Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
35,9783
EURO
36,8922
IMKB
9.839,000
ALTIN
3.237,010
 
Hava Durumu ANKARA
2 / 11 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
MUHALİFMİŞ GİBİ YAPIP İKTİDARIN KEYFİNİ ÇIKARIYORLAR
MUHALİFMİŞ GİBİ YAPIP İKTİDARIN KEYFİNİ ÇIKARIYORLAR
 
Liberal sol aydınlar ise muhalifmiş gibi yapıp iktidar olmanın keyfini çıkarıyorlar. Kimileri devletin televizyonunda çocuğu ile program yapıyor, kimileri gazete ve dergi köşelerinde sol adına ahkâm kesmeye ve bir diktatörlük inşasına omuz vermeye devam ediyor.
 
12.8.2010 - 07:47

Liberal sol Türkiye’de iki büyük travmadan doğdu. İlki 12 Eylül darbesidir, ikincisi ise Sovyetler Birliği’nin dağılması ve reel sosyalizmin çözülüşü.

Bir grup aydın 12 Eylül’e baktı ve dedi ki; “karşımızda ceberut, zalim bir devlet var, eğer bu ülkede güçlü bir sivil toplum olsaydı, darbenin etkilerini bu kadar güçlü yaşamazdık.”

Ve aynı isimler sosyalizmin çözülüşüne baktı ve dedi ki; “reel sosyalizm, otoriter, totaliter bir rejimi beraberinde getirdi, eğer reel sosyalist ülkelerde sivil toplum güçlü olsaydı, özgürlükçü bir sosyalizm kurulabilirdi.”

Böylece sivil toplum keşfedildi, böylece Gramsci, Althusser, Poulantzas gibi Batı Marksizmi’nin önemli isimleri yeniden keşfedildi ve deforme edici bir okumayla liberal solun peygamberleri haline getirildi.
Liberal solculara göre, Türkiye’de esas çatışma sermayeyle emek arasında değil, devletle toplum, bürokrasi ile halk, elitlerle sıradan insanlar, laikçilerle dindar kitleler arasındaydı. Bu yüzden de devleti, bürokrasiyi, elitleri ve laikçileri zayıflatacak, güçsüzleştirecek her siyasi akım demokrasi adına desteklenmeliydi.

Bu iki travma yetmezmiş gibi, bir de 90’larda postmodernizm moda bir akım haline geldi. İşler belki de o noktada çığırından çıktı ve Marksizm’i reforme etme çabası, birden Marksizm’i inkar çabasına dönüştü.

Postmodernizm, sınıfı, devrimi, ideolojileri, büyük anlatıları reddediyor, totaliter olmakla suçluyor, toplumsal olanı, bütünlüğü, aydınlanmayı, bilimi, kesinliği ve kolektif olanı değil, parçalı olanı, bireyi, gizemi, göreliliği yüceltiyordu.

Çoğu mensubu “tercüme odası memuru” niteliği taşımaktan öteye gitmeyen Türkiye entelijansıyası, postmodernizme aşık oldu, ondan büyülendi, sorgusuz sualsiz kabullendi; fark etmedi ama böylelikle Marksizm’i inkar ederken aslında kendini inkar etti.

2002’deki AKP iktidarı büyüyü katmerlendirdi, aynı isimler bu sefer de cellâtlarına âşık olup, “muhafazakârlardaki demokrat damar”ı keşfetmeye kendilerini adadı. Devlet, jakobendi, elitistti, bürokrasinin kontrolündeydi, burjuvazi bürokrasinin kölesiydi, Muhafazakâr/sağcı parti ve kitlelere ise yıllardır zulmediliyordu, oysa bu partiler ve kitleleri, liberaldi, özgürlükçüydü, demokrattı.

Liberal sol aydınların AKP aşkında Avrupa Birliği üyelik süreci adeta bir çöpçatanlık görevi üstlendi. Liberal sola göre Türkiye’nin demokratikleşebilmesinin, devletin etki alanının sınırlanmasının ve sivil toplumun gelişmesinin yolu AB üyelik sürecinden geçiyordu ve mademki AKP bu sürecin taşıyıcılığını yapıyordu o halde sonuna kadar desteklenmeliydi, o halde bu aşk devam etmeliydi.

Liberal sol-AKP aşkının ikinci perdesini Ergenekon süreci oluşturdu. AKP ve liberal solcuların ortak projesinin adı “ikinci cumhuriyet”ti ve iki taraf da ikinci cumhuriyetin inşa edilmesinin yolunun Ergenekon benzeri kapsamlı bir operasyonla muhalif odakların sindirilmesinden geçtiğini biliyordu.
Liberal sol, Ergenekon’a, kontrgerillanın tasfiyesi, derin devletin ortaya çıkarılması, sivilleşme ve demokratikleşme gibi argümanları kullanarak destek verdi. AKP’nin Türkiye’yi dönüştürme ve yeni bir rejim kurma projesinin ideolojik meşruiyeti liberal sol aydınlar tarafından sağlandı.

Üstelik bu yapılırken Türkiye sol geleneğine ait bütün değerlere yönelik pervasız bir saldırı başlatılmış durumdaydı: Denizler ve Mahirler İttihatçıydı, 68’liler Marksist değil Kemalist’ti, Türkiye solu halkın değerlerini benimseyememiş ve cunta peşinde koşan bir grup maceraperestten ibaretti vs.
Liberal sol kimi zaman susarak, kimi zaman da açıktan destekleyerek, Türkiye soluna yönelik bu liberal-muhafazakâr saldırıya omuz verdi.

LİBERAL SOLUN AKP AŞKINDA SON PERDE

AKP ile liberal sol aydınların aşkında şimdi de yeni bir perde açılmış durumda. Liberal sol, gerek DSİP ve EDP gibi örgütlenmeleriyle olsun, gerekse gündemi belirlemede hayli güçlü olan aydınlarıyla olsun, 12 Eylül günü yapılacak referandumda evet denilmesi için yoğun bir çaba içerisine girmiş bulunuyor.
Liberal sol, nasıl ki Ergenekon Operasyonu’nu derin devletin tasfiyesi söylemiyle meşrulaştırmışsa, şimdi de 12 Eylül’de yapılacak referandumu 12 Eylül zihniyetinin tasfiyesi söylemiyle meşrulaştırmaya çalışıyor.

Buna göre anayasa değişikliği paketinde yer alan maddeler Türkiye’nin 12 Eylül rejiminden çıkışı için atılmış önemli bir adım olma niteliği taşıyor ve bu yüzden de referandumda evet denilmesi gerekiyor.
Liberal solun önemli isimlerinden Ahmet İnsel’e göre “özgürlükçü sol açısından, önümüzdeki referandumda evet demek, yeni bir Anayasanın önündeki bazı engelleri kaldırmak ve yeni Anayasa konusunda toplumsal kararlılığı vurgulama imkânı kazanmak demek” anlamına geliyor.

İlginç değil mi, sanki AKP’nin elini tutan varmış gibi, referandumun 82 Anayasası’nın bütünüyle değiştirilmesi için bir başlangıç olacağını, eğer ilerde AKP lütfedip yeni bir anayasa tartışmasını gündeme getirirse, solun kararlı durması gerektiğini, bunun için de solun şimdiden evet demesinin zorunluluğu olduğunu söylüyor İnsel.

Peki sol, darbe anayasasının değişmesi ve yerine gerçek anlamıyla eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasanın getirilmesi için mücadele ederken neden AKP iktidarını güçlendiren ve ülkeyi daha baskıcı ve gerici bir rejime dönüştüren söz konusu değişikliğe destek versin ki?

Kuşkusuz, İnsel gibiler açısından bu sorunun anlamlı bir yanıtı bulunmuyor. Onlar açısından önemli olan AKP’nin sonsuza kadar iktidarda kalması çünkü.

Başka bir liberal solcu, Fuat Keyman da, söz konusu düzenlemenin 82 Anayasası’ndan daha ileride olduğu iddiasıyla evet diyeceğini açıklıyor. Keyman diyor ki, “kişisel özgürlükler alanında yer alan değişikliklerin eksiklikleri olmakla birlikte, HSYK ve Anayasa Mahkemesi’nin yapısındaki değişikliklerle ilgili maddelerin sorunlarına rağmen, özellikle de Anayasa Mahkemesi’nin aldığı iptal kararlarından sonra, değişiklikler 1982 Anayasası’ndan daha ileride, daha olumlu niteliktedir.”

Yine ilginç bir durumla karşı karşıyayız: Kişisel özgürlükler alanında yapılan değişiklikler eksik, yargı ile ilgili yapılan düzenlemeler sorunlu ama sol yine de evet demeli!

Peki ama niye? Neden eksik ve sorunlu bir metne evet demeliyiz?

Yanıt aynı aslında: Liberal solcular açısından önemli olan vesayet rejimini yıkan ve ülkeyi demokratikleştiren “sivil ve devrimci AKP’nin” sonsuza kadar iktidarda kalması çünkü.

Bütün bir liberal sola sirayet eden “aşamacılık”, "yani önce kısmi düzenlemeler yapalım, sonra köklü dönüşümleri sağlarız” anlayışı, Oral Çalışlar’da da görülüyor elbette. Çalışlar’a göre, “Türkiye’deki baskıcı, anti-demokratik sistemin bugünden yarına değişmesinin, ülkemizin eşitlikler ve özgürlükler konusunda en hızlı şekilde daha normal standartlara ulaşmasının özlemini duyanları anlıyorum... Bu özlem benim içimde de var. Ancak, köklü değişimler (özellikle de bu ülkede) bir günde gerçekleşen şeyler değillerdir... Bu değişiklik paketi, belki bir sıçrama olarak tanımlanmayı hak etse de, elbette ki yeterli değil. Önümüzde daha uzun bir yol var.”

“Yetmez ama evet” şeklindeki slogan, İnsel, Keyman, Çalışlar gibi yazarların satırları ile daha bir berraklık kazanıyor. Bu isimler için, bir teşbihte bulunup, “statüko isimli ne olduğu belirsiz yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot’lar” desek, hem teşbihte hata yapmış hem de Don Kişot’a hakaret etmiş olacağız.

Çünkü Don Kişot sonsuz hayal gücü ve cesareti ile gitmişti değirmenlerin üzerine ve uzlaşmayı hep reddetmişti. Liberal sol aydınlar ise muhalifmiş gibi yapıp iktidar olmanın keyfini çıkarıyorlar. Kimileri devletin televizyonunda çocuğu ile program yapıyor, kimileri gazete ve dergi köşelerinde sol adına ahkâm kesmeye ve bir diktatörlük inşasına omuz vermeye devam ediyor.
 

Hakan Utkan
Odatv.com

 



Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


NAZLICAN'IN ÇARESİZLİĞİ!

RTÜK'TEN TÜRK MALI'NA SERT MÜDAHALE!

AHMET HAKAN'A VAKİT ŞOKU!
»  TRT SPOR'DA ŞOK İSTİFA
»  ŞAMİL TAYYAR, YENİDEN YAZMAYA KARAR VERDİ!
»  HELİN AVŞAR, ŞAMİL TAYYAR'A KELEPÇE TAKTI!
»  AKŞAM ÇALIŞANLARININ MAAŞ İSYANI!
»  İKİSİ DE GAZETECİ AMA BİRİSİ ÇAKMA GAZETECİ
»  EKŞİ SÖZLÜK'E FATİH ALTAYLI DARBESİ
»  AA'DA SAMSUN BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ'NE İLGİNÇ ATAMA!
»  RTÜK MUHALEFETE YAKIN KANALLARI İNCELEMEYE ALDI!
»  UĞUR DÜNDAR'DAN RTÜK KARARINA TEPKİ
»  YAŞ NEDEN ÇOK KRİTİK!
»  MUSTAFA BALBAY VE TUNCAY ÖZKAN'A TAHLİYE UMUDU
»  ÖZKÖK'TEN GENÇ SUBAYLARA MEKTUP
»  YORUM YAPAN OKUYUCUYA 11 AY HAPİS
»  TARAF'TAN KAZANDIĞI TAZMİNATLARI VAKFA VERECEK
»  ESKİ GAZETECİ CAM'A HAYAT VERİYOR
»  AKŞAM GAZETESİ'NE YENİ ANKARA TEMSİLCİSİ
»  GİZLİ BELGELERİNİZ İTİNAYLA YAYINLANIR!
»  ERGUN BABAHAN'DAN ŞAMİL TAYYAR'A DESTEK!
»  AÇ BİR TARTIŞMA PROGRAMI, BOL KAVGALI OLSUN
»  MUSTAFA BALBAY'DAN MEKTUP VAR!
»  CANLI YAYINDA SUNUCUNUN AĞZINA SİVRİSİNEK KAÇTI!
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.