Ortaya çıkan bu saldırganlık karşısında en üst düzeyde meşru müdafaa hakkımızı kullanarak en sert cevap rejim unsurlarına verilmiştir, verilmeye devam edecektir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği sürenin dolmasıyla beraber bahar kalkanı harekatı başlamıştır.
Rejimin imza attığı katliamlar neticesinde bu sürede 1500 masum insan hayatını kaybetmiştir.
Açıkça rejimin kendi halkının bir kesimine yönelik olarak soykırımvari bir faaliyet içinde olduğu çok açıkça görülmektedir.
Buradaki arlığımız meşru müdafaa hakkımıza dayanmaktadır. BM’nin 52. Maddesi ve Adana mutabakatı çerçevesine dayanmaktadır.
İçeride bazı çevreler tarafından İdlib’de ne işimiz var diye bir yaklaşım ortaya konuyor. Yakın zamana kadar sınır illerimiz hedef alınıyordur. Milli güvenliğimizi tehdit eden terör unsurları sınırımıza yakın bölgelere gelmişlerdi. Biz bunlara cevap vermeseydik bu tehdit yoğun alarak devam edecekti.
Türkiye’nin sınırları dibinde bir terör devleti kurma girişimi darmadağın edilmiştir.
Türkiye egemen bir devlet olarak sınırlarını korumak için bu harekatları yapmak mecburiyetindir. Ve bir saldırı durumunda tabi ki bunlara cevap verecektir.
Birliklerimize yapılan saldırılar meşru müdafaa kapsamında rejime gerekli karşılıklar verilerek sürdürülüyor.
Türkiye burada Rusya ile karşı karşıya değildir.
Rejiminin saldırılarını durdurmak ve rejimi Soçi mutabakatı sınırlarına çekmek Rusya’nın mükellefiyetindedir.
Suriye Esad'ın mıdır, Suriyelilerin midir? Suriye Suriyelilerindir. Bütün Suriyelilerin mutabık olduğu bir siyasi çözüm gerekmektedir.
İDLİB’DEN GÖÇ DALGASI
Türkiye’nin daha fazla mülteci taşıyacak imkanı yok. Güvenli bölge oluşsaydı göç dalgası oluşmayacaktı. Güvenli bölgenin oluşturulmaması, müttefiklerimizin mükellefiyetlerini yerine getirmemesi, 4 milyon insanın zulme maruz kalmasına neden oldu.
Kimseyi, ülkemizden zorla göndermiyoruz ama hiç kimseyi de zorla tutmayacağımız bir noktaya geldik.
Bütün bunlar olurken Sayın Cumhurbaşkanımızı arayarak göç dalgasının ne olacağını soruyorlar.
Müthiş bir iki yüzlülükle karşı karşıyayız.
Yunanistan’ın göçmelere gaz bombası atması bir göçmeni öldürmesi insanlık dışı bir yaklaşımdır.
‘YUNANİSTAN TÜRKİYE’YE ŞANTAJ YAPACAK BİR ÜLKE DEĞİLDİR’
En zor zamanlarda Yunanistan’ın yanında olduk. Ama şimdi Yunanistan insani bir durum karşısında Türkiye’ye karşı siyasi e askeri şantaj yapma gayreti içine giriyor. Yunanistan Türkiye’ye şantaj yapacak bir ülke değildir.
Kendilerine tavsiyemiz Avrupalılara güvenmesinler. Yarın öbür gün iş biraz daha büyürse Yunanistan da umurlarında olmaz.
Çeşitli tweetler atıyorlar Avrupa’nın sınırlarını koruyacağız diye. Avrupa’nın nereden başladığını bile bilmiyorlar. Avrupa ve NATO’nun sınırları Türkiye’den başlıyor.
Son zamanlarda Avrupa’yı bir Hristiyan kulübü olarak görüyorlar.
O GECE NEDEN HATAY VALİSİ AÇIKLAMA YAPTI?
Hatay Valisi de devletin yetkilisi. Açıklama yapması son derece normal. Hükümetin görevlendirdiği o ildeki en yüksek yetkili. Sadece Hatay Valisi yapmadı İletişim Başkanlığı dahil tüm kanallar kullanıldı. Biz de parti adına açıklama yaptık.
O gece sayın cumhurbaşkanımızın nasıl bir mesai içinde olduğunu devlet sorumluluğu içinde olanlar bilirler. Sabahın ilk saatlerine kadar kesintisiz bir mesai sürdürmüştür. İlgili komutanlar ve bakanlarla sürekli bir durum değerlendirmesi yapmıştır.
O gece insanüstü bir gayretle kimsenin uyumadığı kriz yönetimi toplantılarını sayın cumhurbaşkanımız yönetmiştir. Bu süreç son derece dinamik bir süreçtir. Sahadan gelen bilgiler sürekli güncellenmektedir. Bu tip yaklaşımlar devlet işlerinin nasıl işlediğini bilmeyen kişilerin yaptığı açıklamalardır.
KILIÇDAROĞLU’NUN “ŞEHİTLER TEPESİ BOŞ KALACAK” SÖZLERİ
Şehitler tepesi boş kalmayacak sözünü bile bunu sanki ölümü kutsamak için söylenmiş bir söz gibi söylemek başlı başına bir cahilliktir.
Bu sözün manası ülkemizi Korumak için bu ülkede hayatını feda etmekten çekinmeyecek olanlar her zaman var olacaktır demektir.
Şimdi bunu anlamadan şehitler tepesi boş kalacak diyenler bu milletin geleceği tehlikeye düştüğü zaman bu ülkede bunu için fedakarlık yapacak kimse olmayacak biz bunu temin edeceğiz demektir.
Hiç birimiz arzu etmeyiz bir çatışmayla karşı karşıya kalmayı. Bu mantıkla bakılsaydı Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs barış harekatı yapılır mıydı.
Türkiye cumhurbaşkanını bulunduğu makamı saray rejimi olarak ifade edip milyonlarca kişiyi öldürmüş Esad’a Suriye’nin meşru temsilcisi olarak gören bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Bu anlayıştan CHP’ye destek veren vatandaşlarımızın da memnun olmadığını biliyoruz.
Moskova’ya neden gidiyorsun diyenler Esad’ın ayağına gitmiş kişiler.