Emin Varol/ANKARA
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında atanan Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Martin Erdmann ve eşi Marion Erdman da Ankara’da bir yılını bile doldurmadan Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldı.
Büyükelçi Erdmann ve eşi Marion Erdmann Görev süresi boyunca iki ülke arasındaki dostluğu arttırmak için ellerinden geleni yaptılar. Bayan Erdmann bu dostluk için özel bir küpe de yaptırdı. Türk ve Alman Bayraklarından oluşan küpeleri de ilk kez basına açık bir toplantıda taktı. Toplantı süresinde gazetecilerin küpeleri fark etmeleri için sürekli olarak küpelerini salladı ve eliyle bu küpeleri düzeltti.
Gazeteciler bu küpeleri fark etti. Ancak sormak için fırsat kolladı. Gazetecilerin sorusunu beklemekten sıkılan bayan Erdmann, onların yanına giderek kulağındaki “dostluk küpelerini” gösterdi. Türk-Alman dostluğuna verdiği değeri vurgulamak için, masa üzerine konulan bayraklarından ilham alarak küpeleri yaptırdığını anlattı. Dostluk! Evet, artık kulaklarda asılı küpelerde kaldı galiba..
iki ülke arasındaki dostluğu arttırmak için , çiftlikten ayrılmadan önce Türkiye sevgisini ifade eden küpelerini gösterdi. Türk ve Alman bayraklarından oluşan yaka rozetini küpe yakarak kulaklarına takmıştı. Türkiye’de Diplomat Olmak!
Yurtdışında Türk diplomatı olmanın zorluğunu bilirim. Çünkü ön yargı “Türk” kelimesinedir. İster o ülkenin vatandaşı, ister gazeteci ister diplomat olun. “Türk” kelimesine yaklaşım, işinizi bir kat daha zorlaştırır. Son günlerde, Türkiye’de görev yapan yabancı diplomatlar da “tartışma” konularının içine çekilir, sık sık Dışişlerine çağrılır ve uyarılır oldu. Özellikle de Gazeteci meslektaşlarımız Can Dündar ve Erdem Gül’ün yargılanmaları sırasında destek için adliyeye giden diplomatlara tepki büyük oldu.
Gazetecileri komedyenleri ve şarkıcıları mahkemeye vermek yurt dışına taştı. Artık Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden yabancı meslektaşlarımız “bana bir şey olmaz, ben Türkiye’de yaşamıyorum” diyemeyecek
Mahkemelik olduğumuz ülkelerin Ankara’da görev yapan diplomatları da Dışişleri Bakanlığı’nı yol edindiler. Türkiye’de görev yapan diplomatlarınişi oldukça güçleşti.
Bu ülkelerin başında ise Almanya geliyor. Özellikle de Büyükelçi Martin Erdmann. Martin Erdmann ve eşi Marion Erdmann 8 ay önce Ankara’da göreve başladı. Daha evlerine yerleşemeden, Dışişleri Bakanlığı’nın koridorlarını öğrendi. Son 6 haftada tam 3 kez Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak uyarıldı. Bunlardan 2’si siyasi biri ise Mizah nedeniyle yapılan çağrıydı…
Açıkçası 8 ay önce Ankara’ya gelen bu Büyükelçiyi tanımak istedim. Neler düşünüyor merak ettim. Büyükelçilikten gelen bir davete de hemen “katılacağım” diye cevap verdim. Büyükelçi ve eşi Polatlı yakınlarında bir çiftliğe gidecek ve Almanya’dan satın alınan Holstein cinsi inekler hakkında bilgi alacaktı. Basına da haber vermişti. Diplomatça, “ben sadece adliyelerle değil tarım ve hayvancılıkla da ilgiliyim”demek istemişti.
Polatlı yakınlarında bir benzin istasyonunda bizi karşıladılar.Almanya’nın yeni Ankara Büyükeliçisi Erdmann ve eşini de ilk kez burada gördüm. İkisi de çok sempatik ve esprili insanlardı. Yanımıza gelip selam verdiler. Büyükelçi Erdmann gülümseyerek, “ Can Dündar ve Erdem Gül olayından başka şeylerle de uğraşıyoruz “ diye mesaj da gönderdi.
Birlikte çiftliğe gittik. Ayağımıza galoş takarak ahıra girdik. İneklerin kaşındığı fırçaların yer aldığı mekanı bile gezdik. Büyükelçi, Alman ırkı Holstein ineklere yem verdi. Ancak yediremeyince “ siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Ben büyükelçiyim” diye espri yaptı.Ardından da hafif diplomasi kokan bir ifadeyle “ Alman inekler Türkiye’de kendilerini rahat hissediyorlar” dedi.
Sıra basın açıklamasına geldi. Büyükelçi, sadece inek ve süt konusundaki soruları cevaplandıracağını, siyasi soru almayacağını söyledi.Herhalde bir kez daha Dışişlerine çağrılmak istemiyordu.
Ancak ben bu programa gündemdeki konuları sormak için katılmıştım. Önce Büyükelçiye daveti için teşekkür ettim. Sonra da Türkiye’deki basın özgürlüğünden, Can Dündar davalarına ve ithal ineklere kadar her konuyla ilgilendiğini hatırlattım.
Hava yumuşamıştı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret eden mizahçı Jan Böhmermann olayında da Dışişlerine çağrıldınız mı?
Büyükelçi Martin Erdmann: Hayır… (bugün inek ve süt konuşsak daha iyi olmaz mı?) Ankara’da göreve geldiğinizden bu yana kaç kere Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldınız?
Büyükelçi Martin Erdmann: Son 6 haftada 3 kez Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldım. Biri mizah konusuydu…
Türk Hükümeti sizden son olayla mizahçı Jan Böhmermann’la ilgili belge, bilgi, video istedi mi?
Büyükelçi Martin Erdmann: Hayır, istenmedi. Ancak Almanya’daki Türk Büyükelçiliğinden istendi mi bilmiyorum. Zaten Cuma günü son açıklama yapıldı. Jan Böhmermann’a soruşturma izni verildi. Mahkeme süreci başladı ve süreç devam ediyor. Bundan sonra mahkemelerin işi. Türkiye ile Almanya ilişkileri çok yoğun ve çok yönlü. Tarım ve hayvancılık ilişkilerine de önem veriyoruz. Yani iki ülke arasındaki ilişkiler sadece Jan Böhmermann konusu değil…
Evet, bu kadar yeterdi. Zaten Büyükelçi duvardaki ineklerin fotoğraflarını göstererek konuyu değiştirdi. “ Ben küçükken siyah-beyaz ineklerin süt, kahverengi-kırmızı ineklerin ise kakaolu süt verdiklerini zannediyordum” diyerek gülüşmelere neden oldu.
Espri konusunda eşi Marion Erdmann ile yarışıyordu.Sefire hanım, sütten kesilen ve yaşlanan ineklere ne yapıldığını sorarken, “sizde
yaşlılar yurdu yoktur herhalde” diye espri yaptı. Sütten kesilen hayvanların kesildiğini öğrenince de üzüldüğü yüzüne yansıdı. Marion Erdman, çiftlikten ayrılmadan önce Türkiye sevgisini ifade
eden küpelerini gösterdi. Türk ve Alman bayraklarından oluşan yaka
rozetini küpe yakarak kulaklarına takmıştı.