Kod adı bebek
18 Şubatçılar, TSK’nın Kuzey Irak operasyonuna karşı cephe açtı.
Foyaları ortaya çıkıyor
DÜnyanIn Yeniçağ’dan öğrendiği toplantıda konuşulanlar sır olarak kaldı. Ancak bu günlerde yapılan açıklamalar ve kaleme alınan yazılar, 18 Şubatçıları buluşturan ortak emeli açığa çıkarmaya başladı..
AKP lehinde propaganda
18 ŞubatçIlarIn hepsi, sınır ötesi operasyona karşı. Parris, Köksal ve Çandar, “terör örgütü PKK’nın saldırılarının asıl hedefi AKP” tezini işliyor. Bebek Grubu’nun diğer üyeleri bu fikri yaymaya çalışıyor.
Zihin bulandırma çalışması
Edelman, Cemal ve Paker ise zihinlere, sorunun siyasi yoldan çözülmesini işliyor. PKK’ya karşı silahlı mücadeleyle sonuç alınamayacağı iddiasını tekrarlayarak, kamuoyu yaratma peşinde koşuyorlar.
Ayrı mevzilerde vuruşma
Cemal, dün yine K. Irak’a gitti. Paker ise dosya hazırlamak çabasında. Çandar, köşesinden salvolara devam ederken, Köksal, basına fikir vermekle meşgul. Edelman ve Parris kuyu kazıyor.
Konuşmama yemini ettiler
Görev yaptığı ülkeleri paçalamakla ünlü Yahudi Büyükelçi Eric Edelman, yemeği CIA’dan arkadaşı eski Büyükelçi Marc Parris’le organize etti. Davete katılanlar, karanlıkta başlayıp karanlıkta biten o gecedeki konuşmalarla ilgili olarak bugüne kadar tek kelime etmedi...
Bebek’in meyveleri!
İki yıl önce Bebek’te ünlü bir otelin İtalyan Lokantası’ndaki esrarengiz buluşmasının fotoğrafı gün geçtikçe daha da netleşiyor. O yemektekiler bugün aynı doğrultuda analizler yapıyor
Yeniçağ 22 Şubat 2005 tarihinde “İşte o fotoğraf” başlıklı manşet haberini şöyle sunmuştu: Günlerdir konuşulan, ancak ısrarla basından kaçırılan ve içeriği hakkında kimseye bilgi verilmeyen “Esrarengiz buluşmanın” belgesini yayınlıyoruz.
4 Ağustos 2006 tarihinde Yeniçağ, Hasan Cemal’in PKK’lı teröristlere af istemesi üzerine aynı fotoğrafı tekrar manşetine “Medyayı Parris örgütlüyor” başlığı ile taşımıştı. Yeniçağ, Cemal’in Bebek’teki yemekte zehirlendiğine dikkat çekmişti.
18 Şubat 2005 tarihinde İstanbul Bebek’teki İtalyan lokantasında bir araya gelen MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal, Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, o tarihte DB Tercüman’da şimdi Referans gazetesinde yazan Cengiz Çandar, Soros destekli TESEV’in yönetim Kurulu Başkanı Can Paker, TRT eski Genel Müdürü Cem Duna ve ABD’nin o tarihte Ankara Büyükelçisi olan Eric Edelman ile yine ABD’nin eski Ankara Büyükelçilerinden Mark Parris’ın PKK terörü konusunda açıklamalarının benzerliği dikkat çekiyor. Dünyanın Yeniçağ’dan öğrendiği toplantıda konuşulanlar sır olarak kalırken, bu günlerde yapılan açıklamalar ve kaleme alınan yazılar, ortak emeli açığa çıkarmaya başladı.
AKP lehinde propaganda
18 Subatçıların hepsi, sınır ötesi operasyona karşı. Parris, Köksal ve Çandar, “terör örgütü PKK’nın saldırılarının asıl hedef AKP” tezini işliyor. Bebek Grubu’nun diğer üyeleri bu fikri yaymaya çalışıyor. Edelman, Cemal ve Paker ise zihinlere, sorunun siyasi yoldan çözülmesini işliyor. PKK’ya karşı silahlı mücadeleyle sonuç alanamayacağı iddiasını tekrarlayarak, kamuoyu yaratma peşinde koşuyorlar. Cemal, dün yine K. Irak’a gitti. Paker ise dosya hazırlama çabasında. Aynı zaman peşmerge lideri Mesut Barzani’nin ortağı olarak bilinen İlknur Çevik’le de ortaklığı ile gündeme Çandar, köşesinden salvolara devam ederken, Köksal, basına fikir vermekle meşgul. Edelman ve Parris kuyu kazıyor.
Aynı pencereden bakıyorlar
Mark Parris: Bence mesele Türkiye’nin iç politikası ile ilgili. 22 Temmuz seçimlerinde AKP Güneydoğu’da büyük başarı kazandı. PKK bunu tehdit olarak görüyor. PKK “Biz hâlâ buradayız ve Türkiye’yi etkileme gücüne sahibiz” diyor.
Edelman: (ABD Dışişleri Bakanı Rice’in “Sınır ötesine geçmeyin” açıklamasının ardından;) Çıkarlarımız üzerine yoğunlaşmalıyız. İlişkilerimiz söz konusu olduğunda bunları gözönüne almalıyız ki başarıya ulaşabilelim.
Sönmez Köksal: ... AKP’nin büyük çoğunlukla bu bölgede oy oranının artırmış olması acaba PKK’nın aklına işte kitleleri kaybediyorum duygusunu getirmiş olabilir.
Cengiz Çandar: İşin ilginç yanı, Tayyip Erdoğan, 22 Temmuz seçim başarısının maliyetini ödüyor. Çünkü, PKK’nın “eskiye dönüş stratejisi” yani terörün ülkeyi, özellikle bölgeyi (Güneydoğu) kasıp kavurduğu 1990’ları yeniden canlandırma hesabı, seçim sonuçlarıyla büyük ölçüde ilgili. AKP, 22 Temmuz’la birlikte Güneydoğu’nun en güçlü siyasi partisi konumuna geldi. Tabanını genişletti. Ülkenin her yerinde benzeri konumda ve iktidar yetkisini güçlenerek yeniden elde etti. PKK’nın tabanı geriledi ve daraldı. DTP’nin oy oranından bunu anlamak mümkün.
Hasan Cemal: 22 Temmuz sonrası hava böyle... Sanki aşırı güven, AKP’nin soruna ilişkin bakışını değiştirmiş durumda... Tümüyle değişti diyemiyorum. İlk izlenimler böyle... Ancak, bir kez daha yinelemekte yarar var. Kimlik ve kültürel haklar, PKK ile dağdan indirme ve Irak Kürtleriyle diyalog, Güneydoğu’da kalıcı barış için yaşamsal konulardır.
Can Paker: Terörle en etkili mücadele, terörün kökeninde yatan toplumsal sorunla hukuk, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde siyaset yoluyla yüzleşmektir. Türkiye’de siyasetin hâlâ normalleşememiş ve demokrasinin yerleşmemiş olmasında geçmişte yaşanan acıların payı büyüktür. Oysa, sayın Başbakanımız Erdoğan’ın Ağustos 2005’te Diyarbakır’da yaptığı konuşmasında belirttiği gibi, büyük devletler, hatalarını kabul eden ve sorumluluklarını üstlenen devletlerdir.
Yeniçağ