Siyasetin kalbinin attığı TBMM çatısı altında gazetecilik yapmak birçok kişi tarafından ayrıcalık gibi algılanır. Nitekim herkes parlamento muhabiri olamaz. Asgari 5 yıllık sarı basın kartı sahibi olmanın ilk şart olduğu parlamento muhabirliğinin bir de yazılı olmayan kuralları vardır.
Zaman gazetesinden Ömer Şahin'e göre parlamento muhabirleri aynı zamanda çalıştıkları kurumu "temsil" ediyorlar. Bunun için kıyafetinden konuşmasına kadar her şeyinde özenli olmaları gerekiyor.
Cihan Haber Ajansı parlamento muhabiri Servet Dağ ise Meclis muhabirlerinin ‘Sosyal ilişkilerde başarılı, insanlarla diyalogu iyi olması ve siyasi gelişmeleri iyi analiz etmesi gerektiğini’ belirtiyor. Gazetecilerin Meclis'e ilk geldiklerinde kendilerini "dev bir labirentin içinde" hissedebileceğini söyleyen Takvim gazetesi muhabiri Şerife Üstüner de bu konuda şunları söylüyor: "Meclis, kavranılması gereken birden fazla konusu, bakılması gereken birden fazla alanı olan, büyük bir yerdir. Bu alanda çalışacak olan muhabirlerin de, öncelikle meslek ahlâkı ve etiğine saygı göstermeyi bilmesi, mutlaka çok boyutlu düşünebilmesi ve olayların arkasında nelerin gizlenebildiğini düşünebilecek aklının olması gerekir."
Parlamento muhabirleri TBMM'de gazetecilik yapacakların basın meslek ilkelerine daha fazla riayet etmeleri gerektiğinin altını çiziyorlar. Haber kaynağı ile her gün yüz yüze olmanın yalan haber yapmayı azalttığını söyleyen Ömer Şahin, "Gazeteciler, toplumun vicdanı olduklarının farkında olarak mesleklerini icra etmeliler. Parlamento muhabiri, ülkeyi yönetenlerle toplum arasında adeta ‘köprü' görevi üstlenir. Görev alanı spekülasyon ve manipülasyona son derece açıktır. Aktaracağı bir yanlış bilginin ülkeyi sarsma riski vardır. Yani, sorumluluğu daha fazladır denebilir. Bu yüzden Meclis'te görev yapanların evrensel normları içselleştiren, donanımlı kişiler olması gerekir." diye konuşuyor.
Yeni Şafak'tan Behçet Güngör'e göre de iyi bir parlamento muhabiri rutin haberlerin perde arkasını görebilmeli ve olaylar arasında bağlantı kurabilmeli. Parlamentoda görev alan muhabirlerin, sürekli milletvekilleri ile birlikte bulunmalarından dolayı biraz elitist davrandıklarını söyleyen Güngör, bunun sakıncalarına şöyle dikkat çekiyor: "Türkiye'nin tepesinde bulunan insanlarla sürekli birlikte olmak, gazeteci kimliği ile kamuoyu adına bir anlamda onları sorgulamak, insanın kendisini çok farklı hissetmesine sebep olabilir. Her anlamda iyi bir birikime sahip olmayan insanların bu görevi taşıyamayacaklarına inanıyorum."
Nasıl Meclis muhabiri oldular?
TBMM'deki birçok gazeteci, siyasetle ilgili ve hırslı olduğu için burada görev yapıyor. Kimisi de iradesi dışında buraya gelmiş. Cihan muhabiri Servet Dağ gibi. "Açıkçası bu benim tercihim değildi" diyen Dağ, "Ben belki de parlamento muhabirliğine en ilgisiz yerden gelen biriyim" diyor ve ekliyor: "Gece ring muhabirliği yapıyordum. Yangın, kaza, alkollü sürücü ve asayiş olaylarını takip ederken, 'Yarından itibaren Meclis'e gidiyorsun' dediler ve işte buradayım."
Yeni Şafak'tan Behçet Güngör ve Zaman'dan Ömer Şahin, bu alana ilgi duydukları için burada görev yaptıklarını belirtiyorlar. 1992 yılında kültür muhabiri olarak görev yapan Ömer Şahin, siyaset ve başbakanlık muhabirliklerinden sonra 1997'de parlamentoya geçmiş. Küçük yaşlardan itibaren siyasete, aktüaliteye yoğun ilgi duyduğunu belirten Şahin, "Cebimde bozuk para ile birlikte kimi zaman siyasi haber kupürleri de olurdu. Gazeteci olmadan önce de Meclis'e gelir, dikkatimi çeken milletvekilleri ile tanışırdım." diyor.
Meclis'in en kıdemli gazetecisi
Milliyet gazetesi foto muhabiri Mustafa İstemi ise Meclis'in en kıdemli gazetecisi. Meclis'te 1961 Kasım ayından beri oturumları, olayları bütün etkinliklerini takip eden İstemi, 1996 yılından bu yana her gün Meclis'te. 1961 yılından bu yana birçok siyasetçinin gelip geçtiği Meclis'ten görüntüler aktaran Mustafa İstemi'nin fotoğraf makinesi birçok tarihi olayı da belgelemiş. "Unutamadığınız kareler var mı?" diye sorduğumuzda şöyle cevap veriyor: "2001 ocak ayında, gece yarısı oturumu sırasında çıkan kavgada, DYP'li Fevzi Şıhanlıoğlu, başına aldığı yumruk darbeleri yüzünden hastaneye kaldırılmış sonra da hayatını kaybetmişti. Bu olayı görüntülediğim kareler mahkemede delil olarak kullanıldı ve MHP milletvekili mahkûm oldu. Bir örnek daha vereyim; rahmetli Özal başbakan… Basın toplantısı yapacak ve elinde Bond çantası ile oturacağı masaya doğru yürüyor, ben de yandan takip ediyorum. Aniden çantanın kapağı açıldı. Ben fotoğrafı çektiğim zaman çantanın kapağı 90 derece yani daha yere tam olarak değmemişti. İçindeki kâğıtlar dökülmemişti. Bu beklenmedik bir olaydı ve süratim sayesinde o anı yakaladım. Fotoğraf, ertesi gün Milliyet'te ilk sayfada yer almıştı. Yine bir gün Meclis berberinde tıraş oluyordum. Bir ses geldi; mantar tabancası gibi… Her zaman duyulmayacak bir sesti. Hemen dışarı çıktım, merdivenleri tırmandım birden yerde yüzükoyun yatan birini gördüm. Çevrede kimse yoktu ilk şaşkınlığımı attım koşarak basın bürosundaki fotoğraf makinemi almak için koridorlar, merdivenler aştım. Öylesine süratliydim ki, bana saniyeler gibi geldi. Geri geldiğimde Mustafa Kalemli yerde yatan ve kurşunlanmış milletvekili DYP'li Abdürrezzak Ceylan'ı sırt üstü çevirmiş kalp masajı yapıyordu. Fotoğraflar çalıştığım gazetede yayınlandı. Abdürrezzak Ceylan kendi partisinden bir milletvekili tarafından kurşunlanmıştı biri hapse, diğeri mezara gitti."
"En iyi fotoğraf veren siyasetçi Demirel"
Siyasiler arasında en iyi fotoğraf verenin eski cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel olduğunu söyleyen İstemi, "Onun tahtına kimse oturamadı daha." diyor ve şöyle devam ediyor: "Rahmetli Turgut Özal da iyi fotoğraf verirdi ve bilerek verirdi fotoğrafları. İsmet İnönü'yü de unutamam. Ben kendisi ile beraber olduğum 1961-1973 yılları arasında parti lideri ve başbakan olduğu dönemdi. Yoğun siyasi gelişmeler sırasında ve siyaseti bıraktığı o günlerdeki İsmet İnönü tatlı bir dedeydi. Bülent Ecevit daha çok "Karaoğlan" imajıyla siyasetin genç ve dinamik lideri olduğu o günlerde kendisi fotoğraftı zaten. Erbakan hoca fotoğraf konusunda dikkatliydi. Fotoğraf açısından kısırdı. Erdal İnönü ise fotoğraflarda zorlandığım bir siyasetçi olmuştur. Bir siyasetçi değil de üniversite hocası olarak fotoğraflamış olsaydım, fotoğrafları yerine otururdu diyebilirim. Deniz Baykal da yılların siyasetçisi. İlk yıllarda fotoğraf çektirirken çok dikkatli davranırdı. Ropörtajlarda gözü kamerada olduğu için uzun süreli çekimlerden hoşlanmazdı. Yıllar geçti, Deniz Bey fotoğraf olgunluğuna erişen ender liderlerden biri oldu."
İyi bir foto muhabiri olmalı aynı zamanda
Mustafa İstemi, iyi bir Meclis foto muhabirinde bulunması gereken özellikleri ise şöyle sıralıyor: "Siyasetin içinde yıllarınızın geçmesi lâzım. Sezgilerinizin kuvvetli olması lâzım. Gündemi çok iyi takip etmeniz, günün siyasetçilerini çok iyi tanımanız lâzım. Tabii bunun yanında göz, beyin ve deklanşöre basan parmağınız arasında süratli bir iletişim şart."
Mesleğinin duayeni olarak genç gazetecilerin işlerini çok sevmeleri gerektiğini söyleyen İstemi, şöyle devam ediyor: "Çünkü, ancak sevilerek yapılan bir işte başarılı olunur. Tek başına sevmek de yetmez. Özverili olacaksınız. Hep fotoğrafı düşüneceksiniz. Bol bol fotoğraf mecmualarını ve internetten fotoğraf sitelerini takip etmelerini öneririm. Yaşam biçimlerini meslekleri üzerine kurmaları gerekir. Ben ertesi gün gideceğim normal bir işin fotoğrafını önce kafamda çekerim. O fotoğrafı ertesi gün, o işte ararım. Ben fotoğraflarımın çoğunu eksik bulurum daha iyisine ulaşmaya çalışırım. Tabii bu denli mesleğe odaklanmak aile yaşantısında bazı olumsuzluklar getirebilir. Buna da hazırlıklı olsunlar. Mesela ben çocuklarım Bürgecan ve Umutcan'la yeterince ilgilenemiyorum. Onlara anneleri babalık yapıyor desem yeridir."
Sürekli aynı çatı altında olmak
TBMM'de görev yapmanın bir süre sonra gazetecilik heyecanını yok ettiği ya da sürekli aynı mekânda, aynı yüzlerle bir arada olmanın ünsiyet peyda ettiği söylenir. Ömer Şahin bu görüşe katılmıyor. "Gazeteciyi statikleştiren görev alanından çok kendi motivasyonu ve performansıdır." diyen Şahin, parlamentonun, "aktif" olmak isteyenler için bulunmaz bir haber hazinesi olduğunun altını çiziyor. "550 milletvekili ile birlikte onlarca danışman, uzman, 4 bin çalışan aynı çatı altında. Her insana potansiyel bir haber mantığıyla bakarsak, Meclis, bulunmaz bir haber deryası." diyen Şahin, parlamentonun siyasetten ibaret olmadığının da altını çiziyor. Sağlıktan, çevre, tarım, dış politikaya kadar hayatımızı etkileyen bütün kararların Meclis'te hazırlanıp alındığını belirten Ömer Şahin, başka kurumlarda olmayan şeffaflık ve haberin kaynağına ulaşma imkânının da Meclis'te çalışmanın avantajlarından olduğunu ifade ediyor.
Takvim Gazetesi Parlemento muhabiri Şerife Üstüner de Şahin'e katılıyor. Zannedildiği gibi parlamento muhabirliğinin pasif bir görev olmadığını söyleyen Üstüner, "Öyle zaman olur ki; ‘Keşke bir başka alana baksaydım da, tek bir haberi izlemekle yetinseydim' deriz. Çünkü böylesi bir görev; yani tek bir olayın izlenmesi, bize göre oldukça basit, üstesinden gelinmesi çok kolay bir durumdur. Mecliste sadece bir olay olmaz. Sadece rutin de olmaz. Aynı anda hem çok sayıda komisyonun rutin toplantılarını, hem kapalı komisyonların perde arkalarını, hem genel kurulu izlersiniz. Hem de bu arada ertesi gün için özel haber bulmaya çalışırsınız." diyor. Meclis'te haber ve koşuşturmanın çokluğundan, saatlerin nasıl geçtiğinin bile farkına varamadığını belirten Üstüner, "Tabii bir de, bütün bu olayları ve toplantıları 100 dolayında gazetecinin sizinle birlikte izlediğini ve hepsinin de aynı zamanda başka bir özel haber peşinde olduğunu düşününce insan paranoyak olabilir." diye ekliyor.
Meclis'e geçmeden önce yurt içi ve dışında birçok alanda görev yapan Yeni Şafak gazetesi muhabiri Behçet Güngör ise parlamentoya geldikten sonra hantallaştığını söylüyor. "Doğu'da Güneydoğu'da bir çok yerde sıcak haber takip ettim. Lübnan, Pakistan gibi ülkelere giderek oradaki sıcak olayları izledim. Burada çalışmaya başladıktan sonra 1 yıl içinde 9 kilo aldım." diyen Güngör, şöyle devam ediyor: "Burada şunu çok daha iyi fark ediyorsunuz. Alanda sıcak haber takip ederken bedensel olarak çok yoruluyordum; ama burada zihinsel olarak daha çok yoruluyorum. Gündemin sıcak olduğu zamanlarda, belli bir saatten sonra beyninizin durduğunu ya da karıncalandığını hissediyorsunuz. Haberiniz gazetenizde iyi bir şekilde yer alınca da yorgunluk hazza dönüşüyor."
Emniyet muhabirleri polis gibi düşünmekle, diplomasi muhabirleri monşer gibi davranmakla tenkit edilir. Parlamento muhabirleri de eş ve çocuklarından çok siyasetçilerle birlikteler. Acaba bu kendilerini nasıl etkiliyor? Yıllarca parlamentoda çalışan bir gazetecinin sürekli birlikte olduğu insanlardan bazı huylar kapmasının normal olduğunu söyleyen Servet Dağ, arkadaşlarının zaman zaman bu konuda kendilerine takıldıklarını belirtiyor. Kimi durumlarda izledikleri politikacıların paralelinde düşünmekle suçlandıklarını belirten Şerife Üstüner, bu handikabı izlediği partinin "muhalifi" gibi bakarak aştığını söylüyor. Sürekli aynı mekânda, aynı insanlarla birlikte bulunmanın gazeteciye bazı sezgiler kazandırdığını söyleyen Üstüner, "Bir olay olurken, geçmişte yaşanan benzer olayları düşünüp, ona göre neler olabileceğini tahmin edebiliyorsunuz. Ya da, bir konu geldiğinde bunun arkasında nelerin olabileceğini, bununla aslında neyin hedeflendiğini anlayabiliyorsunuz." diyor.
‘Çiller beni delege zannetti’
Muhabirlerin siyasilerle ilgili anıları da ilgi çekici. Ömer Şahin'den dinleyelim: "Tansu Çiller'in DYP Genel Başkanlığı'na aday olduğu sırada meslekte yeni idim. Soru sormak için yanına yaklaştığımda beni DYP delegesi zannedip, olağanüstü ilgi göstermişti. Merhum Ecevit'le vefatından bir süre önce röportaj yaptığımda cebine küçük kayıt cihazı koymuştuk. Teybi cepte unutunca yaklaşık bir saat Ecevit'lerin özel görüşmeleri kayda girdi. Tabii, cihazı o kayıtları sildirdikten sonra aldım. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la yakın dönemde ilginç bir anım oldu. Berat Kandili'ni kutlamak için mesaj gönderdiğim Sayın Başbakan, gece yarısı aradı. Kandilimi kutlama nezaketi gösterdi; güzel bir sohbet oldu."