İŞTE TGS'NİN MEDYADA KIYIMA SON ÇAĞRISI!
Siyasi iktidar ve patron baskısına karşı halkın haber alma hakkı için direnen, istifa etmek zorunda kalan, işten atılan meslektaşlarımızın yanındayız! Tüm meslektaşlarımızı TGS çatısı altında örgütlenerek baskılara karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz!
. En kara günlerini yaşıyor medya. Zaten az olan güvenilirliğini tamamen yitirdi. Uğradığı baskıyı, işgali bile dile getiremiyor, eleştiremiyor. Ne kelimelerin anlamı kaldı, ne cümlelerin, ne de dilin. Histerik şekilde, gerçeği çarpıtmaya hizmet ediyor gazeteler, TV’ler. Halka değil iktidara hizmet ediyorlar. Halkın haber alma özgürlüğü gasp ediliyor…”
İşten atılan meslektaşlarımızdan Akşam gazetesi eski yazarı Sevim Gözay’ın Taraf gazetesine verdiği bu demeç, medyanın içinde bulunduğu durumu tüm açıklığıyla özetliyor. Halka değil iktidara hizmet eden, bu amaç doğrultusunda sansür ve dezenformasyona dayalı yayın politikalarıyla halkın haber alma özgürlüğünü gasp eden medya, en karanlık dönemlerinden birini yaşıyor.
Siyasi iktidar, medya patronlarıyla kurmuş oldukları çıkar ilişkileri üzerinden medya üzerindeki tahakkümünü her geçen gün daha da güçlendirirken, bu baskılara gazetecilik faaliyetleriyle; haberleri, yazıları, programlarıyla direnen medya emekçileri mobbinge uğruyor, işten atılıyor, istifa etmek zorunda bırakılıyor. Medya sektöründeki örgütsüzlük, emekçileri bu baskılar ve saldırılar karşısında daha da savunmasız bir duruma itiyor.
Gezi Parkı direnişinin başladığı 27 Mayıs 2013 tarihinden bu yana, yalnızca sendikamızın tespit edebildiği kadarıyla en az 59 basın emekçisi işinden oldu, zorunlu izne gönderilen 14 basın emekçisinin ise durumu belirsizliğini koruyor. Bu 59 meslektaşımızdan 22’si işten atılırken, 37’si ise istifa etmek durumunda bırakıldı. Her geçen gün bu listeye yeni isimler ekleniyor.
TMSF’nin el koymasının ardından hükümete yakın sermaye gruplarına satılan ve yayın çizgisi değiştirilen medya kuruluşlarında da işten atmalar sürüyor.
Bu istifaların ve işten atmaların hepsi değilse de büyük çoğunluğu, Gezi Parkı direnişinde medya kuruluşlarının izlediği sansüre ve dezenformasyona dayalı yayın politikalarıyla doğrudan ilişkili. Meslektaşlarımız, AKP iktidarının ve patronların baskısına, sansür ve dezenformasyona karşı gazetecilikleriyle direndiler, halkın doğru haber alma hakkı için çabaladılar ve bunun bedelini işlerini kaybederek ödediler.
Kiminin dergisi kapatıldı, kiminin televizyon programı kaldırıldı, kiminin yazısı, haberi sansürlendi. Twit attığı için işten atılan meslektaşlarımız oldu. Bir meslektaşımız, yalnızca çalıştığı işyerinin önünde eylem yapan protestoculardan birine selam verdiği için kovuldu. İşten atılan meslektaşlarımızın bir bölümünün henüz tazminatlarını dahi alamadığını biliyoruz.
Bu tablo, basın emekçilerinin en temel özlük haklarından, iş güvencesinden ve editoryal bağımsızlıktan yoksun çalıştırıldıklarının en bariz örneği.
Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak medyadaki bu kıyıma, güvencesiz çalıştırmaya, iktidar ve patron baskısına, sansüre ve dezenformasyona karşı mücadelemizi yükselterek sürdüreceğimizi; işten atılan, istifa eden, tüm bu baskılar altında işini yapmaya çalışan meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu buradan bir kez daha duyuruyoruz.
Kalemimiz üzerindeki baskılara, güvencesiz çalıştırılmaya, haklarımıza dönük saldırılara karşı etkin bir mücadele yürütmenin yegane yolu örgütlenmekten geçiyor. Tüm meslektaşlarımızı, TGS’de örgütlenmeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.
Son olarak hükümete ve medya patronlarına sesleniyoruz: Bu kıyıma ve baskılara derhal son verin! Siz ne yaparsanız yapın bu ülkede meslek onuruna sahip çıkan, gerçeğin peşinde koşan, halkın haber alma hakkı için bedeli ne olursa olsun “direnen” gazeteciler her zaman olacak. Türkiye basın tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu.
Sözün özü: Bırakın işimizi yapalım!