Milliyet yazarı Gökçer Tahincoğlu, MHP' tarafından ortaya atılan 'ceza indirimi' 'af' tartışmaları üzerine, yıllar önce eve giren iki hırsız tarafından 3 aylık bebeğinin yanında katledilen ablasını, onun katillerini yazdı. Tahincioğlu, "İndire indire kuşa çevirdiğiniz cezalarını indirme hakkınız yok. Biz affetmiyoruz" diyor.
Gökçer Tahincoğlu'nun "Açık mektup: Ben affetmiyorum" başlığıyla (30 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
"Henüz 30 yaşındaydı.
Doktoraya başlamış, birkaç yıl önce kadro almış, evlenmişti.
Aşktan kıymetli bir aşk halinin var olması, biriktire biriktire kurulan o yaşama verilen emekten.
O, bir de anne olmayı hayal etti, bir yandan biriktirdiklerine sevinirken.
Oğlu doğdu, izne ayrıldı.
3 ay ne çabuk geçmişti ve nasıl olup da sıkılmaya bile vakti kalmıyordu.
O sabah, eşi işe gittikten sonra oğlunu emzirdi, yanına uzandı, o uyurken biraz uyumak istedi.
Eve girmeyi günler öncesinden planlayan iki hırsızdan habersizdi.
O iki hırsız, gasp ve hırsızlıktan daha önce cezaevine girmişlerdi.
Onlarca sabıkaları vardı.
Cezaevinde tanışmış, birkaç ayda tahliye olmuş, yakındaki bir eve yerleşmiş, bir bebeğin olduğunu anladıkları o evi gözlerine kestirmişlerdi.
O genç anne, eve giren iki hırsız tarafından üç beş tane çeyrek altın için öldürüldü.
Bir nefes, bir koku, bir sokuluş arayan ve muhtemelen çok acıkan bebeği, saatlerce annesinin yanında ağladı.
2005 yılının bir bahar ayında 58 yerinden bıçaklanarak öldürülen, kafatasında çatlaklarla 3 aylık bebeğinin yanında kanlar içinde bırakılan o kadın, benim ablamdı.
Kamusal alanda hiç paylaşmadığım bu olayı, kişisel olarak bu sistemin mağdurlar ya da suçlular için pozitif bir sonuç üreteceğine inanmasam da suçtan zarar görmüş anneler, babalar, kardeşler, çocuklar adına borç olarak aktarıyorum.
Ve Cumhurbaşkanlığı’na, iktidara, muhalefete seslenmeyi de borç biliyorum.
Yüksek siyaset gereği, “tartıştığınız” “ceza indirimi” ya da “af”, katilleri kendi imkânları ve işini samimiyetle yapan birkaç polis-savcı sayesinde bulan, 8 yıl duruşma kovalayan, kanıtları toplayan, yargıyla boğuşan insanlara ve benzer durumdakilere sadece acı ve “adaletsizlik” hissi veriyor.
“Kader mahkûmu” dediğiniz insanlar yanlışlıkla suç işlemiş değiller.
Büyük bölümü, değiştirilmek istenmeyen, suç ve suçlu üretip, bir de onları sistematik olarak cezadan kurtaran bir düzenin ürünü.
Ve bu kişiler yeni suçlar işlemeleri için yeniden salınacaklar.
Cezaevleri çok mu dolu?
Bir slogan, imza, mesaj, itiraz, açıklama nedeniyle hapsedilenleri bırakın.
Düşüncesi nedeniyle tutuklananları.
Kaderine razı olmayanları.
Mafyaya haraç vermemek için direnen ve polisten yardım göremeyince iş yerini basan silahlı adamlara karşı koyarken yanlışlıkla başkasına zarar verdiği için yatan mağdur insanları bırakın.
İşkence görüp, yine dayağa maruz kalırken, kendini savunmak için o erkeği öldürmek zorunda kalan mağdurları.
Kurtlu yemeklere, tahtakurusundan yataklara tahammül etmeyenleri.
Hırsızlığı meslek edinmeyen ama doymak ya da doyurmak için bir ekmek çalanları.
Bir komisyon kurulur, mağduriyet nedeniyle ceza yatanların dosyaları belirlenip tasnif edilir ve onlardan özür dilenir, zor değil.
Adaletsizliği tanımak güç değil, yargı da isterse halleder.
İpucu verelim; ne mafya, ne uyuşturucu satıcıları, ne gasp sanıkları bu kapsamda değiller.
“Katillere af getirmiyoruz” demekle olmuyor, olaylar da farklı, insanlar da.
Bizim dosyamızda katillerden biri delil yetersizliğinden gasptan ceza alıp 3-5 yıl yatıp çıktı, diğeri cinayetin yanında bir de hırsızlıktan mahkûm oldu.
Ayırt edin ceza maddeleriyle ayırt edebiliyorsanız.
Edemezsiniz.
Ama zaten işlemeyen yargıya güvenip de yıllarını hakkını aramak için vermiş, yaşamları çalınmış insanları mağdur edenleri affetme, indire indire kuşa çevirdiğiniz cezalarını indirme hakkınız yok.
Ve fark etmez siz affetseniz de...
Biz katilleri, gaspçıları, halkı soyanları, mafyayı, çeteleri, insanları suça itenleri affetmiyoruz.
Hesap verecekler her biri; tüm devirlerde, dört mevsimde ve yedi iklimde."