MHP TARİHİNDE BİR İLK
Parti Okulu’nun yeni dönem açılışı nedeniyle MHP Genel Merkezi’nde “Türk
Kültür Hayatında Alevilik” konulu panel düzenlendi. Panele ilgi yoğun olurken,
parti yöneticileri ve milletvekilleri de dinleyiciler arasında yerlerini aldılar.
MHP lideri Bahçeli ise İstanbul programı nedeniyle panele katılamadı.
Prof. Dr. Dursun Yıldırım’ın yönettiği panele, Doç. Dr. Ali Yakıcı, Sosyolog
Mustafa Cemil Kılıç, Araştırmacı Yazar Dursun Gümüşoğlu ve Alevi Dedesi
Ali Rıza Uğurlu konuşmacı olarak katıldı.
BİRLİK MESAJLARI
Panelistler ağırlıklı olarak Aleviliğin Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası
ve İslamiyet’in “Türk versiyonu” olduğu vurgusu üzerinde dururken, şunları
anlattılar.
Araştırmacı-Yazar Dursun Gümüşoğlu, Yeni Ocağı’nın Osmanlı’da Hacı
Bektaşi tarafından kurulduğunu, Malkoçoğullarını’nın da alevi olduğunu
söyledi. Gümüşoğlu, “Alevi toplumu çok yüksek oranda Türk kökenlidir.
İslam tarihinde bazı kırılma noktaları var. bunlardan biri Yavuz Sultan Selim
ile yine bir Türk hükümdar olan Şah İsmail arasındaki mücadele ve savaştır.
Türkler kendileri de mazlum olan ve Arap ırkçısı valiler tarafından ezildikleri
için, kendileri gibi mazlum olan Ehliyet’i (peygamber ailesi) çok sevdiler.
Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Bektaşilik protokolde en sıradadır. 1400’lerde
Alevilik-Sünnilik gibi bir ayrım yoktu. Alevi deyince Hz. Ali soyundan gelen
kişiler anlaşılıyordu. 1500’lerde siyasi taraflılık ve mücadele ayrışmanın
temelini atmıştır. Çünkü Osmanlı’nın kötü yönetiminden kaçanlar İran’a
sığınıyordu. Şah İsmail Hatayi ile başlayan ilgi Hacı Bektaş Veli ile devam
etti. Yeniçeri Ocağı’nın piri Hacı Bektaş Veli’dir. Babalar, dedeler özellikle
Balkanlar’ın Türk ve Müslümanlaşmasında çok etkili oldu. Bırakın ibadeti bir
kısım öyle bir kısmı böyle yapsın. İhlasla yapılan her şey güzeldir. Mükafatını
da cezasını da verecek olan Allah’tır. Kürtçe konuşan Aleviler ise Türk
kökenlidir. Türkler hem devlet yönetiminden kaçıp dağları sığındıkça hem de
yanlarında durdukça bu dili almışlardır.”
Alevi Dedesi Ali Rıza Uğurlu: İslam 3 büyük yorumla hayat bulmuştur. Arap,
Fars ve Türk. Dinler iki kaynaktan beslenir, biri kamu düzeni, örf, gelenek
dediğimiz kaynak diğeri ise kitabi kaynaklar. Aleviliğin kökeninde, Ehlibeyt’in
Maveraünnehir’de Türkler tarafından birinci elden anlatılan Müslümanlık
var. Allah, “İsteseydik sizi tek bir ümmet yapardık” diyor. Farklılıklarımıza
saygı göstermezsek ilahi nizama da karşı çıkmış oluruz. İslam son din,
Hz. Muhammed aleme rahmetti. Makedonya’da lokma duasını bir Bektaşi
babası Türkçe yaptı. Onlar bizi kendilerinin ağabeyi, kökeni gibi görüyor.
Bize “İslamiyet buraya nereden geldi? Türkiye’den. Hacı Bektaş’tan. Bu ışığı
söndürmeyin” dediler. Bu ışığı söndürmeyeceğiz.”
Sosyolog Mustafa Cemil Kılıç:
“Alevilik Türk geleneklerinin İslam unsurlarıyla buluştuğu bir sistemdir.
Kamlar, şamanlar dedeler ve babalara dönüşmüştür. Deyişler, gülbanklar
Türkçe’dir. Alevi büyük ozanlar, Fuzuli, Şah İsmail Hatayi, Pir Sultan Abdal,
Nesimi, Kaygusuz Abdal Türkçe yazmış, Türk olmakla övünmüştür. Alevilik
bir tarikata sığmayacak geniştir. Belki Bektaşilik tarikat olabilir ama Alevilik’e
en fazla mezhep denebilir. Tarikat denemez. Türkiye’de Alevilerin nüfusu 7-30
milyon arasında tahmin ediliyor ama Aleviler, 250 milyonluk Türk dünyasının
önemli bir parçasıdır. ”
Doç. Dr. Ali Yakıcı:
“Toplumda bir ötekileştirme söz konusu. Aleviliğin Türk kültürünün önemli
bir parçası olduğu ortaya çıktıkça ‘sen de mi döndün?’ gibi sözler söyleniyor.
Dede Korkut, dedelik müessesinin en önemli örneğidir. Bilgedir, isim verir, yön
gösterir.”(10 OCAK 2011)