AKP'nin dersaneleri kapatma söylemi ile buna gelen tepkileri değerlendiren Star Yazarı Eser Karakaş, siyasi iktidarın dershanelerin kapatılması ya da açılması yönünde bir yetki sahibi olabilmesinin anormal olduğunu belirtti. Dersanelerin, arz-talep koşullarında ortaya çıkmış özel kurumlar olduğunu hatırlatan Karakaş, "Hükümetlerin bakkalları kapatma kararı ne kadar komik olursa, dershaneler üzerinde tasarruf sahibi olması da o kadar anlamsızdır." dedi.
"Tüm eğitim-öğretim kurumlarının açılmasının, kapanmasının, denetiminin tekelci yetkisinin devlette olmasının günümüzde anlamı nedir?" diye soran Karakaş yazısını, "AK Parti iktidarından benim bir yurttaş, bir öğretim üyesi olarak beklentim, çeşitli kurumlar üzerinden devletin tekelci yetkisini kaldırmasıdır; gerçek bir demokrasi böyle kurulacaktır." diyerek noktaladı.
Eser Karakaş'ın yazısının ilgili bölümü:
Dershane tartışması, her iki tarafın da yanlış pozisyon aldığı bir tartışma.
Bir taraf, diyelim, Hükümet, Milli Eğitim Bakanlığı, dershanelerin kapatılmasını
öngörüyor, bu kurumların lise öğretimini zayıflattığını, fırsat eşitliğini
bozduğunu öne sürüyor.
İkinci bir taraf ise dershanelerin gerekli olduğunu, nitelikli eğitim
verdiklerini, fırsat eşitliğini, bırakın bozmak, daha iyileştirdiğini düşünüyor,
bölgesel farklılıkları azalttığını, geri kalmış bir ilin okuluyla, İstanbul'da
mesela Alman Lisesi çıkışlı bir öğrencinin üniversite giriş şanslarının
dershaneler sayesinde kapanmasa bile yakınlaştığını öne sürüyor, dershanelerin
kapatılması yönündeki argümanların anlamsız olduğunu belirtiyor.
Bu tartışmayı sonsuza kadar, kimse de kazanamadan, sürdürebilirsiniz.
Ancak, kimse, dershanelerin hükümetler kararıyla kapatılabilmesinin
anlamsızlığını tartışmıyor.
Dershane sahipleri alınmasın, dershaneler bakkallar gibi kurumlardır, siyasi
iktidarın bu dershanelerin kapatılması ya da açılması yönünde, aynen siyasi iktidar bakkalları neden kapatamaz ise, bir yetki sahibi olmasıdır anormal, tuhaf olan.
Dershaneler klasik eğitim-öğretim kurumları değillerdir, diploma yani bir yetki
ya da sorumluluk vermezler, parayı bastıran bir süre bu kurumlara devam eder,
üniversite sınavlarında başarılı olursa bir daha dershaneye adımını atmaz, olmaz
ise bir sene daha deneyebilir.
Bu saçma tartışmanın kökeninde ceberrut Cumhuriyet eğitim kanunları yatar.
Tüm eğitim-öğretim kurumlarının açılmasının, kapanmasının, denetiminin tekelci yetkisinin devlette olmasının günümüzde anlamı nedir?
Üstelik dershaneler bence bir eğitim kurumu bile değillerdir, bakkal örneği
özünde yanlış değildir, daha akılda kalsın diye tercih ediyorum, eğitim
piyasasında bir dengesizliğe bireysel çözüm üretmek için arz-talep koşullarında
ortaya çıkmış özel kurumlardır, hükümetlerin bakkalları kapatma kararı ne kadar komik olursa, dershaneler üzerinde tasarruf sahibi olması da o kadar
anlamsızdır.
Büyük marketler nasıl bakkalların hayatını zorlaştırdı, çoğunun kapanmasına
neden oldu ise, Boğaziçi, ODTÜ düzeyinde elli tane üniversite kuralım,
dershaneler de yavaş yavaş kapanırlar, kimse bu kurumlara artık para akıtmak istemez.
Ve bu kapanma durumu, gerçek, meşru, piyasa koşullarında bir kapanma olur, devreye underground, merdiven altı kurumlar giremez.
Türkiye'de, bırakın dershanelerin hükümetler eliyle kapatılmasının
anlamsızlığını, piyasa kavramının anlaşılmamasından da kaynaklanan büyük bir
sorun vardır.
Üniversite talebi ile kontenjan arzını eşitlemek de yetmez zira üniversite
adayları aslında ve maalesef on bin kişilik, bilemediniz yirmi bin kişilik bir
kontenjan için yarışmaktadırlar ve bu açıdan arz-talep dengesinin sağlanması
şimdilik imkansızdır.
AK Parti iktidarından benim bir yurttaş, bir öğretim üyesi olarak beklentim,
çeşitli kurumlar üzerinden devletin tekelci yetkisini kaldırmasıdır; gerçek bir demokrasi böyle kurulacaktır.