İşte Mengü'nün kaleme aldığı "N’olacak bu CNN’in hali" başlıklı bugünkü yazısı:
Malumunuz Erdoğan-Trump görüşmesi hepi topu 23 dakika sürünce, ben de bu gerçeği canlı yayında dile getirince CNNTÜRK’teki görevimden ayrılmak zorunda kaldım. Ben çok ağlaşmayı sevmem, biten şeylerin üzerine konuşmayı da anlamsız bulurum. Günün sonunda hiçbir patron hiçbir çalışanla ilelebet çalışmak zorunda değil. Profesyonel hayatta ayrılıklar normaldir, beklendiktir. Televizyoncularda genellikle koltuğunu fazla benimseme, sahiplenme, hatta oturduğu koltukla kendini özdeşleştirme yaygındır. Televizyon belki de doğası gereği böyle bir şeydir. Fıtrattır yani. Ben bu anlamda iyi bir televizyoncu hiç olmadım. İşimin benim önüme geçmesini hiç istemedim. Hayat uzun, profesyonel hayat da uzun, bugün burada olursun, yarın başka yerde başka pozisyonda çalışırsın, çok da büyütmemek lazım.
Gelelim eski iş yerimde, Doğan Medya Grubu’nda patron değişikliği sonrası olana bitene. Öncelikle tüm işlerine son verilen arkadaşlara geçmiş olsun. Müsterih olun, bazen işi sürdürmenin anlamı olmuyor, yeni başlangıçlar insanı aslında daha verimli ve daha aktif yapıyor. Sürekli, aman onu deme, aman bunu yayımlama talimatı verilen bir kurumda karın ağrısıyla çalışmaktansa, başka mecralarda alternatif şeyler üzerine çalışmak her anlamda tatmin edici oluyor.
İzleyicilere gelince, CNNTÜRK’te bu haftadan itibaren tanıdığınız hiçbir ekran yüzünü göremeyeceksiniz. Zira hemen hepsinin işine son verildi, yerlerine yeni isimlerle anlaşıldı. Karar hem siyasi hem değil. İktidarın iddiası, yeni bir Türkiye kurmuş olmak. CNNTÜRK’te tüm ekranın değişmesi de işte tam buraya oturuyor. Yeni patron, Yeni Türkiye’nin Yeni CNNTÜRK’ünü kuruyor. Yeni yöneticiler izleyicideki kanalın algısını tamamen değiştirmek istiyor, onun için ekrandaki tüm tanıdık yüzleri gönderiyor. Bir nevi fasad değişikliği diyebiliriz. Öte yandan yeni gelen çoğu ismin gençliği göz önünde bulundurulduğunda, yeni yöneticilerin, kanal içerisinde farklı fikir ya da itiraz tercih etmek istemediğini; daha ziyade dediklerini itirazsız, hevesle yapacak genç isimleri tercih ettiğini anlıyoruz.
Siyasi kararlar bir yana, yeni yöneticiler kendilerini kanıtlamak için hem CNNTÜRK hem de Kanal D haberde köklü değişiklik yapmaya çalışacaktır. Onun için oraya getirildiler, muhtemelen değişimi hızlı göreceğiz. Ekranda bol bol Erdoğan ve “human interest” de denen, insan hikâyesi haberleri ve üçüncü sayfa tarzı işler göreceğiz. Bu tip habercilik siyasetten kaçmak ama aynı zamanda daha faklı bir izleyici kitlesini çekebilmek için kullanılan bir yöntem.
Gerçi izleyici artmasa hatta azalsa bile, kanalların reklam alması muhtemelen daha kolay olacak. Malum Doğan zamanında THY, Telekom gibi kuruluşlar reklam ver(e)miyordu. Demirören de muhtemelen buna güveniyor. Medyada serbest piyasa ekonomisi işlemiyor. Hükümet kimi işaret ederse reklam ona gidiyor, dolayısıyla izlenmiyor olmak garip bir şekilde para kazanmamak anlamına gelmiyor.
Ve elbette CNNTÜRK’ün CNN’liği meselesi var. CNN ismi için Doğan Medya CNN’e bir ücret ödüyordu, CNN’ciler bu ücreti şimdi artırma niyetindeler. Demirören kabul eder mi göreceğiz. Bir de tabii, parayı alsalar bile CNN’in marka değeri meselesi var. Bakalım Atlanta, Recep Tayyip Erdoğan’ın propaganda makinesi gibi çalışan haber kanalına ismini vermeye devam etmek isteyecek mi?