İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon Davası'nda emekli Tümgeneral Hüsnü Can Teler tanık olarak dinlendi. Psikolojik Harekat Dairesi Başkanlığı'nda 2002 ile 2004 yılları arasında görev yaptığını anlatan tanık Teler, göreve başladığında kendisine verilen brifingten aklında kalanlara göre, 1998 yılındaki Milli Güvenlik Kurulu'nun tavsiyesi, Başbakanlık ve Genelkurmay'ın direktifleriyle 1999 yılının Mart ayı itibariyle bazı internet sitelerinin faaliyete girdiğini anlattı. Göreve geldiğinde terör örgütü PKK ve Ermeni iddialarına yönelik internet siteleri olduğunu hatırladığını söyleyen Teler, "Fethullah Gülen ya da irtica konulu siteler olup olmadığını hatırlamıyorum" dedi. Teler, "Bu sitelerin içerikleri açık kaynaklardan oluşturulurdu. Görevli arkadaşlar bilgileri toplar ve tasnif ederdi" dedi. Tanığın ifadesinin alınmasına ara veren mahkeme heyeti duruşmayı yarın saat 08.45'e erteledi.
12 HAZİRAN’DA SEÇİLDİK
Bu arada tutuklu milletvekilleri Balbay, Haberal ve Alan yazılı bir basın açıklaması yaptı. Haberal'ın avukatı Selen Karaçalı tarafından gazetecilere verilen yazılı açıklamada “Bizler, 12 Haziran 2011 tarihli genel seçimlerde halkımızın oyları ile 24. Dönem Milletvekili olarak seçilmiş ve Anayasa’nın 80. maddesi uyarınca tüm Türk milletini temsil eden milletvekilleriyiz" denildi. Milletvekilleri, açıklamalarında 3.Yargı Paketi kapsamındaki değişikliklere dikkat çekerek “Özel görevli ve yetkili mahkemelerin faaliyetine son verilmiş ve adli kontrol tedbirindeki üst sınır uygulaması kaldırılarak, tutuklama kararlarında ‘Kuvvetli suç şüphesi ve tutuklama sebepleri ile adli kontrol tedbirinin niçin yetersiz kaldığının, somut olgularla gösterilmesi’ zorunlu hale getirilmiştir" ifadelerine yer verdi.
TUTUKSUZ YARGILAMA
6352 sayılı Kanun ile mahkemelere tutuksuz yargılama konusunda geniş takdir yetkisi tanındığının altının çizildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi: Silivri’de halen Anayasa’nın ‘kanunlar önünde eşitlik’ ve 'tabii hakim’ ilkesine aykırı olarak faaliyet gösteren bu mahkemeler, kendilerini milli iradenin dahi üzerinde görerek, TBMM’nin çıkarttığı kanunu dahi hiçe saymış ve somut hiçbir olgu göstermeksizin, keyfi muamele ile milli iradeyi tutsak almaya devam etmiştir. Oysa ki, Anayasa’nın 6.maddesi uyarınca ‘Egemenlik, kayıtsız şartsız millete ait’ olup, mahkemeler de, Türk milleti adına karar vermekle yükümlüdürler."
GEÇMİŞTEN ÖRNEKLER
“Ülkemizde, demokrasinin daha ilk yıllarından itibaren tutuklu iken milletvekili seçilen kişilerin, mahkemelerince derhal tahliye edildikleri ortadadır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı tarafından dahi ‘devlet içinde devlet oldukları’ gerekçesiyle kamuoyunda güvenilirliklerini yitirdikleri açıkça ifade edilen Silivri’de bulunan Özel Görevli ve Yetkili bu mahkemelerde adil yargılanma hakkı ve tutukluluktaki makul süre kavramları tamamen ihlal edilmekte ve bu durum, kamu vicdanında derin yaralar açmasının yanı sıra, aynı zamanda ülkemizin uluslararası platformlarda da ciddi itibar kaybetmesine neden olmaktadır."
HUKUK SKANDALI
“Son zamanlarda uluslararası pek çok meslek örgütü ile sivil toplum kuruluşunun da, ardı ardına ülkemizdeki hukuk sistemine olan güvensizliklerini ortaya koyan açıklamalarda ve girişimlerde bulunması da, bunun en acı göstergesidir. Silivri’de cereyan eden bu tamamıyla hukuk dışı ve keyfi uygulamanın, demokratik hukuk devletinde yeri yoktur. Ülkemizin bu demokrasi ve insanlık ayıbından bir an önce kurtulmasını temenni eder, 21.yüzyılda Silivri’de yaşanan hukuk skandalını aziz milletimizin takdirine saygı ile sunarız."