‘Medyatava’da omlet değil, kulis pişiyor
‘Medyatava’da omlet değil, kulis pişiyor
“Medyatava yazmıyorsa doğru değildir” şeklindeki sloganıyla yayın yapan www.medyatava.com sitesini her gün binlerce medya mensubu takip ediyor. Bugüne dek kimliklerini saklayan ‘medyatavacılar’ Turkuaz’a konuştu.
Bir internet sitesi ismini neden ‘medyatava’ koyar? Bu tercihte haberleri pişirip başka bir şeye dönüştürme niyeti mi var, yoksa medyayı tavada kızartıp hizaya sokma arzusu mu?
Çevrim Çeviren (site editörü): Biz medya haberlerini olabildiğince yorumsuz vermeye çalışıyoruz. Milliyet’ten istifa ettiğimde o zaman Habertürk vardı sadece. Fark ettik ki medyada çalışan habercilerin kendi kurumlarıyla ilgili haberleri okumaya isteği var. Birçoğu kendi kurumunda ne olup bittiğini bile bilmiyor. İlişki ağımız geniş olunca bu siteyi kurduk. İsmi biraz şaka ile konuldu.
Ya da karnınızın aç iken... Yani ‘midye tava’ yemeyi arzularken filan... (Gülüşmeler)
Ç.Ç: Onu çağrıştırıyor; ama midye tava seven de yok aramızda. Sitede teknolojik gelişmeleri de duyuruyoruz, yabancı basında Türkiye ile ilgili bir yorumu da manşete taşıyoruz.
Ama medya çalışanlarının sitenizi bilgisayarlarının favorilerine eklemiş olmalarının nedeni daha çok dedikodular olsa gerek...
Ç.Ç: Öyle ama Medyatava’nın öğrencisinden akademisyenine kadar çok okuru var. Bunun nedeni Medyatava’nın haber ağının geniş olması. Birçok kişinin tırnak içinde dedikodu dediği şey bize göre haberdir. Bunların doğru olmadığını iddia edecek kimse yok. Birçok yönetimin ya da medya patronunun Medyatava’dan korkmasının ve isimlerimizi açıklayamıyor olmamızın nedeni de bu. Sonuçta bizden çekiniyorlar; çünkü biz içeriden istihbarat alıyoruz ve bunu yayınlıyoruz.
Hem çekinilecek güçte olduğunuzu söyleyip hem de isimlerinizi saklamanız çelişki değil mi?
Ö.Ö (Haller Prensi, yazar): Bizi bize bıraksalar ömür boyu kendimizi açıklamayacağız. Dünyada bunu böyle yapıyor olsak ödül alırız, Türkiye’den ceza alıyoruz. Eğer kendimizi gizliyorsak bunun karşılığı bir menfaat elde etmediğimiz içindir. İsimlerimiz, söylemesek de bilinir oldu. Hepimiz bir medya kuruluşunda üst düzeyde yöneticiyiz. Türkiye’de bu demokrasiyi anlayacak ne bir muhatabımız var ne de yasal bir mevzuat. Sky Türk’te çalışırken Tuncay Özkan, Medyatava’yı yaptığımı düşündüğü için beni işten attı. Biz kendimizi gizlemiyoruz, sadece kendimizi açıklamıyoruz. İlk aylarda günlük 20 kişi ziyaret ediyordu, bugün 35 bin kişi ziyaret ediyor.
Ç.Ç: Bir kere Türkiye’de medya şeffaf değil. İşten çıkarmalar olduğunda ya da maaşlar ödenmediğinde yabancı basın bunun açıklamasını kendi sitesinden duyuruyor, bizde bu yok. Dolayısıyla kendisi açık olmayan medya, haberlerin başka yerde duyurulmasından da çekiniyor.
Basın sektörünün krize girdiği dönemde açıldı bu medya sitelerinin çoğu. Bugün böyle iniş çıkışlar yok, size olan ilgi azaldı mı?
Ö.Ö: Biz 5N1K gazeteciliği yapıyoruz. Bizi okumayan gazetecinin gazeteciliğinden şüphe ederim. Ha bütün gün iş yapmayıp bizi okuyanlardan biz de şikayetçiyiz, iş yapamıyorlardır ama (Gülüyor), bizim 1 milyona varan hitimiz bir şeyi gösteriyor: Gazeteci haberi merak eder, işiyle ilgili haberi iki kat merak eder.
Her medya kuruluşunda adamlarınız mı var?
TV editörü: Hemen hemen her yerde var.
Ö.Ö: Bu bir örgütlenme değil. 16 yıldır bu camianın içindeyiz, insanlarla iyi ilişkilerimiz var. Yaklaşık 10 kişiye belli oranlarda ücret veriyoruz. Bu kişiler bulundukları yerden siteye haber girebiliyorlar. Keşke bize her gelen habere telif de ödeyebilsek. Herkese eşit mesafedeyiz. Bizi patron da kullanabilir, muhabir de...
Gelen haberleri seçme kriterleriniz neler?
Ö.Ö: Günde 150 kadar haber gelir, ortalama 35 kadar haber gireriz gün içinde. Daha önce gönderdiği haberin doğruluğuna bakarız, mutlaka çek ederiz. Muhatabına sorarız. Bir özelliğimiz de anında düzeltme yayınlamamızdır.
Ç.Ç: Haber girsin diye de, haber çıksın diye de çok rica ediliyor. Haklı ise haberi çekeriz.
Problemli olduğunuz medya kuruluşu var mı?
Ö.Ö: Sabah Gazetesi’nin yayın yönetmeni Ergun Babahan bize küfür etmişti, biz de iade ettik. Mesele Ergun Babahan’ın kendisi için istediği özgürlük ve demokratikliği bize gösteremeyişi.... Yoksa Sabah’la bir sorunumuz yok.
“Medyatava yazmadıysa doğru değildir” söylemini binlerce yalanın uçuştuğu sanal alemde söyleyebilecek cesareti nereden alıyorsunuz?
Ç.Ç: Ama dedikodu dedikleri doğru çıkıyor. Gazetelerde yazan da hep doğru değil ki!..
Ö.Ö: Bazı şeylerin kanıtı yok, ancak gerçekleştiği zaman anlaşılıyor bu. Biz yüzde 90 doğruyuz.
İlk başta hızlı bir başlangıç yapan haber siteleri şimdi sadece copy/paste yapıyor. Siz de bunu yapmıyor musunuz zaman zaman?
Ö.Ö: Kendi muadilimiz olan sitelerden hemen hemen hiçbir haber almayız. En büyük özelliğimiz bütün haberlerimizin bize ait olması. Bizim haberimizi aynı tashihlerle kullanan çok site var.
Hiçbir haber sitesi telefon vermez; ama siz cep telefonu numarası yayınlıyorsunuz. Arayan oluyor mu, dosya vermek isteyen medya mensupları gizli numaradan mı arıyor?
Ç.Ç: Çok arayan oluyor. Kendi numaralarından da, özel numaralardan arayanlar da oluyor.
TV editörü: Sadece bizim üzerimizde değil; haber gönderen kimselere de baskı var. Mail attı diye bilgi işlemden bunu araştıran patronlar oldu. Araya girip engelledik, özür diledik. Kimseyi işten attırmadık. Kaynağımızı açıklamaktansa siteyi kapatırız.
Yeni TCK tavanızın dibini tutuşturacak sanırım.
TV editörü: Herkesin ne kadar tutuşacaksa bizim de o kadar tutuşacak. Yasa içinde kalacağız.
Ç.Ç: Medya kurumları isteseler Medyatava’yı kapatabilirler belki, ama gider başka site açarız. Şu an siteyi döndürecek kadar para kazanıyoruz. Dört kurucu dışında ofiste çalışan 4-5 kişi var.
Rakip sitelerle ortak hareket ediyor musunuz?
Ö.Ö: Çoğuyla arkadaşız; ama ortak zemin aramıyoruz. Etkili ve en çok okunduğumuzu düşünüyoruz.
TV editörü: İlk başta biraz sürtüşme, polemik filan olmuştu; ama artık siteler yavaş yavaş oturuyor. Bugün gazete, dergi tirajları ve reyting raporları herkes tarafından öğreniliyorsa bu Medyatava sayesindedir. Bize hiç dava açılmadı.
Demek ki iyi bir site değilsiniz, etliye sütlüye karışmıyorsunuz... (Gülüşmeler)
Ö.Ö: Öyle de bakılabilir, yaptığımız haberlerin doğruluğu diye de bakılabilir. Bazı insanlar görevden alındığını, bazılarına da görev verildiğini ilk bizden duyuyor. Biz hiç kimseye yaranamadık. Doğan Grubu’na göre Sabahçı, Sabah Grubu’na göre Doğancıyız.
Çok etkili misiniz cidden medya üzerinde?
Ö.Ö: Akşam Gazetesi’ndeki yayın yönetim değişikliğinde rolümüz olduğu söylendi. Kısmen de oldu galiba. Nurcan Akad’ın görevden alınmasında rolümüz olduğunu düşünenler, bu kez kendilerini aday göstererek bizi aradılar. (Gülüyor) Bu kadar gücümüz yok. Gerçekle bir ilintisi varsa etkimiz var.
Duyurduğunuz ilkler arasında neler var?
Ö.Ö: Ali Kırca’nın ATV’den Star’a, Faruk Bayhan’ın Kanal D’den Star’a, Tuncay Özkan’ın Milliyet’ten Show’a geçişleri ile Reha Muhtar’ın ayrılması ve Özkan’ın tekrar Show’dan gönderilmesi, Murat Birsel’in görevden alınması ve bunu ilk bizden öğrenmesi, Nurcan Akad’ın ayrılması ve yerine Serdar Turgut’un getirilmesi...
TV editörü: National Geographic’in Afgan Kızı fotoğrafını dünyada ilk kez biz kullandık. Uluslararası krize neden olmuştuk.
“Kullanmadığımız haberlerle bir site yapsak ortalığı yıkarız”
Meslek ilkeleriniz var mı?
TV editörü: En çok Medyatava’nın vardır herhalde. Böyle 10 tane maddeyi sitede duyuracağız.
Ö.Ö: Editoryal süzgecimiz var. Kullanmadığımız haberlerle bir site yapsak ortalığı yıkarız. Ama biz gözyaşına bakarız, bizim vicdanımız da var.
Gazetesinde girmeyen haberini gönderen oluyor mu?
Ö.Ö: Haber değil de yazısını gönderen var. Sabah’a ombudsman olan Yavuz Baydar’ın Milliyet’e girmeyen yazısını ilk biz yayınladık.
TV editörü: Veda yazıları genelde bizde yayınlanır.
* Röportajın tamamını Zaman gazetesi'nin internet sitesinde okuyabilirsiniz.