Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
34,2721
EURO
37,4196
IMKB
8.717,000
ALTIN
2.924,690
 
Hava Durumu ANKARA
19 / 28 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
MEĞER SAVAŞ AY DA MANKENLER GİBİ CAHİLMİŞ!
MEĞER SAVAŞ AY DA MANKENLER GİBİ CAHİLMİŞ!
 
"Mankenlere sorduğum soruların cevaplarını ben de bilmiyorum... Kendi cehaletime gülüyorum... Röportajların büyüsünü geç keşfettim... Çakıcı beni günde 3-4 kez aradı... Ben solcuydum..." İşte Savaş Ay'ın dünyası:
 
1.11.2004 - 10:41
Savaş Ay, Sanem Altan'a kendi dünyasını anlattı: > Size konuştuğunuz insanların büyük çoğunluğu "Savaş Abi" diyor. Savaş Bey diyenlere çok fazla rastlamayız konuşmalarınızda. Sanırım siz de "abiliği" tercih ediyorsunuz. Niye seviyorsunuz abi olmayı? > Ben Üsküdar-Selamsız'da doğdum, sonra Toptaşı'na taşındık. Yollar çok dardı, otobüs işlemezdi, taksi ise toplam sekiz taneydi. İskeleye yürürdük biz de. Benim keyifli anlarım babamla iskeleye yürüdüğümüz o üç kilometreydi. Herkes birbirini tanırdı. Küçük büyük, lümpen ya da sanatçı herkes babama "Turan Abi" derdi. Çok şaşırırdım. Ama babamın böyle bir aurası vardı. Sanırım abilik genetik bizde. Lisede benden büyük abiler bile bana "Savaş Abi" derdi. Bu durumdan çok keyifleniyorum tabii. Bey lafını ne bana söylesinler ne ben söyleyeyim. Abi bana göre, daha sıcak bir kelime. Bakanlar bile "Savaş Abi" diyor, çok şaşırıyorum. Gazetecilik de light bir askerlik gibidir. Bir gün önce gelen kıdemlidir diye bakarım, kendimden küçüklere bile "abi" derim. > Ama bazen abilere gösterilmesi gereken saygı çizgisini daha sonra bundan pişman olarak biraz aşıyorsunuz. Arif Sağ'la konuşurken kelimeler biraz kontrolden çıktı, sizi izledim televizyonda. Hem abilik kurumunu bu kadar sevip hem nasıl bu kurumun gereklerinden bazen sapıyorsunuz? > Abi olmanın yeter şartı değilse de gerek şartı özsaygı ve ilkelerdir. İlkelerine sahip çıkacaksın. Biraz da öyle abi yapıyorlar adamı. Kendine duyduğun saygı en azından ikinci gelmeli. Ben birinci kendime saygı duyuyorum. Tabii ki Arif Sağ'ı çok severim, sayarım. Ama önce Savaş Abi'yi severim. Kelimenin tam anlamıyla eyyamcılık yaptığı için ona böyle dedim televizyonda. Ve pişman değilim. Ben derdimi kaç kere anlattım, baktım takmıyorlar o zaman abilik mabilik kalmıyor tabii. Ardından yazdığım gazetedeki yazıyı pişman olduğum için değil, Arif Abi'yi sevmezler sonra diye endişelenerek uyarmak için yazdım. Üslupta biraz hoyrat olduğum doğru. Bu benim adrenalin yoğunluğumla ilgili. Kızlarla yaptıklarımda hoyratlık yok > Birçok iş yaptınız gazetecilik hayatınızda. Ama sanırım genç manken hanımlarla yaptığınız "Anlat Savaş Abine" röportajları kadar eleştirilen, tartışılan, konuşulan olmadı. Bu röportajların hemen hepsinin ortak bir özelliği var. Konuklarınızın çok fazla bilgili olmadığı ortaya çıkıyor. Neden bu gerçeği ortaya çıkarmayı amaçlıyorsunuz röportaj yaparken? > Açıkçası oradaki büyüyü ben ancak üç dört hafta sonra anlayabildim. Çıkış noktası çok farklıydı. Cumartesi günleri güzel kadınlarla röportaj yapmamı istediler. Bunu ilk söyledikleri gün de hemen bir tane yapıp vermem lazım, cumartesi ekine yetişmesi için. Benim çok yoğun olduğum bir gün. Bütün işlerimi bitirip eve geldiğimde 23.30'du. Kız arkadaşıma dert yanıyorum "Ne yapacağız" diye. Sonra telefonumu karıştırırken karşıma Asuman Krause çıktı. Aradım, "Abi canım çok sıkkın. Sevgilimden Ayrıldım, evi Ayırdım, şu an Bebek'te bir kafede kız arkadaşlarımla oturuyorum, sabah yedide Kıbrıs'a gidiyorum" dedi. Gittim Bebek'teki kafeye, konuşurken kızın Almanya'da doğup büğüdüğünü ve babasını öldükten sonra yaktıklarını öğrendim. İki kültür arasında kalmış yani. 23 Nisan pek bir şey ifade etmiyor onun için. Buralardan ilgi çekici şeyler çıktı. Getirdim gazeteye bayıldılar. Sonra Helin Avşar'a gittim. Daha önce hiç tanışmadığım biri. Onunla da bu tip şeyler konuşunca, bu tarz ortaya çıktı. Kervanı yolda düzdük yani. Ben tek soruyla giderim röportaja, ikinci soru birinci sorunun cevabından çıkar. 30 yıldır böyle yaparım. Helin Avşar'a tek soruyla gittim. "Sen niye ünlüsün," "Hülya Avşar'ın kardeşiyim" dedi. Zaten bütün ipuçlarını veriyor. Bunun üzerine konuştuk. Birileri ortaya çıkan cehaletle eğlensin diye yapmadım bunu. Cevap her şeyi ortaya koyuyor zaten. > İnsanlar neden mankenlerin cehaletini okumayı seviyor peki? Ya da konuştuğunuz genç hanımların çok fazla bilgili olmaması sizde üstünlük duygusu yaratıyor mu? > Bu röportajların gidişatından çıkan cehaletten keyif almıyorum. Ayrıca benim için sırf mankenlerle ve onların ne kadar cahil olduklarını ortaya çıkarmak için röportaj yapıyor diyenin alnını karışlarım. Bu doğru değil. Size anlatayım; toplam 11 tane zaten. Beş altısı manken değildi, Ayrıca aptallıklarını ölçmüyorum inanın. O röportajlar 2.5 saat sürüyor. Orada konuştuklarımızın onda birini yazıyorum gazeteye. Önce kendimi düşünerek sonra da kızları düşünerek yazmıyorum bazı şeyleri. "Bu kadar mı ya" der herkes diye. Otosansür yapıyorum. Yazsam sokağa çıkamazlar. A Takımı'nı yaparken, yani televizyonda biraz daha serttim. Programı sonradan seyrederken dayanamıyorum, çok kızıyorum kendime, öldürmek istiyorum. Orada bambaşka biri haline dönüyorum. Ama kızlarla yaptıklarımda bir hoyratlık yok. > Herkes sizin konuştuğunuz insanların cehaletiyle eğlenirken birilerinin de sizi cahil bulabileceğinden endişelenmiyor musunuz? > O sınavdan hergün geçiyorum ben. Kendi cehaletimle, kendi salaklığımla hergün karşılaşıp gülüyorum. Neticede çok beceriksiz bir insanım. Becerdiğim bir iki şey var. Onları yapıyorum da kurtarıyorum. Yoksa ben de bir şey bilmiyorum. Gazetede sabah toplantılarına katılacağım ilk gün sesim kısıldı. Elimde haberlerim var, onları yazıişleri masasında anlatacağım... Antep dolaylarında olan bir işi Malatya f otoğraflarıyla ve Ankara işi olarak takdim ettim. İlk gün olduğu için tolere ettiler ama onların bilmediği benimse çok iyi bildiğim bir şey var, üç sene sonra da bu böyle olacak. Kızlara sorduğum soruların cevaplarını ben biliyor muyum sanki?.. Bilmiyorum. Ama hava da atmıyorum. Gizem Özdilli'yle konuşurken en sevdiğim ders sanat tarihiydi dedi. Hangi dönem sanat eserleri dedim, Mimar Sinan dönemi dedi. En önemli eseri nedir dedim, Sultanahmet dedi. Mankenlere sorduğum soruların cevabını ben de bilmiyorum > Sizin kadar ünlü bir gazetecinin sahip olması beklenen bilgi düzeyi nedir sizce? > İnsanlar benden hiç bilgi düzeyi beklemediler, hep ilgi beklediler. Bana dediler ki "muhabirlik ölüyor ilgilen çocuklarla," annem dedi ki "benimle hiç ilgilenmiyorsun," kız arkadaşlarım dedi ki "kuru kuruya sevgi olmaz ilgi göster bana..." Haber için gittiğim yerlerde kimse benden çok bilgili olmamı beklemiyor, onlarla ilgilenmemi istiyorlar. Benim de ilgi düzeyim yüksektir. İlgilenirim. > Biri de size Türkiye'nin özelleştirmesindeki mali sorunlar ya da bilinç akışının Türk Edebiyatı'ndaki yansıması nedir gibi sorular sorsa, bu soruları soran insanın amacı hakkında ne düşünürsünüz? > Kendimi acayip entelektüel, derin biri diye takdim etmem ki, kendime bile. Benim bütün beslenme kaynağım sokak. Sokaktan öğrendim her şeyi. O yüzden amacını düşünmeden anlatırdım bu soruların cevaplarını. Cevap veremeyeceğim hiçbir şey yok. Çok iyi yalan söylerim çünkü. > Peki, röportajlar çıktıktan sonra neler oluyor? Hâlâ onların Savaş Abi'si olarak kalabiliyor musunuz? > Röportaj yayınlandıktan sonra tekrar telefon konuşması yapabildiğim Esin Maraşlıoğlu, Seren Serengil, Billur Kalkavan... Bir de Helin Avşar. Ama o da aradı "Abi buna şaka diyelim, ben biraz çalışayım yine röportaj yapalım" dedi. "Sen ablana bunu sordun mu" dedim. "Bir şey demez" dedi. Sonra aradı, "Ablam izin vermiyor" dedi. Ötekileri bilmiyorum valla. "Çakıcı beni günde üç dört defa arardı" > Siz muhabirliği köşe yazarlığından daha çok seven ender gazetecilerden birisiniz? Muhabirliği neden seviyorsunuz? > Olaylar anlatıla anlatıla dedikodu formuna girdikçe, onu başka birine söylemek söyleyene daha fazla keyif vermeye başlar. Bunun top noktasıdır muhabirlik. Dedikodu yayma duygusu kanatlanıp uçar muhabirlikte. Bulduğunuz bir şeyi kaç kişiye anlatma imkânınız var. Babam sihirbazdı benim. Onun çıraklığını yapardım küçükken. Tamamen insan transı üzerine kurulu bir şeydir ilüzyon. Ardından muhabirlik gibisi var mı? Ev yapımıdır benim yaptığım işler, seri üretim değildir. Geceleri dolaşırım ben. Ertesi gün yazıişlerine haberi getirene kadar haberin patronu benim. Çok acı şeyler gördüm ama vizörden bakarken beni etkileyebilecek hiçbir şey yok bu hayatta. Çıkmadı yani bugüne kadar. Çıplak gözle bakıyorsam, etkiliyor ama fark etmiyorum o sırada, sonra benden çok farklı bir şekilde çıkıyor. Ne olduğunu söylemem ama... > Polis-adliye haberleri yapıyorsunuz. İstediğiniz habere ulaşmanızı sağlayan kuvvetli kaynaklarınız olduğu anlaşılıyor. Göründüğü kadar iyi ilişkileriniz var mı gerçekten bu çevrelerle? > Polisle ilişki kurmadan polis muhabirliği yapan çok az insandan biriyim. Çünkü benim yetiştiğim dönemlerde insanlar ya sağcı ya solcuydu. Ben de sola çeken kadrodanım. Dolayısıyla polisle oturup sohbet etmek bile sanki davayı satmak gibi algıladığım bir şeydir. Bu çelişkiyi çözdüğümde 40 yaşındaydım. Polislerin de arasında çok hoş insanlar olduğunu kabul etmem yani. Polislerle konuşmadığım dönemde komiser muavini, komiser olanlar bugün emniyet müdürü. Ve tabii ki o günleri unutmuyorlar ve şimdi de onlar benden uzak duruyorlar. Haber kaynaklarım yok benim. Onlanlara da hayran oluyorum. Ama benim de avantajım şu, kimi istersem kapısını çalar içeriye bir çay içmeye girerim. Başbakan, sanatçı, bilimadamı... Bir tek o röportajları yaptığım kızların evine giremem...Telefonuma çıkmayan insan olmaz. Mafya babası da dahil... > Yeraltı dünyasından tanıdıklarınız var mı? O insanlardan çekinir misiniz? > Yeraltı dünyası insanı ürkütür, ürkütmeli de zaten. Genç arkadaşlarıma da hep söylerim mümkün olduğunca girmeyin diye. Çünkü yağ tenekesidir. Üzerine mutlaka sıçrar. Gazeteci olarak gitmek zorundaysan eğer, gelince mutlaka olanları anlat ve paylaş. Engin Civan dönemi Alaattin Çakıcı'yla ilgili en fazla haber yapan gazeteciyim. Bir sene sürdü. Günde üç dört defa arardı beni. Ama hayatımda tesadüfen bile karşılaşmadım onunla... Benim için sadece bir fotoğraf. 25 yaşında bu mesafede durabilir miydim. Sanmıyorum.


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


ERMAN TOROĞLU YİNE ISRARLI: “BEN KESİNLİKLE TAVUK YEMEM !”

GENELKURMAY BAŞKANI ÖZKÖK, KURTLAR VADİSİ'Nİ İZLEMİYOR, FAVORİSİ "BİR İSTANRBUL MASALI"

AKŞAM'DAN AYRILAN NURCAN AKAD MİLLİYET'E GEÇTİ
»  GENEL YAYIN MÜDÜRÜ RÜŞVET ALIRKEN YAKALANDI
»  KANAL B RESMEN AÇILDI,
»  BASIN KARTI İÇİN TÜRBAN ÇIKARTTI
»  EROL KÖSE'YE G.O.R.A DAVASI
»  ABROMOVİCH STAR İÇİN 2 MİLYAR 100 MİLYON DOLAR ÖNERDİ Mİ?
»  KUTRLAR VADİSİ "SHOV TV İLE DEVAM" DEDİ
»  TGRT HABER YAYINA BAŞLADI KANAL B YARIN BAŞLIYOR
»  SERDAR TURGUT AMERİKA’YA GİDİYOR !
»  SERPİL ÇEVİKCAN'IN ACI GÜNÜ
»  IRAK'TA KURŞUN YİNE GAZETECİYİ BULDU
»  MUSTAFA MUTLU HABERTÜRT TV'DE
»  KURTLAR VADİSİ KANAL D YOLUNDA MI?
»  VALİ'DEN YARALI GAZETECİ'YE "GEÇMİŞ OLSUN" ZİYARETİ
»  UKRAYNA'DA GAZETECİLER AÇLIK GREVİNDE
»  CEM UZAN BDDK'DA
»  FOTO MUHABİRİ SİLAHLA YARALANDI
»  GECEKONDU YIKIMINDA GAZETECİLERE SALDIRI
»  FİKRAT BİLA'YA "GİZLİ BELGE DAVASI'NDAN BERAT KARARI
»  SATIŞ SIRASI GAYRİMENKULLERDE
»  BU KEZ EKREM DUMANLI SORDU, NURİYE AKMAN CEVAPLADI
»  METİN UCA TV 8'DE
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.