İngiltere Parlamentosu’nda ‘Foreign Policy Centre’ tarafından düzenlenen ‘Türkiye’de Basın ve Medya Özgürlüğü’ konulu toplantıda konuşan gazeteci Uğur Dündar, “Bugün gazetecilerden beklenen gerçekleri anlatması değil, iktidarın reklamını yapmasıdır” dedi.
Foreign Policy Centre, Türkiye Proje Müdürü Deniz Uğur’un başkanlığındaki toplantıya, gazeteci Uğur Dündar’ın yanı sıra Tüm Parti Parlamenter İnsan Hakları Grubu Başkanı ve Milletvekili Ann Clwyd, Avrupa ve Orta Asya İnsan Hakları Gözlemcisi Benjamin Ward, Prof. Dr. Büşra Ersanlı konuşmacı olarak katıldı.
İngiliz Parlamentosu’nun Avam Kamarası’nda gerçekleştirilen toplantıda tutuklu gazeteciler, medya kuruluşları ve sahibi şirketler üzerindeki politik baskı, basın düzenlemesi, Kürt medyası için devam eden zorluklar, yeni Anayasa değişikliği ve kamuoyunda ‘4. Yargı Paketi’ olarak bilinen kanun tasarısının basın özgürlüğü üzerindeki etkisi gibi önemli konular ele alındı.
Gazeteci Uğur Dündar, burada yaptığı konuşmasında sözlerine, “Ben buraya Türkiye’yi şikayet etmeye gelmedim” diyerek başladı. Yaklaşık yarım asırdır Türkiye’de televizyonculuk ve soruşturmacı gazetecilik yaptığını söyleyen Dündar, “Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar gazetecilerin ülkede iyi şeyler de olduğunu ve bunları anlatmadıklarını söylerler ve yakınırlar. Oysa gazetecinin görevi iyi şeyler anlatmak değil toplumun gerçekleri öğrenme hakkına hizmet etmektir” dedi.
İyi şeyleri yapmanın iktidarların görevi olduğunu söyleyen Dündar, “Türkiye’de genellikle iktidarlar gazetecilerin kendilerini övmelerini beklerler. Geçmişte de böyleydi bugün de böyle ama, günümüzdeki övme beklentisi geçmiş iktidarları aratacak kadar fazla düzeyde. Eğer siz iktidarı övmüyorsanız bağımsız tarafsız gazetecilik yapıyorsanız düşman gibi algılanabiliyorsunuz” diye ifade etti.
“GAZETECİLERDEN İKTİDARIN REKLAMININ YAPILMASI BEKLENİYOR”
Dündar, sözlerine şöyle devam etti:
“Benim gazetecilik mesleğimde kendime örnek aldığım ve modern gazeteciliğin kurucusu olarak gösterilen İngiliz medya patronu Lord Northcliff, ‘Bir yerlerde güç odaklarının örtbas etmek istediği şey haberdir, gerisi reklamdır’ der. Yani bugün gazetecilerden beklenen gerçekleri anlatması değil, iktidarın reklamını yapmasıdır.”
TUTUKLU GAZETECİLER
Benim anlatacaklarım bilinmeyen gerçekler değil, uluslararası kuruluşların raporlarına girmiş ve Türkiye’de basın özgürlüğünün ne durumda olduğunu gösteren düşündürücü tablolar. Örneğin daha bugün internet sitelerine girdiğimde İngiliz Gazeteciler Sendikası’nın (NUJ) Türkiye’deki cezaevlerinde bulunan gazeteciler açısında ülkenin bir numarada olduğunu gösteren bir bildiri yayımlandı. İngiliz Gazeteciler Sendikası bu durumu öylesine vahim gördüler ki Dünya Basın Günü’nde Türk gazetecilerle dayanışmayı kendilerine görev edindiklerini açıkladılar. Yine Uluslarası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) son raporuna göre; Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında 179 ülke arasında malesef 154’üncü sırada. Geçen yıla oranla Türkiye 6 basamak gerilemiş durumda.
Bir zamanlar bizim küçümsediğimiz bıyık altından gülümsediğimiz kabine devletleri dediğimiz bazı Afrika Birliği ülkeleri bile Türkiye’yi basın özgürlüğünde geride bırakmış durumda. Oysa biz isteriz ki, Finlandiya birinci sırada, ülkemiz onu zorlasın ve basın özgürlüğünde dünya ölçeğinde en özgür ülkeler arasında yer alsın. Bu benim en doğal istediğim çünkü dediğim gibi, Türkiye’de güzel işler yapılmıyor mu? Güzel işler de yapılıyor. Ama bunlardan biri basın özgürlüğünde de dünyanın önde gelen ülkeleri gibi olmaktır. Hedef bu olmalıdır diyorum. Ayrıca New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi cezaevindeki gazeteciler açısından Türkiye’nin dünyanın en büyük cezaevine geldiğini gösteriyor. Bu sıralamada da Türkiye, İran ve Çin’i geçmiş durumda.
Türkiye’de 25 bin ile 28 bin arasında aktif gazeteci var. Bunları 10 bini hakkında dava açılmış durumda yani yaklaşık iki gazeteciden biri takip altında ve yargı süreci içinde. Bu da basın özgürlüğü açısından son derece düşündürücü ve özgürlüğü kısıtlayan bir rakam. 2008 yılından bu yana 190 gazeteci tutuklandı. Ş Şu anda cezaevlerinde 70 gazeteci var. Tuncay Özkan 5’inci yılını dolduruyor. Mustafa Balbay, CHP Milletvekili aynı zamanda seçilmiş milletvekili, o ise 4’üncü yılına girdi” diye konuştu.
Kişisel öyküsü ve Türk basınında otosansüre de değinen Dündar, “Başbakan medya patronlarına seslenebiliyor. Aslında Türkiye’de ileri demokrasinin varlığından söz ediliyor ama hiçbir demokraside görmediğimiz bir biçimde Başbakan medya patronlarına sesleniyor ve kendisinin hoşlanmadığı, eleştirilmesi nedeniyle kızdığı gazetecileri işaret ederek, ‘onların paralarını sen veriyorsun’ diyor medya patronuna, dolayısıyla ‘istersen o yazıları yazdırmazsın’ diyor ve böylece ya onları at ya da yazılarına hakim ol, kalemlerini tut talimatını veriyor. Son dönemde pek çok gazeteci yine köşesinden mahrum oldu. İşini kaybetti, kalemi kırıldı” diye ifade etti. SÖZCÜ