Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, "Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte Erdoğan, Türkiye’ye yeni bir format attı" düşüncesini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Erdoğan’ın birkaç dönemi olduğunu söyleyen Selvi, "Birinci Erdoğan dönemi İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı seçilmesiyle başlayıp, Pınarhisar Cezaevi’ne uzanan süreçti. Türkiye, İstanbul’da başarısını ortaya koyup, bir şiir okuduğu için cezalandırılan Erdoğan’ı sevdi." görüşünü savundu.
Selvi, "İkinci Erdoğan dönemi ise Erbakan’a başkaldırıp AK Parti’yi kurduğu dönem oldu. Bu süreçte millet Erdoğan’a inandı. Türkiye’yi daha iyi yönetecek lider olarak gördü. Milletin güvenini kazandı. Üçüncü Erdoğan dönemi 3 Kasım 2002 seçimleriyle başlayıp, Cumhuriyet mitinglerine ve 27 Nisan e-muhtırasına kadar devam eden dönemdi. Reformlar, özgürlükler, AB’ye tam üyelik hedefi ve ekonomik kalkınma gibi doğru hedefler üzerinde inşa ettiği AK Parti iktidarı bölgenin parlayan yıldızı oldu." değerlendirmesinde bulundu.
Selvi, "Erdoğan’ı siyasi lider yapan ise 27 Nisan e-muhtırası üzerine şapkayı alıp gitmek yerine muhtıraya karşı muhtıra vermesi oldu. Cumhuriyet mitingleri karşısında dik durdu, 367 kararıyla Cumhurbaşkanlığı seçimleri kilitlenince millete gitmeyi başardı. Böylece bunun sonu da Erbakan gibi olur diyenler hüsrana uğradı. Erdoğan, 22 Temmuz seçimlerinden yüzde 47 ile güçlenerek çıktı. Dördüncü Erdoğan dönemi AK Parti iktidarının ilk Cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekleştirerek rüştünü ispat ettiği dönem oldu. Ergenekon’la mücadele ve Cumhurbaşkanı’nı doğrudan halkın seçmesini sağlayan Anayasa değişikliğini gerçekleştirdi. Bu süreç Gezi olayları ile tamamlandı." ifadesini kullandı.
Selvi yazısında şunları kaydetti:
Beşinci Erdoğan süreci ise 17-25 Aralık darbe girişimi ile başlayıp, 15 Temmuz’da darbe girişimini püskürtmesiyle devam etti. Şu anda altıncı Erdoğan sürecini yaşadığımızı düşünüyorum. Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte Erdoğan, Türkiye’ye yeni bir format attı. Türkiye’nin uluslararası arenada güçlü bir aktör olmasını sağladı. Buna aynı zamanda “Yeni Erdoğan süreci” de diyebiliriz.
Yazının devamı için tıklayın