Dünün gazete manşetlerinden yeni Ergenekon operasyonunu takip ettiğimizde karşımızda serinkanlı, çoğunlukla mesafeli bir duruş çıkıyordu. Büyük gazeteler sadece haberi verip, yorum katmamışlardı. Sabah ve Yeni Şafak bile ortadan görmüştü gelişmeleri. Ama bir gazete vardı ki, bunca zamandır süre gelen yandaş basın tartışmalarını bile gölgede bırakacak kadar militandı.
Radikal gazetesi, henüz iddianamesi bile olmayan bir davada haklılığı tartışılan gözaltıları manşete taşırken kendini hem savcı hem de hakim yerine koymuştu. “Nihayet bazı büyük balıklar” bir gazeteye yakışan bir başlık mıdır? Her şey bir yana, “Nihayet” gibi bir sevinç ifadesinin Radikal gazetesinde işi ne?
Aslında, olayı okumak çok kolay. Radikal, fena halde Taraf gazetesini kıskanıyor. Bir propaganda bülteni olan Taraf, dün “Darbeci generaller gözaltında” diye bir manşet kullanmıştı. Hadi, Taraf’ın neye hizmet ettiği belli...
Halbuki Radikal, bundan bir süre öncesine kadar Genel Yayın Yönetmeni’nin yazılarıyla manşetleri arasında tezat oluşturan bir gazeteydi. Liberallere yanaşmaya çalışan yöneticisi, gazetenin manşetlerini daha dengeli, daha objektif atıyor ama kendi köşesinde de İkinci Cumhuriyetçiler’le aynı telden çalıyordu.
Kısa süre sonra bu yöneticinin barlarda karşılaştığı, İnternet’te chat yaptığı liberal arkadaşları ve çevresi bu tezattan dolayı onu suçlar oldu. Hatta Radikal de okur kaybetmeye başladı, bu da medyada dillendirildi.
Sonuçta, ne olup ne bittiğini bilmeyen cahil Genel Yayın Yönetmeni mahalle baskısının gazıyla bir hukuk skandalına imza attı. Gazetesi başından beri Taraf tarzı bir yayın politikası izlese, bir şey demeyeceğiz. Ama bir gün öyle, bir gün böyle alınan tavırlar onun iş bilmezliğinin de kanıtı oldu.
Hep söylüyorum, yine tekrar edeceğim: Bu adam gazetecilik bilmiyor, habercilikten anlamıyor. Nitekim dün Doğan Grubu’nun diğer gazetelerindeki toplantılarda ve patron katında bu manşete ciddi eleştiriler getirildi.
Onun gibi cahiller, sanıyorlar ki iki tane komutan günlüklerinde darbe planladı, iki tane başçavuş dinamitleri hazırladı ve bunun sonucunda darbe olacak. Birazcık bilgi sahibi olup, olaylara analitik baksalar bu yapılan operasyon dünkü nedenler dolayısıyla değil, geleceği inşa etmek adına yapıldığını anlarlar.
Bu operasyonun en kısa vadedeki hedefi Askeri Şura’dır. Biraz akılları olsa Ağlama Duvarı’nın önündeki İlker Başbuğ fotoğraflarının neden sızdığını da anlayabilirler... Ama nerede? Bu açıdan bakamıyor, dar görüşüyle sadece araçları görüyor. Bu işin varacağı noktayı, asıl amacı göremiyor. Kapasitesi yeterli değil çünkü.
Üç-beş tane liberalin peşine takılmış, akşam iş çıkışı bar sohbetinde sırtı sıvazlanacak ve ödül olarak eline bir lolipop verilecek diye bir gazeteyi ayaklar altına alıyor. Tamamen kendi beceriksizliği ve olayları okuyamaması.
Peki bu insan ne işe yarıyor? Gazetesi bir köşede unutuldu zannedip, meydanı boş bulmuş gibi evcilik oyununda gazeteci rolünü üstlenmiş ve kendisiyle üç-beş arkadaşını tatmin ediyor.
Anlamadığım, ağabeyi Mehmet Y. Yılmaz bunu hiç uyarmıyor, kulağını çekmiyor, yol göstermiyor mu? Belki de bu çocuk sadece Sezen Aksu’yu dinliyor, ona göre yön belirliyor.
Benim ona naçizane bir tavsiyem olacak: Gitsin, bir an önce Taraf’ta işe başlasın.
***
Adnancılar da Fethullahçı oldu
Geçenlerde bir yerde insanların saflarını ve ait oldukları akımları konuşuyorduk. Kim neci diye... Laf döndü dolaştı, Taha Akyol’un oğlu Mustafa Akyol’a geldi. Dediler ki “O da Fethullahçı” oldu. Karşı çıktım ben ve onun Adnan Hocacı olduğunu dile getirdim. Hakikaten de Mustafa Akyol, zamanında Adnan Hoca’nın önemli teorisyenlerinden biriydi. Hatta evrim teorisine karşı yazıları, araştırmaları bile var.
Ama gelin görün ki Fethullah Gülen’in Green Card başvurusunda referans gösterdiği isimlerden biri Mustafa Akyol. Acaba Türkiye’de saflar yeniden mi belirleniyor? Bir arkadaş ortaya atıldı, “Adnan Hocacılar’ın son faaliyetlerine bakarsanız artık Amerikan-İsrail karşıtı yayınlar yapmıyorlar” diye. Varsa yoksa evrim teorisi... Kısacası havadan sudan meseleler...
Fethullah Gülen Cemaati’nin aleyhinde de hiçbir şey bulamazsınız Adnan Hoca’nın saflarında. Bir dönemki Atatürkçülük vurgusu da eskisi gibi baskın değil. İlanları da, haberleri de Gülen Cemaati’nin yayın organlarında çok fazla yer alıyor.
Öyle görünüyor ki Adnan Hocacılar, zamanla Gülen Cemaati’ne eklemlendiler.
Taha Akyol bu konuda bir yazı yazsa da öğrensek.
------------------------------------------------------------------------
Burhan Ayeri’ye tebrikler
Son yılların en önemli kadrolaşma skandalı Burhan Ayeri’nin köşesinde günlerdir yazılıyor. Ergenekon gibi soyut gündemdense, Ayeri belgesiyle gerçek bir rezilliği ortaya koyuyor, hatta tehditler alıyor. Buna rağmen de yılmıyor, devam ediyor.
Ey medya!
Neden uyuyorsunuz? Kimse bu haberi niye görmüyor? Bu tür haberler önemsenmiyor mu yoksa korkuluyor mu?
Burhan Ayeri’ye tebrikler. Ne varsa eski tüfeklerde var!