Söz konusu hikâye; bir başkasını görünce duyulan belli belirsiz heyecandan ve küçük, zararsız flörtlerden tutun da, bir başkası için sevgiliyi ya da eşi terk etmeye kadar geniş bir yelpazede düşünülebilir. Acaba neden bize yapılmasından kesinlikle hoşlanmadığımız, hatta karşı karşıya kaldığımızda korkunç bir bunalıma sürüklendiğimiz bu muameleyi en yakınımıza reva görürüz? Cevabı basit!İnsanlık tarihi boyunca var olan ihanet gerçeği aslında doğası itibariyle çok eşli bir varlığın tek eşli bir toplum yapısına sağlamaya çalıştığı uyumun kaçınılmaz firesinden başka bir şey değil. Yani mesele tam olarak bir 'reva görme' meselesi sayılmaz. Elbette intikam amaçlı ihanet de sık karşılaşılan bir durum, özellikle kadınlar cephesinde. Ancak bu apayrı bir tartışma konusu! Zira bu tür ihanette, bir başkasından etkilenme ya da hoşlanmadan çok, sevgiliyi ya da eşi cezalandırma isteği, yani karar vererek, planlı programlı aldatma durumu söz konusu.Peki ya dışarıdan son derece uyumlu ve mutlu görünen çiftlerden kulağımıza gelen ibret hikâyelerine ne demeli? Demek ki, bir ilişki yaşarken başka birine ilgi duymak, hatta o kişiyle birlikte olmaya çalışmak, pek de sıra dışı bir zayıflık değil.ncak sıradan olması, başımıza geldiğinde tepki vermeyeceğimiz anlamına da gelmiyor. İhanetle karşı karşıya kalmak her inşam çok üzer, öfkelendirir, yıpratır, hatta hayata bakış açısını kökten değiştirebilir. Ancak günümüzde başka bir sorunla daha karşı karşıyayız! Neyin ihanet kapsamına girdiğini, hangi davranışı aldatma olarak görüp hangisine hoşgörü göstermemiz gerektiğini belirlememiz gittikçe zorlaşıyorZira özellikle bilgisayar teknolojisinin sunduğu yenilikler, iletişim imkânlarının hem çoğalmasına hem de çeşitlenmesine neden oluyor ve biz ne kadar istersek isteyelim, bu imkânların önüne geçemiyoruz. Böylece mesela geçen yüzyılda bir adamın eşini aldatması için başka bir kadınla fiziksel olarak karşı karşıya gelmesi, onunla bizzat tanışması gibi doğal bir önkoşul varken, bugün internet üzerinden sürdürülen iletişim birbirini hiç görmemiş iki insan arasında duygusal bir ilişkinin başlamasına da neden olabiliyor.
Ayrıca mesele sadece teknolojiyle de sınırlı değil. Farklı sosyal gruplar, farklı kadın- erkek ilişkileri, eskiye göre çok daha rahat ifade edilen cinsel eğilimler, günümüzün hızla değişen yaşam biçimi bir bütün olarak bize yeni ahlaki değerler dayatıyor. En azından bizi, eski birtakım fikirlerimizi yeniden gözden geçirmeye zorluyor. Kimimiz bu hareketli ortamda prensiplerimize sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışıyoruz, kimimiz ise uyum sağlamak adına bu yeni dünya düzenine daha esnek yaklaşmaya... Kısacası, bir geçiş dönemindeyiz ve ihanette hoşgörü sınırları konusunda kafalar karışık. Yine de, neyin aldatma sayılıp neyin sayılmayacağına, kimi örnekler üzerinden giderek birtakım istatiksel sonuçlarla cevap vermek mümkün. İşte bu örneklerden bazıları... Bakalım günümüz kadını açık fikirli olmayı hangi noktaya kadar başarıyor...
İLİŞKİ RESMEN BAŞLAMAMIŞSA, BAŞKA BİRİYLE BİRLİKTE OLMAK ALDATMA SAYILIR MI?
Evet: %75 Hayır: %25
İşte size cevaplanması son derece zor bir soru: Jane Austen romanlarında duygusal ilişkinin başlangıcı, erkeğin aşkını itiraf ettiği ve kadının da bu aşkı kabul ettiğini dile getirdiği an olarak kabul edilir, bu klasik sahnenin öncesinde her iki taraf da duygularını gizlerlerdi. Fakat hoşumuza gitsin ya da gitmesin, günümüz ilişkileri bu şekilde ilerlemeyip çok farklı seyirler izleyebiliyor. Artık cinsellik romantizmden sonra gelmiyor; hatta kimi durumlarda romantizmin cinsellikten sonra geldiği (Bakınız: evlilikle sonuçlanan tek gecelik ilişkiler!) bile söylenebilir.Neler ´aldatma´ kapsamına giriyor?
Bazı kişiler; 'erkek arkadaş' ya da 'kız arkadaş' etiketinden hoşlanmıyorlar, kimileri ciddi bir ilişkiye girmeden önce sokak söylemiyle bir süre 'takılmayı' tercih ediyorlar, yakınlaşmalar bir anda değil, yavaş yavaş gerçekleşiyor. Peki bu yakınlaşmanın hangi noktası ilişkinin başladığı nokta? 'Biz neyiz şimdi? Birlikte miyiz, değil miyiz?' sorusu eşliğinde konuya kafa yoran genellikle kadınlar oluyor.Asıl meselemize dönersek! Yukarıdaki sorunun sorulduğu kadınların yüzde 75'i evet, yüzde 25'i hayır cevabını vermişler. Demek ki kadınlar, ilişkinin adını koyma konusunda erkeklerden daha aceleci davranıyorlar. Daha doğrusu, bütün gereklilikleri, sorumlulukları ve yasaklarıyla ilişki, kadının kafasında erkekten daha önce başlıyor. Erkekse, en azından başlangıçta kendine kaçabileceği serbest bir alan bırakmayı, duygularından emin olmadan önce 'denemeyi' tercih ediyor, bu deneme sürecinde başkalarıyla da birlikte olabiliyor ve bunu kesinlikle aldatma olarak tanımlamıyor.
Ne olursa olsun, bunun aslında duygularla ilgili bir mesele olduğunu unutmamalıyız, ilişkinin adı konmamış olabilir, dolayısıyla da başka biriyle ilgilenmek aldatma kapsamına girmeyebilir fakat erkeğin, gözünün sizden başka kimseyi görmemesi gereken o ilk günlerde bile farklı seçenekler araması, ilişkinin ileriki aşamaları konusunda kafanızda ister istemez bir soru işareti yaratacaktır.