına dair genelgesi, bu süreçte telafisi imkansız pek çok zarara sebebiyet vermektedir.”
‘HİCAP VERİCİ KARAR’: Yargıtay kararının da hatırlatıldığı yazıda, “Danıştay’ın aile konut şerhine ilişkin yürütmeyi durdurma kararı her yönü ile hicap vericidir. Daha fazla hak kaybına sebebiyet vermemek için tapulara genelge gönderilerek, Danıştay’da görülmekte olan davanın kesinleşmesine değin, Türk Medeni Kanunu’nda yer alan ‘açık rıza’ ilkesi uyarınca gayrimenkul üzerine kayıtlı bulunmayan eşin açık yazılı rızası alınmaksızın devir yapılmaması hususu netleştirilmelidir” denildi.