Minimal invazif kalp cerrahisi dendiğinde ilk akla gelen göğüs kafesi açılmadan veya kalp durdurulmadan gerçekleştirilen kalp ameliyatlarıdır. Bu anlamda robot yardımıyla gerçekleştirilen kalp ameliyatları geldiğimiz son nokta olarak kabul edilebilir. Bugün pek çok kapak ameliyatı ve baypas cerrahisi bu yöntemle gerçekleştirilmektedir.
Günümüzde minimal invaziflik sadece yapılan kesinin cinsi veya uzunluğu ile ölçülmemektedir.
Açık kalp ameliyatları yaklaşık 40 yıldan beri gerçekleştirilmektedir. Bu ameliyatların ilk uygulanmaya başlandığı yıllarda ameliyat başına en az 10, bazen 20-30 ünite kanın hazır bulundurulması gerekiyordu!
Bunun başlıca nedenleri o dönemde kullanılan kalp akciğer makinalarının teknik yetersizliği ve kan kullanımının masum bir işlem olarak görülmesiydi.
1980’li yılların ortalarına gelindiğinde gelişen teknoloji sayesinde kan kullanımı 8-10 üniteye düştü.1990’lı yılların ortalarından itibaren kan kullanımının sakıncaları ile ilgili bilgiler gelmeye başladı ve 2000 li yıllardan itibaren kalp ameliyatlarında daha az kan kullanımını sağlayacak yöntemler geliştirilmeye başlandı.
Burada temel amaç azalmaya başlayan kan kaynakları
Kalpte kansız ameliyat nedir?
Hiç yabancı kan kullanılmadan gerçekleştirilen kalp ameliyatlarıdır. Temel bazı prensiplere dayanır:
1.Hastanın ameliyat öncesi kan durumunun düzeltilmesi
2. Hastanın kullandığı kan sulandırıcı ilaçların zamanında kesilmesi
3-İtinalı bir cerrahi teknik ile minimum kanama ile operasyonun gerçekleşmesi
4-Hastanın kendi kanının tekrar hastaya verilmesi
Yaklaşık son beş yıldır da rutin olarak uygulanmaya çalışılıyor. Ancak ikinci ve üçüncü defa kalp ameliyatı olanlarda, ameliyata girişte kan değeri düşük olan hastalarda kan kullanımı halen gereklidir.
Hekim ve hasta açısından avantajları nelerdir?
Hasta açısından enfeksiyon riskinin, akciğer ve böbrek gibi komplikasyonların azalması avantajları vardır. Hekim açısından ise hastanın daha rahat bir ameliyat sonrası dönem geçirmesi ve
hastane kaynaklarının uygun kullanımı söyleyebiliriz.
Unutulmamalıdır ki her torba kan bir organ naklidir. Yani başka bir insanın vücudundan alınan bir organ(bu durumda kan) başka bir insanın vücuduna nakil edilmektedir. Yani kan burada nakledilen yabancı bir organ gibi davranabilmekte ve yukarıda vücutta bazı zararlara yol açabilmektedir.
Bir kan ürünü nakil aşamasına gelmeden sayısız testten geçmektedir ancak unutulmamalıdır ki bu testlerin hiçbir zaman yüzde yüz güvencesi yoktur. Buradan çıkarılacak sonuç kan naklinin ancak yüzde yüz gerekli olduğu durumlarda yapılmasıdır. Kalp ameliyatlarının planlaması ve icrası sırasında amaç kaybedilen kanın yerine koyulmasından çok kanamanın gerçekleşmesini engellemektir.
Bir kalp ameliyatının hiç kan kullanmadan gerçekleştirilmesi en iyi seçenek olduğu halde her zaman mümkün olmayabilir. Ancak unutulmamalıdır ki hastada ne kadar çok kan ürünü kullanılırsa bir komplikasyon gelişme ihtimali o kadar fazladır.
Dolayısıyla günümüzde minimal invazifliğin tanımını yeniden yapmak gerekirse ufak bir kesiden minimum kan kullanımı ile gerçekleştirilen ameliyatlar akla gelmelidir.
Bir kalp ameliyatını robotik olarak, minimum kan ürünü kullanarak gerçekleştirmek ameliyat sonrası oluşabilecek pek çok komplikasyonun önlenmesi açısından fevkalade önemlidir.
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi
Prof.Dr. Belhan AKPINAR
ulusalkanaikkatli kullanımını sağlamak ve kan nakli yoluyla oluşabilecek zararların önüne geçebilmektedir.