Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mısır’ın askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yle ilgili açıklamaları üzerine Hürriyet’in internet sitesinde yayınlanan, “Yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanı’na idam” haberinden dolayı başlatılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararının gerekçesini, haberin güncel olup görünür gerçekliğe uygun olması, basın ve haber verme hürriyeti kapsamında kalmasına dayandırdı.
İstanbul Barosu avukatlarından Rahmi Kurt ile İzmir’de yaşayan Engin Selvidal ve Yavuz Imırgı isimli vatandaşlar hurriyet.com.tr’de 17 Mayıs 2015 tarihinde Mısır’ın askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursiile ilgili konuşmasına yer vererek “Dünya şokta, yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına idam” başlığı altında yayınlanan haber nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret ve tehdit, Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme, Cumhurbaşkanına hakaret ve tehdit, Terör örgütü propagandası yapma, halkı Türkiye Cumhuriyetine karşı silahlı eyleme teşvik, Suçu ve suçluyu övme, anayasal düzeni yıkmaya çalışmak” suçlarından şikayetçi oldular.
"YAZI TAMAMEN GERÇEK VE GÜNCEL BİR OLAYIN KAMUOYUNA DUYURULMASI AMACI TAŞIYOR"
Soruşturmaya bakan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Bürosu Savcısı Mustafa Gökay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır’ın görevden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında verilen idam kararı üzerine yaptığı konuşmanın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Mısır’da idam kararına ilk tepki” başlığı ile verildiği hatırlatıldı. Takipsizlik kararında, Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’daki bir açılışta yaptığı konuşmada Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında verilen idam kararını eleştirdiği, haberin altına da Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının video olarak konulduğu belirtildi. Hürriyet Gazetesi Sorumlu Müdürü İzzet Doğan’ın, “Yazının tamamen gerçek ve güncel bir olayın kamuoyuna duyurulması amacı taşıdığı, konu ile ilgili olarak da 19 Mayıs tarihli gazetede ayrıntılı bir yazı kaleme alınarak konuya açıklık getirildiği” şeklindeki ifadesine atıf yapılan takipsizlik kararında, Basın Kanunu, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) basın özgürlüğü konularındaki kararlarına atıf yapıldı.
Basından somut gerçeği bir dedektif ya da hukukçu gibi araştırmasının beklenemeyeceği belirtilen takipsizlik kararında, “Yayın tarihinde güncel, kamuoyunun ilgisini çekecek nitelikte, görünür gerçeklik ile bilgi ve belgelere uygun olmasının yeterli olması, aranılan görünür gerçekliğin somut gerçeklik olarak değil, haberin verildiği andaki beliriş biçimine uygun olarak anlaşılması gerektiği, haberin yapılmasından sonra ortaya çıkan salt gerçekliğin farklı olması durumunda basın mensuplarının sorumlu tutulamayacağı yine kararlarda sıkça vurgulanan hususlardandır” denildi.
‘HABER GÜNCEL OLUP GÖRÜNÜR GERÇEKLİĞE UYGUNDUR’
Toplum tarafından takip edilen, değer verilen kişilerin fikir ve davranışları hakkında bilgi sahibi olmanın en kolay yolunun basın özgürlüğü olduğu belirtilen takipsizlik kararında, “Demokratik bir toplum oluşturmanın çekirdeğinin bu özgürlükle sağlanabileceği, bu nedenle toplumun önünde bulunan kişilerin basından gelen eleştiri ve hayatlarına ilişkin haberler hususunda konumları gereği daha hoş görülü ve anlayışlı olmalarının tabii olduğu, toplumun önünde yer almaları da göz önüne alındığında insanlar için normal olan bir kısım hal ve harekelerin ilgililer açısından haber niteliği taşıyabileceği ve eleştiri konusu olabileceği açıktır. Bu bilgiler ışığında dosya içeriği, şikayetçilerin ileri sürdüğü hususlar ve mevcut deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; soruşturmaya konu haberin güncel olup görünür gerçekliğe uygun olduğu, basın ve haber verme hürriyeti kapsamında kaldığı, Cumhurbaşkanı’nın beyanatının haber yapıldığı, atılı suçların işlendiğine dair kesin, inandırıcı, şüpheden uzak ve kamu davası açmaya yeterli bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu sebeple; şüpheli hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına” denilerek takipsizlik kararı verildi.