Özkan'ın "Kılıçdaroğlu’na operasyon, Akşener’e kıyak mı?" başlığıyla (5 Aralık 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Erdoğan ailesi ve yakın çevresi yurt dışına para kaçırıyor” iddiasıyla ortaya çıktığı gün, şahsı ve partisi yeni bir döneme girdi.
O dönem yükselişle mi ilerleyecek yoksa bir tükeniş ve çürüyüşle mi neticelenecek, zaman gösterecek. Yakın geçmiş ve gelişmeler “çanlar Kemal Bey için çalıyor” diyor.
Son atağıyla hakkındaki şüpheleri doğruladı çünkü. Deniz Baykal gibi güçlü bir siyasetçi FETÖ tarafından bel altı kaset operasyonuyla yerinden edildikten sonra yerine kim getirilse zan altında kalırdı. AmaKemal Kılıçdaroğlu geldi veilk günden itibaren operasyonu ve sahibini doğruladı. FETÖ ile paralel, Türkiye karşıtı odaklarla dostane bir çizgi tutturarak hakkındaki suizanları, önyargıları kesin hükme çevirdi.
Şimdi de ABD’deki çadır tiyatrosuyla eş zamanlı olarak, prodüksiyonun ve senaryonun buram buram FETÖ koktuğu bir piyes sahneliyor.
İddiasını ispatlayamadı. Ne ithamında bağımsız ve haklı olabileceğine dair halkı ikna edebildi ne FETÖ’nün parmak izlerini üzerinden silebildi. Ama tavsamış bir iştahla arkası salıcılık oynuyor.
Bugün yine kürsü günü. Önceki ithamını ispatlamadan yeni ithamlarda bulunacağını ilan ediyor.
Açık ki FETÖ’nün sahibi, CHP’nin kurumsal varlığını, Atatürk geçmişini ve yüzde 25’lik tabanını kullanmak istiyor. İktidar yüzü görmemiş CHP ise FETÖ’nün temin ettiği manipülatif malzemelere ve ardındaki gücün bahşedeceklerine ihtiyaç duyuyor.
Nerden baksan kirli bir alış veriş.
Tuhaf olan, Cumhuriyetle yaşıt bir partinin aklının ve ahlak bilgisinin devreye girmemiş olması. Partinin, bedenini ele geçirmiş bir örgüt hayaleti tarafından kötü emellerine alet edilmesi.
Kılıçdaroğlu yargılanır
Bunun CHP’ye siyasi-hukuki bir dönüşü olur. Teslim olunan yapının CHP gemisini ağır ağır dibe, batağa çekiyor olması ilk sonuçlardan.
Bir diğeri, ithamlar, iftiralar büyüdükçe Kılıçdaroğlu ve Kılıçdaroğlu CHP’sinin ne kadar hafif olduğunun görünür olması. Hafiflikten kasıt, siyasi-stratejik akıldan ve altı ok’un temsil ilkelerinden yoksunluk hali.
Siyasi bir hamle gibi görünse de CHP ve Kılıçdaroğlu için ağır hukuk ihlali içeren mesele itham altında bırakılan kişilerin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ayrı ayrı rekor tazminat davaları açmasıyla anında yargının konusu oldu zaten. Başka davalar da gelecektir.
Netice de FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne operasyon yaparken kullandığı belge görünümlü kağıtlarla kamuoyunu yanılttığı için yargılanıyor Mehmet Baransu.
Baransu’nun bavulu nasıl yargının konusu olduysa, Kılıçdaroğlu’nun elindeki kaynağı belirsiz, hedefi belli kağıtlar da yargının konusu olacaktır çünkü.
İP'e oy dizmek
CHP’nin böylesi bir tuzağa nasıl çekildiği, parti yetkili kurullarının ve stratejik aklının neden devreye girmediği, koskoca ana muhalefet partisinin nasıl bu kadar kolay kandırılabildiği ayrı bir konu ama benim asıl tartışmak istediğim nokta; bu dekontları temin edip Kılıçdaroğlu’nu kürsüye doğru ittirenlerin bunu neden yaptığı.
Akla yatkın olan ve gelişmelerle de örtüşen bir teze göre plan şu:
Kılıçdaroğlu ve liderliğindeki CHP, yapılan bu siyasi-hukuki-ahlaki hatanın bedelini önce sandıkta ödeyecek. FETÖ ile işbirliğine girdiği, Türkiye’ye PKK-FETÖ taşeronlarıyla saldıran ABD’nin hedefine hizmet ettiği için antiemperyalist, Atatürk hayranı ve FETÖ düşmanı CHP tabanı tarafından cezalandırılacak.
2019 seçimlerinde CHP’de en azından yüzde 6-7’lik bir oy düşüşü sağlanabilirse, bu tepki oylarına Meral Akşener’in partisi adres gösterilecek.
Böylece MHP’den ufalanacak 3-5 puanlık bir oya CHP’den gelecek 6-7’lik oy eklenince FETÖ ve sahibinin istediği üç şey gerçekleşmiş olacak.
BİR: İyi Parti yüzde 10 barajını aşıp Meclis’e girecek.
İKİ: MHP baraj altında kalacak.
ÜÇ: Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019’da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazansa da AK Parti, Meclis çoğunluğunu kaybedeceği için ülke yönetiminde zorlanacak ve CHP+HDP+İP’e mecbur kalacak.
Erdoğan’ı denklem dışı edemeyenlerin Türkiye’yi dize getirmek için hazırladıkları alternatif plan belki de budur.