YÖN Radyo : Sayın Özkan , siz çok gündemdesiniz, hakkınızda durmadan haberler çıkıyor. Sağlığınızı koruyabiliyorsunuz umarım..
Tuncay Özkan : Valla ben bir kısmına artık dinlemezlikten duymazlıktan gelerek koruma altına alıyorum kendimi çünkü dezenformasyon ve karalama kampanyası o boyutlara ulaşıyor ki, özellikle bunu İslamcı çevreler, cemaatler, cemiyetler yapıyorlar. Özellikle bizim bazı sol arkadaşlar var, onlar da bu konuda onlardan aşağı kalmıyorlar. O yüzden biraz uzak durmayı, dinlememeyi, görmezden gelmeyi kendimi koruma açısından bir başarı sayıyorum.
YÖN Radyo : Cumhuriyet mitingleri yapılırken çok somut bir hedef vardı; Cumhurbaşkanlığı konusu. Bir bakıma daha daraltılmış bir hedefle, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmaması yönündeydi. Bir bakıma hedefinize, oradan bakacak olursak ulaşmış oldunuz. Erken seçim de gündeme geldi. Peki bunun somut hedefi var mı? Yani “Biz Kaç Kişiyiz?”den sonra ne olacak?
Tuncay Özkan : “Biz Kaç Kişiyiz?” 1 milyon kişiye ulaştığında Türkiye’de, Türkiye’nin emeklerini, hakkını, hukukunu sömüren gelmekte olan faşizme karşı bir duvar olacak. Biz demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Türkiye bugün bir despotik rejimle yönetiliyor. Unutmayın önceki gün Show TV’de RTÜK başkanı spor programına katılıyor, “öyle konuşamazsınız, böyle konuşacaksınız” diyor.
Böyle bir şey olabilir mi? Başbakan, canının istemediği şeyleri yazan gazeteciyi vatandaşlıktan atıyor. Beni işten attırdı 5 yıl önce.. Böyle devam eden bir süreç. Şimdi bu sürecin, faşizme dönüşüp bizim canımızı alması gerekiyor. Hayır! Biz buna karşı direneceğiz.
Çünkü biz ülkemizin gücünün farkındayız. Biz bu gücü emekçiden yana, halktan yana, Türkiye’den yana kullanmak zorundayız. Biz varken eğer faşizm gelirse, zaten biz hayatın en müşkül işinin yaşamak değil, ölmek olduğunu kanıtlamış oluruz ki bizden çok şüphe etmesi gerekir herkesin.
YÖN Radyo :: Peki, 1 milyon kişiye ulaştınız diyelim.
Tuncay Özkan : 2 hafta sonra ulaşırız..
YÖN Radyo :: Evet.. Cumhuriyet mitingleri yapılırken, 1 milyonun üzerinde kişinin katıldığı mitingler için ‘80 bin kişi katıldı, 40 bin kişi katıldı’ gibi haberler çıktı. Burada da birileri çıkıp, “1 milyon kişi yoktur, kendiniz bir rakam yazmışsınız” dese, buna karşı ne dersiniz?
Tuncay Özkan : Hiçbir şey demeyiz. Bunu ciddiye bile almayız. Yani biz o Cumhuriyet mitinglerine bindirilmiş kıta diyenlere, işte, orada 100 bin kişi 80 bin kişi var diyenlere, onları ciddiye alarak bir yaklaşımda bulunmuyoruz. Biz halkı ölçü alıyoruz. Onlar ne derlerse desinler, onlar zaten söyleyeceklerini söylüyorlar. Onlar Türkiye’ye despotizmi, faşizmi getirmeye çalışıyorlar, biz buna karşı direniyoruz.
POLİTİKACI DEĞİLİM
YÖN Radyo ::Şimdi şöyle bir kafamızı netleştirelim isterseniz.. Gazeteci Tuncay Özkan... Kavram bu.. Fakat karşımızda Cumhuriyet tarihinin en büyük mitingleriyle özdeşleşmiş bir isim var. Şimdi de, bir kampanya var. Siz gazetecilikten politikacılığa mı geçtiniz? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Tuncay Özkan : Gazeteci olarak hissediyorum. Yani şöyle söyleyeyim, ben hiçbir partinin üyesi değilim. Ben sadece halkın yanındayım. Ben halktan birisiyim, yurttaşlık hakkımı kullanıyorum. 12 Eylül’den sonra faşizme karşı, 12 Eylül faşizmine karşı, Uğur Mumcu Türkiye’yi dolaşır, konferanslar verirdi. Gazeteciydi.
Bizim ustalarımızdan gördüğümüz, bizim Mustafa Kemal’in aydınlanma devriminin sonunda yurttaş olarak edindiğimiz haklarımız, birey olarak, güçlü bireyler olarak topluma, değerlerine, vatana, ahde vefaya, namusa sahip çıkmayı gerekli kılıyor. Biz bunun için buradayız. Biz kardeşliği savunuyoruz, Türkiye’de kardeşliğin, Türkiye’de hakkın, Türkiye’de adaletli gelir bölüşümünün, Türkiye’de üretimin, emeğin yanında yer alıyoruz.
YÖN Radyo :: Ama şöyle bir şey de var; Türkiye’de yaşıyoruz sonuçta. Diyelim oyu yüzde bir olmayan bir partinin başında, belki 20 yıldır ya da 15 yıldır genel başkanlar, liderler var ve kendilerini lider, büyük parti olarak hissediyorlar. Siz bu kadar kişiyi biraraya getirmişken, öyle hissetmiyor musunuz?
Tuncay Özkan : Hayır, ben onlardan birisiyim.. Ben bir yurttaşım, yurttaşlık hakkımı kullanıyorum. Ben onlardan birisiyim. Biz bunu zaten tek başımıza asla yapmadık, yapamayız da zaten. Benim tek başıma kapasitem bunları yapmaya yetmez. Biz Türkiye’nin duyarlı yurttaşlarıyla birlikteyiz, eleleyiz, gönül gönüleyiz. Sevinçlerimizi, üzüntülerimizi birbirine ekliyoruz. Gözyaşlarımızla yıkanıyoruz, mutlulukla gülümsüyoruz, kucaklaşıyoruz ve Türkiye için çalışıyoruz.
YÖN Radyo: Peki, ilerde bir siyasi oluşuma dönüşür mü?
Tuncay Özkan : Ben bunun içinden bir siyasi tablonun çıkacağına yüzde yüz inanıyorum. Bu bir parti olabilir, bir parti gelir bu ilkeleri benimser, içimizden bazı arkadaşlarımız giderler belediye başkanları olurlar, bazıları gider partilere genel başkan olurlar, ama bu bir üst çatıdır ve sivil platform olarak kalacaktır. Ha Tuncay Özkan siyasete girecek mi? Diyorsanız, tekrar edeyim ben hiçbir partinin üyesi değilim. Zaten üye olmaya kalksam beni alacaklarını da zannetmiyorum.
YÖN Radyo : Peki, o zaman ben direk sorayım; sizinle ilgili az önce internette yine bir haber vardı, CHP Genel Başkanlığı için Tuncay Özkan’ı güya, İlhan Selçuk hazırlıyormuş.
"İLHAN SELÇUK ABİMİZDİR"
Tuncay Özkan : Yok efendim. İlhan Selçuk bizim klavuzumuz. İlhan Selçuk bizim için çok büyük bir değer. Biz İlhan Selçuk’u hem ağabey olarak, hem usta olarak, hem de ideoloji olarak benim yetişmemde, hem de şu anda bulunduğu konum olarak benim klavuzumdur. İlhan Ağabey’in bizi böyle birşey için hazırlaması filan söz konusu değildir. İlhan Ağabey açısından böyle bir şey söz konusu değildir en azından. Ben CHP üyesi değilim.
CHP'YE GİTSEM ALMAZLAR
Üyesi olmadığınız zaman partilerin kurultaylarına katılamazsınız, böyle bir şey olmaz. Ben CHP’ye başvursam beni üye olarak almazlar. Yani alacağı diyen biri varsa, bir adım ileri gelsin. O yüzden, bunlar o kadar boş ve benim etrafımda yaratılmak istenen siyasi bir şey ki.
Biz siyaset üstüyüz, biz diyoruz ki, “0592 211 36 66’yı ara, cesur yürekler arasına katıl, 3638’e mesaj gönder biz cesur yürek de sen ol, bizkackisiyiz.com’a üye ol o cesur yüreklere destek ver” diyoruz. E şimdi bunu söylerken, benim boynuma bir yafta asmaları lazımki, insanlar buna katılmasınlar. CHP’nin üyesi olmayan bir adam, CHP’de nasıl böyle bir görev alır.
Ben tekrar ediyorum, başvursam beni CHP’ye almazlar bugün. Şu duruma bakar mısınız, orada yaşanan şeylere bakar mısınız, onun içine beni dahil ederler mi? Böyle bir şey mümkün değil..
NASIL İKTİDAR OLUNUR?
YÖN Radyo : Peki, Ankara’da gazetecilik yaptınız. Türkiye’de çok güçlü büyük medya kuruluşlarında en üst düzey yöneticilik yaptınız, İstanbul’da cumhuriyet mitinglerinde bulundunuz... Türkiye’de iktidar olmanın araçları nedir, yani bir partinin bir oluşumun iktidar olabilmesi için neyinin olması lazım?
Tuncay Özkan : Türkiye’de bir partinin iktidar olabilmesi için –bugünkü koşulları söylüyorum- Amerikan desteğinin olması lazım, Avrupa desteğinin bulunması lazım, iş dünyasının desteğinin bulunması lazım, en başta da medya desteğinin bulunması lazım. Halka dayanan, halkın isteklerini, gündemini iktidara taşıyan hiçbir oluşum yok bugün Türkiye’de...
Bizim zaten ayağa kalkmamızın, “yeter söz milletindir.. buraya kadar” dememizin nedeni budur. Biz hep ezilen, emeği sömürülen ama diğerleri incinmeyen insanlardan oluşan bir topluluk haline geldik. Rejim elden gidiyor, faşizm geliyor, biz diyoruz ki “kardeşim Türkiye’nin zenginliklerini paylaşalım” onlar diyor ki; “hayır senin ciğerini de alacağım, senin canını da alacağım, sen konuşamazsın, sen söyleyemezsin, sen yazamazsın ” E şimdi bunun karşısında ben dikilmeyeceğim, dikildiğin zaman siyasetçi diyorlar, dikilmediğin zaman sürüye sayıyorlar.
Hani demiş ya, “söylesem bir şey değişmez, demesem bana dert” Yani bu ne biçim bir düzen, bu düzeni yıkmak, bu düzenle savaşmak lazım. İnsan olmanın birinci oluru, ifade özgürlüğünü kazanabilmek. İnsan olmanın birinci oluru, istediğiniz gibi yaşayabilmek. Bunu yapmalısınız. Yani bu kadar sömürünün, bu kadar gözyaşının, bu kadar talanın olduğu başka bir düzen yok. Bu ülkenin bütün kaynakları haraç mezat gidiyor. Bu ülke 10 yıl sonra, 20 yıl sonra, çekirge sürüsünün istilasından çıkmış topraklara benzeyecek ve bu faşizm ile yapılıyor.
FAŞİZM VURGUSU
YÖN Radyo : Çok kullandığınız kavramlar var, isterseniz onlara biraz dönelim. Birincisi; siz AKP’ye, bugünkü hükümete yönelik, faşizm kelimesini çok dile getiriyorsunuz. Halbuki o kesimde tam tersi bir durum var. Demokrat, liberal, liberal-demokrat gibi o çevre etrafında söylem var.
Tuncay Özkan : Hitler de iktidara gelirken zaten çok sosyalist, eşitlikçi, paylaşımcı olarak iktidara gelmişti. Biz diyoruz ki, biz toplumcu gerçekçiyiz, biz ulusalcıyız. Biz kaynağını toplumdan almayan hiçbir şeye inanmayız. Bizim kendimizi tarifimiz var. Biz ulusalcıyız, toplumcu-gerçekçiyiz diyoruz. Ulusalcılık da bir toplumcu-gerçekçilik demektir.
YÖN Radyo : Tayyip Erdoğan da diyebilir ki, “yüzde 47 oy aldım, siz nasıl bana faşist dersiniz, ben de halka dayanıyorum” diyebilir.
Tuncay Özkan : Bu o kadar boş bir yaklaşım olur ki.. Halka dayanmayan faşistlikler yok ki zaten. Bir, seçim sisteminin sonucu.. İki, siyasi partiler kanununun sonucu.. Üç, yalanın sonucu... Dört, talanın sonucu.. Beş, uluslararası çevrelerin desteğinin sonucu.. Altı, muhalefet denen aciz yaratıkların sonucu.. Bu sonuç odur..

YÖN Radyo : 22 Temmuz’dan sonra birçok kesimde moral bozukluğu oldu. Bir bakıma, Cumhuriyet mitingleriyle çok heyecanlanan insanlar, o ellerine geçirdikleri değerli şeyi kullanamadan, yitirmişler gibi bir duyguya kapıldılar. Şimdi kampanyayı yürütenlerin başında biri olarak, siz nasıl gözlemliyorsunuz, insanlar hala o durumdalar mı?

BASKI HER YERDE

Tuncay Özkan : Tabi insanların üzerinde çok büyük bir baskı var ama ben onlara şunu hatırlatmak istiyorum; bu ülkenin zenginliklerini ya biz halkımızın içinde paylaştırırız, ya da halkımız bunların içerisinde köle ve sömürülen değer olarak kalır. Aradaki fark budur. Biz ayağa kalkmazsak, bu seçimin sonucunu değiştirmezsek, kimse değiştirmez.

Bizi sömürmek isteyen, bizi ele geçirmek isteyen, bizi yok etmek isteyenlerin elinde oyuncak oluruz. Biz başlattığımız kavgayı bitirmek zorundayız, biz çıktığımız yolculuğu sonuçlandırmak zorundayız, biz bu ülkenin sorunlarını her yerde projelerle çözmek zorundayız, biz güçlü, zengin, çocuklarımızın mutlu, demokratik, özgür yaşayacağı Türkiye’yi yaratmak zorundayız.
MAHALLE BASKISI DEĞİL; FAŞİZM
YÖN Radyo :: Son günlerde bir “mahalle baskısı” kavramı var. Öyle bir kullanıyor ki, sanki tüm suç mahalledeymiş gibi. İnsanın mahallelere giresi gelmiyor sanki..
Tuncay Özkan : Bizim Anadolu’da bir laf vardır; “bizim inek evin yolunu bilir de, mahallenin piçleri bırakmıyor” diye.. Şimdi burada siyasetçi mahalleyi öyle ittiriyor ki, öylesine alanlar yaratıyor ki, mahalledeki insan bunun kurbanı haline geliyor. Bakın bir PTT görevlisi ile görüştüm, geçen hafta, Fatih’te oturuyor, Fatih’te bir mahalleden geçerken durdurmuşlar, adam cebinden yemenisini çıkartmış, karısına vermiş “bunu takacaksın başına” demiş.
Nasıl yani demiş o da, bunu takacaksın, yoksa bu mahalleden geçemezsin demiş. Bu mahalle baskısı değil, bu faşizm. Bunun adı faşizm. Özdemir Özok, Barolar Birliği Başkanı. Kızı, Hilton Oteli’nin önünden taksiye biniyor. Taksi şoförü indiriyor, "in arabadan aşağı, Ramazan’da başı açık kadını ben taksime bindirmem” diyor.
Bunun adı mahalle baskısı değil, bunun adı faşizm.. Biz kavramları yerli yerine oturtmazsak.. Mahalle baskısı nedir? Mahalle baskısı varsa, o zaman hırsızlık olmasın mahallelerde.. Hani mahalle baskısı, mahalleler bu kadar etkinse, namussuzluk olmasın mahallelerde. Mahalle baskısı falan değil, bu faşizmdir, faşizmin örgütlü gücüdür, mahallelerde sokakta bu despotizmi yaratan bu rüzgarı estiren o faşist örgütlerin gücüdür. Buna karşı halk mahallelerde karşı durabilir sadece...
YÖN Radyo :Türkiye’de milyonlarca öğrenci var yani bugün 16 milyon öğrenci, lise, ortaöğretimde, ilköğretimde, 2 milyondan fazla öğrenci yükseköğretimde var. Bunun içerisinde herhalde türbandan dolayı sorun yaşayanların sayısı 10 bini geçmez diye tahmin ediyorum. Bu türban üzerindeki muhalefet bir bakıma AKP’nin işine gelmiyor mu?
Tuncay Özkan : Tabi ki işine geliyor, ama etmediğiniz zaman da o muhalefeti kendi sembollerini yani o türban denilen simgeyi, bana sorarsanız Hitler’in gamalı haçı neyse, bunların bu türbanı da odur, bu simgeyi size zorla kabul ettiriyorlar. Ben Erzincan Kemaliye’liyim, benim annemin başı bağlı.. Ama benim kız kardeşimin de, kızımın da başı açık. Ama benim annemin başı bağlı, eşarpla bağlıyor başını, işte o gelenek. Ama burada bir sembol var. Eğer susarsanız...
YÖN Radyo : : Susmak değil de, belki muhalefetin başka yöntemini kullanmak...Belki ekonomi..
ANAYASA MUTLAKA DEĞİŞMELİ
Tuncay Özkan : Evet dönüp dolaşıp oraya geliyoruz işte.. Türkiye’nin zenginliği, Türkiye’nin refahı mı konuşuyor? Hayır, neyi konuşuyor? “Laikliği kaldıracağım, devrim yasalarını ortadan kaldıracağım, anayasayı değiştireceğim”.. Ne için? Evet ’82 Anayasası mutlaka değişmelidir, faşist bir anayasadır, üzerindeki değişiklikler de yetmez, o ruhu toptan atmak gerekir, ama sen laiklik ilkesiyle, devrim kanunlarını değiştirip türbana serbestlik vereceksin, din eğitiminin önünü açacaksın, Türkiye’yi böleceksin, kardeşliği ortadan kaldıracaksın, insanlar arasında azınlık duygusu yaratacaksın, bunun adına demokrasi denecek. Senin bu ülkeye getirmek istediğin şeyin adı Faşizm.. Ben bunu hep meydanlarda söylüyordum; Recep Faşizmi diye..
UZLAŞMA MI?
YÖN Radyo :: Çokça dillendirilen bir başka kavram; uzlaşma.. Yani hem AKP’ye muhalefet eden bir kesim var ama diğer taraftan da “hadi gelin uzlaşalım” diyorlar.

Tuncay Özkan : Tabi onların istediği yerde uzlaşırsanız demokratsınız, uzlaşmacısınız. Bunun için ya dönek olacaksınız, ya satılık olacaksınız.

YÖN Radyo: Yani şöyle siz, “yapmayın, etmeyin” demiyorsunuz, direk reddediyorsunuz AKP iktidarını..

Tuncay Özkan : Neyini kabul edeceksiniz. Yani şimdi bu anayasa yapma usulünü kabul ettiğiniz anda, adamın fikrini zaten kabul etmiş oluyorsunuz. Halk oylamasına gideceğiz, allah aşkına niye gideceğiz biz o sandığa? Parlamenter çoğulcu sistemi yıkmak için gideceğiz. Recep Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında kavga var. Varsın görsünler işlerini, ben gitmiyorum arkadaş sandığa mandığa..

YÖN Radyo : O zaman siz şu anda bizkackisiyiz.com’a girip ya da oraya üye olanlara “sandık başına gitmeyin” diyorsunuz.

Tuncay Özkan : Ben bunu açık açık söylüyorum. Onların istediği noktada uzlaşmak demek, uzlaşı demek değildir. Onlar diyor ki; “herşeyi bırak gel benim istediğim yerde uzlaşalım” Yoksa nesin sen? Anti-demokratiksin, demokrasiye düşmansın, çoğulculuğa düşmansın, sen darbe istiyorsun. Diyorsun ki, ‘kardeşim TSK vatanı korumak için lazımdır”, “sen darbecisin” diyorlar. Ama laikliği, ülkenin teminatı olan değerleri ortadan kaldırıyor, ona ilişkin asker bir şey çıkarttığı zaman ona gıkını çıkartamıyor. “Biz de sizdeniz” diyor hemen..

KANALTÜRK SATILDI MI?

YÖN Radyo :Evet o konuya geleceğiz.. Ama önce sormak istiyorum KanalTürk satıldı mı?

Tuncay Özkan : Hayır. Ne satıldı, ne devredildi, ne de böyle birşey var.. KanalTürk yayınları devam ediyor, biz o televizyona çıkıyoruz, birisi alsa bizi çıkartır mı bu televizyona.. Biz bu konuştuklarımızı orada da konuşuyoruz. Orası halkın sesi olmaya, orası Türkiye’yi değiştirmek isteyenlerin, güçlü Türkiye, zengin Türkiye, demokratik Türkiye, özgür Türkiye, bağımsız Türkiye yaratmak isteyenlerin merkezi olmaya devam edecek...

CUMHURİYET TV'Yİ KİM KURUYOR?

YÖN Radyo :Ama Cumhuriyet TV kuruluyor.

Tuncay Özkan : O konuda bir hazırlık var.. Cumhuriyet Gazetesi onunla ilgili bir açıklama yapacak, şimdi benim bir şey söylemem yanlış olur. Ama Cumhuriyet TV de orada oluşacak..

YÖN Radyo : Türkiye’de medya, sermaye, siyaset çok içiçe.. Kafamızı netleştirebilir misiniz, nasıl bir düzen var şu an medyada?

Tuncay Özkan : Yabancı sermayenin, uluslararası güçlerin kontrolünde, hükümet tarafından esir alınmış, TMSF tarafından el konulmuş bir Türk medyası var. Bu medyada Cumhuriyeti, KanalTürk’ü, Ulusal TV’yi bir tarafa koyun ART’yi, Başkent televizyonunu ve sizin gibi radyoları bir tarafa koyun, bu medyanın içinde halkın sesini duyuran bir tek nokta bulamazsınız.

Hepimizi toplasanız, bizim halk içinde total ulaştığımız nokta yüzde 10 değildir. Yüzde 90’ı bu esir alınmış, teslim alınmış ve ele geçirilmiş medya tarafından yönlendirilmektedir.

YÖN Radyo : Siz Doğan Grubu’nda da yöneticilik yaptınız. Şu anda Doğan Grubu’nun bir muhalefeti görülüyor sanki. Onu nasıl anlamlandırmak gerekiyor..

Tuncay Özkan : Muhalefet filan yapmıyorlar, bu tatlı suda oyun oynuyorlar. Boşverin onları, Ertuğrul Özkök öyle yazar, iki gün sonra başka bir şey yazar, bir yazar sonra döner “ya öyle dememiştim, özür dilerim kusura bakmayın” der. Onlara bakarak karar vermeyin.

Burada önemli olan şey, halkın istekleri, halkın görüşü.. İfade özgürlüğü orada yaşıyor mu? Emin Çölaşan’ı niye gönderdiler oradan? Yarın Bekir Coşkun’u niye gönderirler. Bunların hepsi tatlı su aydınlığı, hepsi gelir geçer. Bunların hiçbirisine umut bağlamayın. Bunlar faşizmi sırtını sıvazlaya sıvazlaya getirirler, onu başımıza taç yaparlar. Seçilmişleri kral haline bunlar dönüştürürler.

Demiyor muydu; “Putin gibi bakıyor, ne kadar yakışıklı aman allahım!” Ertuğrul Özkök’ün yazısı.. Ertuğrul Özkök’ün yazısı değil miydi; “parlamento kendine çeki düzen verecek, Türkiye’yi Amerika’nın istasyonu yapacak” Kim onu istasyon yapacak? Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu.. Kim bunu söylüyor? Ertuğrul Özkök söylüyor. Hadi canım oradan, bunlardan hiç bir şey olmaz. Bu düzen yıkılmak zorunda yani.. Bu düzen halkın iktidarıyla yıkılmak zorunda..

"FAŞİZMİ YAŞIYORUM..."

YÖN Radyo : Faşizmi günlük olarak, siz bir gazeteci olarak, nasıl yaşıyorsunuz, nasıl hissediyorsunuz?

Tuncay Özkan : Ben faşizmi, bundan 6 sene işimden kovularak yaşadım. Önce bunlar geliyor diye gönderilmek istendim, kendim ayrıldım gittim, sonra gittiğim yerden Paul Wolfowitz, Richard Pearl ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın baskısıyla ayrılmak zorunda kaldım.

Sonra televizyon kurarken, bir frekansı almak isterken sattırmadılar bana. Arkadaşlarımızla gizlice kurduk KanalTürk’ü.. Tuncay Özkan var bu işin arkasında diye, Telekomünikasyon Genel Müdürü, bizim yayına girmemizi imzalamadı. Yaklaşık 10 milyon dolar değerindeki frekanslarımızı geçersiz saydılar, biz gidip yenisini almak zorunda kaldık.

Bizim ekranımıza çıkmak isteyenleri çıkarmıyorlar, tehdit ediyorlar. Bizim ekranımıza AKP’liler çıkamıyor, Başbakan tehdit ediyor. Bizim ekranımıza bürokrat çıkamıyor, tehdit ediyorlar. Reklam ambargosu uyguluyorlar.

Benim 1980’den itibaren bütün harcamalarımı kontrol altına aldılar, çıkarttılar, yasalara aykırı olarak. Hala üç buçuk yıldır mali incelemeler sürüyor, rapor yazmadılar. Benim korumamı kaldırıyorlar, İstanbul Emniyet Müdürü’nün canı öyle istemiş.. Şu bu...

402 DAVA AÇILMIŞ

Bütün bunlar, günlük hayatımızın her aşamasında, benim arkadaşlarımın tamamı, biz bunu hissediyoruz. Hakkımda açılan dava sayısı 402, bunların 6 tanesi 301’den... İçlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne hakaret de var. Şimdi ben bu faşizmi böyle yaşamayım da, hissetmeyim de kim hissetsin..? Ben her meydanda konuşmam da, Başbakan’ın avukatlarının açtığı 4-5 tane dava ile uğraşmak zorunda kalıyorum. Böyle bir şey olabilir mi?

YÖN Radyo : Umutlu musunuz?

Tuncay Özkan : Çok! Hayatımda hiç bu kadar umudu içimde barındırmadım.

YÖN Radyo : : Neye dayanıyor?

Tuncay Özkan : Halka inanıyorum. 400 bin insan, bu insanların hepsi “ben de varım” diyor. Bir hafta sonra 1 milyon olacak. Şimdi şuradan kampanya açsanız ki, deseniz ki, “ben de varım deyin” inanın bizi duyan bin kişi, iki bin kişi, giderler başvururlar. Bundan daha büyük bir umut olabilir mi? Halkın ben varım dediği yerde umut biter mi? En son umutlar ölür.. Türkiye’de herşeyden önce umut var.

"SEZER'E TEŞEKKÜR EDECEĞİZ"

YÖN Radyo : Konularımızın biraz dışında olacak ama.. 10. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, gerçekten Türkiye’de büyük kitlelerin gönlünde taht kurdu ve o şekilde de evine çekildi. Görevi sona erdikten sonra görüşme şansınız oldu mu?

Tuncay Özkan : Hayır, görevi sona erdikten sonra görüşemedik ama biz düzenli görüştük görevdeyken.. Onun yeni evine yerleşme süreci var, arkadaşlarımızla gidip kendisini ziyaret edeceğiz. Ayrılmadan önce de sözünü almıştık zaten, bir teşekkür edeceğiz kendisine, Türkiye adına teşekkür edeceğiz.

YÖN Radyo : Sayın Sezer görevini çok iyi yaptı ama belki bundan sonra da kitleler kendisinden birşeyler beklerse haksızlık mı etmiş olurlar.

Tuncay Özkan : Ben de o kitlelerden biriyim ama Sayın Sezer adına konuşmak istemem tabi. Ama kendi gözlememi söyleyeyim, kendisinin aktif siyasette yer alacağını, böyle bir noktada olacağını düşünmüyorum. Ama şunu yapar, kritik noktalarda görüşlerini halkla paylaşacaktır, ben buna inanıyorum.

YÖN Radyo : Sizin heyecanlı, keskin bir tavrınız var. Hrant Dink ile yaptığınız bir programı izledim. Çok da ayrı düşünmediğinizi gördüm.

Tuncay Özkan : Yüzde 99..

HRANT DİNK'LE ÇOK YAKINIZ

YÖN Radyo : Ama şimdi algılama şöyle; diyelim ki, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu bilmem kimler Hrant Dink’i savunuyor, siz karşısındaymışsınız gibi..

Tuncay Özkan :Hayır, öyle şey olur mu? Bir kere Hrant ile biz aynı kökenden geliyoruz. İkimiz de solcuyuz. Bakın kardeşliğin bayrağının yüceltilmesi, kardeşliğin düştüğü yerden kaldırılması konusunda, Kürt kardeşliği, Ermeni kardeşliği, Rum kardeşliği, Yahudi kardeşliği bütün dinler konusunda bizden daha ilerde hiç kimse olamaz.

YÖN Radyo : Dün mahkeme vardı yakından takip ettik. Öyle şeyler var ki; Ramazan Akyürek, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı olmaya devam ediyor. Erhan Tuncel ile konuşan polis için soruşturma izni verilmiyor.

Tuncay Özkan : İstanbul Emniyet Müdürü hala görevinde...

YÖN Radyo : Peki sizce bu ne demek?

Tuncay Özkan : Faşizm diyorum, işte ben de bunu anlatmaya çalışıyorum. Yaşadığımız şeyleri yan yana koyun ve bakın gelmekte olan şeyi görün. Bunun adı faşizm, üstelik de bu dinsel kaynaklı bir faşizm. Bununla mücadele etmezseniz, bu insanları tıpkı Menemen’de yaptığı gibi kör testereyle keser. Bu korkutmak adına söylemiyorum, bunu defetmek adına söylüyorum. Bundan korkulur mu? Korku..

MARAŞ KATLİAMI!

Maraş Olayları’nda korktu yurttaşlarımız, evlerine saklandılar. Ne oldu? Saklandıkları yerlerde kestiler. Bizim görevimiz evlerden çıkmak, sokaklarda mahallelerde büyümek, meydanlar da buluşmak. Gücümüzü herkese göstermek zorundayız. Benim coşkum, inancımdan kaynaklı, samimiyetimden kaynaklı. Ben şimdi sizinle bunu konuşurken, benimle el ele tutuşan insanlarla beraber meydana çıkıyorum. Ben onlarla birlikteyim şu anda..

YÖN Radyo : Sayın Özkan, devrimciyim, solcuyum diyorsunuz.. Genellikle de şöyle bir algılama var; devrimciler, solcular biraz kahır çekerler, zorluğu, yoksulluğu paylaşırlar. Siz biraz zenginlik vaat ediyorsunuz.

Tuncay Özkan : Ben zenginlik vaat ediyorum çünkü ülkenin topraklarını biliyorum. Yoksulluğu paylaşmak için birararaya gelmeye gerek yok, zaten paylaşıyoruz. Bizim hayatımız yoksulluğu paylaşmakla geçti. Ben bir matbaa işçisinin oğluyum. Ama ben ülkemin zenginliklerinin farkındayım, şimdi ben zenginlikleri istiyorum. Halk adına istiyorum, o zenginlikleri halka paylaştırmak için istiyorum. Bana bırakırsanız ben bu ülkenin bir karış toprağını devletin elinde tutmam, onu vatandaşlara dağıtırım.

ÖZELLEŞTİRME KARŞITI

Bana bırakırsanız, ben bu ülkenin hiçbir kaynağını yabancıya satmam vatandaşa satarım. Bana bırakırsanız gelir uçurumu yüzde 15 ile yüzde 95 arasında kalmaz, ben o uçurumu ortadan kaldırırım. Bana bırakırsanız güçlü birey yaratırım. Güçlü birey, karnı tok, sırtı pek, bilgisi eğitimi yerinde çocuklarının geleceğini, kendi sağlık güvencesini sağlamış, ülkesindeki demokrasiye katkısı tam olan birey demektir. Örgütlenme ve ifade özgürlüğünü yerine getiren birey demektir. Ben onu sağlarım.

Bunu bana bırakırsanız, ben onu yaparım. Benim özlemim budur. Ben insanları zenginlikte eşitlemeye çalışıyorum ve Türkiye’nin zenginliğini paylaşmaya çağırıyorum. Sadece Türkiye için değil, yurtta sulh cihanda sulh için söylüyorum. Dünya barışını ve globalizme karşı duruşu, emperyalizme karşı savaşı başlatan topraklarda Türkiye’de başlatmanın yüzde yüz gerekli olduğunu düşündüğüm için söylüyorum.

YÖN Radyo : Ben yanıtlarınızdan şöyle bir şey anladım; ilerleyen zamanlarda bu hareket bir siyasi partiye dönüşebilir

Tuncay Özkan : Bu hareket dönüşmeyecek, bu hareket bir sivil toplum, çatı platform olarak kalacak... Ama bunun içinden liderler çıkar, milletvekilleri çıkar, siyasiler çıkar, siyasi parti çıkar. Bu hareket bunu sağlayacaktır.

(www.gercekgundem.com)