KURTUL ALTUĞ
 
  Yıl: 1918 Ay ve gün 30 Ekim Birinci Dünya savaşının merkezinde Osmanlı İmparatorluğu yer alıyordu. Bu tarihe Mondros Mütarekesi diye geçen “Ateşkes sözleşmesinin imza altına alındığı gündür” İngiliz amirali ve İngiliz donanmasının komutanı Calthorphe ile Türkiye denizcilik bakanı Rauf, dışişleri müsteşarı Reşat Hikmet ve Genelkurmaydan bir Yarbay. Arasında imzalanan anlaşma Türkiye’nin ilk idam fermanıdır.
Mustafa Kemal Adana’da 7.Ordu Komutanıdır. Mütareke kendisine iletildiğinde yanında, Fahrettin Altay Paşa vardır.
Altay sorar:
“Paşam şimdi ne yapacağız?” Mustafa Kemal dalgındır, düşüncelidir. Cevap verir:
“Bu mütareke ahkamını içime sindiremedim!”
“O zaman ne düşünürsünüz Paşam emriniz nedir?
“Gerekeni yapacağım”
Ayni sıralarda Komutan Saray ve Sadrazam tarafından telle uyarılmakta ve eğer İşgal kuvvetlerine karşı herhangi bir karşılık verilirse Mustafa Kemal’e bağlı orduların kaldırılacağı bildirilmektedir.
Nitekim Mustafa Kemal gereğini yapmak üzere İstanbul’a giderken ordusu ve makamı artık yoktur.
O Mondros mütarekesinde Mustafa Kemalin içine sinmeyen hangi maddelerdir?
Madde1 Çanakkale Karadeniz boğazlarının açılarak Karadeniz’e geçişin sağlanması. Buralardaki kalelerin bağıtlı devletlerce işgal edilmesi.
Madde:5 İç güvenlik ve sınırların denetlenmesinde görevli askeri kuvvetler dışında Türk ordusunun hemen terhis edilmesi”
Madde24 Altı Doğu ilinde karışıklık çıktığın takdirde, bu illerin işgal edileceği...
Mondros Mütarekesi, arkasından gelecek olan Sevr için bir hazırlıktır. Nitekim 10 Ağustos 1920’de Sevr imzalanır...
İşte bizim bu haftaki portremizin konusu Mondros Mütarekesinin imzalandığı sıralarda asıl Türkiye’yi idam sehpasına götürecek olan bir İngiliz Generali, General Townshend ve onun esir olduğu topraklardaki marifetleridir. Generalin anıları iç ve dış ihanet cephelerinin nasıl çalıştığını açıkça yazmaktadır. İstanbul’da güya esir bulunan Towsnshend, Büyükada’da misafir edilmektedir ve oradan Türkiye’nin parçalanması planını yürütmektedir.
Nedense adalar genellikle bu işler için kullanılamaya devam ediyor.
Bakın Esir General anılarında ne yazmakta:
“Hiç şüphe yok ki bu savaş bir çok nedenden kaynaklanıyordu. Ne var ki, savaşın sonunda en büyük kayba Osmanlı Devleti uğramıştır. İmparatorluk dağılıyor, toprakları işgal ediliyor, genç ve dinamik nüfusu eriyor, ordusu terhis ediliyor , kısacası Osmanlı devletinin terekesine galipler tarafından el konuluyordu. Ortaya çıka sonuç; Birinci dünya savaşının nedenleri arasında Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması ve mirasının paylaşılması hesaplarını öne çıkarıyordu...
...Bu dönemin dinamiğini petrol enerjisi oluşturuyor, küresel petrol rezervleri büyük önem kazanıyordu. Osmanlı egemenliği altındaki, Ortadoğu’da özellikle Mezopotamya ve Basra Körfezi çevresinde yer alıyordu. İkinci temel nedense ‘vaat edilmiş topraklar’ meselesiydi, Küresel zeminde egemenlik ve otorite tesis etme olanağını yakalamış bulunan Musevi kökenli finans oligarkları asırlardır süren ‘vaat edilmiş’ topraklara dönme mücadelesinin sonuçlandırılması vaktinin geldiğini düşünüyor...”
Bu anıları araştırmacı yazar Murat Çulcunun “İngiliz Esir” kitabından alıyorum.
Generalin “en yakın dostum”dediği kimdir bilir misiniz? Mondros Mütarekesini imzalayanlar arasında bulunan Rauf Orbay... İngiliz Esir, Büyükada’da Rauf Orbay’ın himayesinde görevini yapmaktadır..
Tarihin tekrarı gibi
Gene General anlatıyor ki;
“... Kafkas cephesinin hemen arkasından açılan ikinci cephe ise “Irak Cephesi” oluyordu. Irak cephesinde savaş daha önceden tüm hazırlıkları tamamlanmış olan İngiliz kuvvetlerinin FAV Çıkarmasına girişmesiyle başlıyordu... Irak cephesi tüm taraflar bakımından ‘yaşamsal önem taşıyordu.
... İngiltere’nin Irak Harekatı D seferi Kuvveti adı verilen birlikler tarafından gerçekleştiriliyordu..( A.G.E sayfa:10)
Fakat asıl önemli bilgiler Murat Çulcunun dip notlarında saklı.
Tarihin tekerrür etmesi karşısında ne yapılabilir ki?
Esir general 1916 yılının Mayıs ayının 12. gününden yanında Albay Pal, Yüzbaşı Orlando, ve korumasına memur edilen Osmanlı subayı Kaymakam( Yarbay) İshak bey portekiz’li aşçısı ve iki İngiliz emirberiyle Bağdat’tan ayrılıyor ve 1918 yılının ekim ayına dek bir savaş esiri olarak Adada Türkiye’nin başına geleceklerin canlı tanıklığını makalelerine dökmekte...”
Asıl hedef: Musul Petrolleridir ve bir operasyonla, kendisinin aracılığıyla Osmanlıdan İngiliz hükümeti adına koparılacaktır.
“Babıali’ye geldiğimizde derhal Sadaret dairesinde İzzet Paşanın yanına götürüldüm...
Kısa süre sonra asıl amaca geldik. ‘ Demek bize yardım etmek istiyorsunuz’ dedi.
Bütün kalbimle ! dedim...” Mektubumun içeriğinden Rauf Bey( Orbay) kendisini bilgilendirdiğini tek emelinin memleketini çöküşten kurtarmak olduğunu, İngiltere’ye her zaman saygı duymuş bir aileye mensup olduğundan, Kırım’da Türkiye için neler yaptığını unutmadığını söyledi. Ve büyük bir hiddetle ‘ Türkiye’nin İngiltere’ye karşı savaşması bir cinayettir’ dedikten sonra buna sebebiyet vermiş olan Enver ve partisinden acı ve üzüntüyle bahsetti... Sayfa 41)
Şimdi diyeceksiniz ki; “Şu sırada bu da nereden çıktı?”
Şuradan çıktı. Irak’ta savaşın külleri durmakta ve Musul bu kez İngilizlerin ortağı ABD tarafından işgal altında, yangının Türkiye’ye sıçramaması için elimizden gelen fedakarlığı yapmıyor muyuz?
Hele siz Murat Çulcunun dip notlarıyla “İngiliz esir”in Musul operasyonunu, Rauf Orbay’ın yardımıyla nasıl başardığını bir okuyun.. Bakın bakalım Atatürk mü İngiliz yanlısıymış, yoksa başkaları mı?.Kitap Toplumsal Çözüm yayınlarından çıktı ve hem ihanetleri, hem hainleri, hem de Sevr’in nasıl geldiğini bir anlatıyor ki?