Hakan Akpınar’ın ‘Onların Hikayesi’ adlı kitabı bugün elime geçti. Önce hem ona hem de Ahmet Ağabeyimin zerafetine çok çok teşekkür ediyorum. Onların hikayesi, her dem beyefendi Taha Akyol’dan, Büyük Usta Çetin Altan’a, Nurcan Akad’tan, aslan gibi Galatasaraylı Fatih Altaylı’ya, İlhan Selçuk’a, Hıncal Uluç’a, Ertuğrul Özkök’e, rahmetli kardeşim Duygu Asena’dan Mehmet Barlas’a, Mehmet Ali Birand’a, Hasan Cemal’e, Güneri Civaoğlu’na, Cengiz Çandar’a, Emin Çölaşan’a ve daha birçok gazeteciye değin uzanan Türk basınının bir yol haritası..

Bu gazetecilerin arasında Tuncay Özkan da var. Onu hiç tanımadım... İzledim uzaktan. Kanaltürk serüvenini, bağırıp çağırmalarını, CHP’ye kapağı atma çabalarını ve sonunda Kanaltürk’ü satarak derin bir oh çekişini! İnsanlar mutlu olmak istiyorlarsa eylemleriyle özlemleri bir olacak. Tuncay Bey’in eylemiyle özleminin örtüşmediğini Kanaltürk satışı kanıtlıyor... Belki de özlemi salt para kazanmaktı da biz anlayamadık! Her neyse, ona değil, ona inanlara yazık...

Uğur Dündar, ‘Onların Hikayesi’ adlı bir solukta okunan kitabının 451’inci sayfasında şöyle diyor: ‘Dikkat edilirse yarım asıra yaklaşan meslek hayatımda bazı anları anlatırken Tuncay Özkan’dan söz etmeye hiç gerek görmedim... Çünkü Tuncay’ın emrimde çalıştığı süre 3-5 yılı geçmez. Üstelik televizyonculuğun ‘T’sini dahi bilmediği için ondan büyük bir beklentimiz yoktu. Ancak televizyonculuğu sıfırdan başlayarak öğretmemize (Prof. Dr. Haluk Şahin’le birlikte) hatta cebimizden para koyup İngiltere’ye lisan öğrenmeye göndermemize rağmen 2001 yılında Milliyet gazetesinde Ahmet Tulgar’la yaptığı bir söyleşide ‘Uğur Dündar bizim getirdiğimiz haberleri sunan bir vitrindi. O sadece sunucuydu’ diyerek akıl almaz bir yalan söyleme cüretini göstermişti... Havada uçan kuşları bile güldüren bu yalanın hesabını ondan yargı önünde sordum... Tuncay suçlu bulunup tazminat ödemeye mahkum edildi! Tuncay’ın Korkmaz Yiğit’ten gelen transfer teklifleriyle ilgili söyledikleri, üzülerek belirtiyorum, maalesef yalanlar ve çarpıtmalarla doludur! ‘

Sevgili Uğur başka şeyler de anlatıyor... Ama bu kadarı bile yeter de artar kafanızda bir Tuncay Özkan fotoğrafının çizilmesi için...

Uğur bugün Star Televizyon’unda her akşam, neden yaptığı işin büyük ustası olduğunu sergiliyor... Kanıtlıyor demiyorum çünkü Uğur’un kimseye bi şey kanıtlamaya ihtiyacı yok... Ama Uğur’a tek kelime dahi edenlerin, önce kendilerini kanıtlamaları için yüz fırın ekmeğe ihtiyaçları var!!


Aslanı niye perişan ettiniz?


Kimin fikrinin karnıbaharıydı bilmem! İnce gülü olmadığı kesin de! Ama bi yerde okudum Adnan (Polat), ‘Ta 1992’den beri stada aslan getirmek gibi bi düşüncem vardı’ demiş. Adnan’ın zaten Galatasaray’la ilgili tüm düşünceleri 1992’den öteye gidemedi bi türlü. O zaman bıraktığı Kalli’yi on beş yıl sonra geri getirdi... Sonuçlarını gördük. Aslana yapılan eziyet de onun fikriyse eğer, gözünü seveyim Adnan, 1992’den aklında kalmış ve de gerçekleştiremediğin ne varsa unut artık. Yıl 2008...


SiZ NE TERBiYESiZ ADAMLARSINIZ YAHU!


Merak ettiniz mi niye TFF Başkanı Hasan Doğan, sahada kurulan kürsüye çıkıp Galatasaray’a şampiyonluk kupasını vermedi diye? Niye Şeref Tribünü’nde kupayı verdikten sonra stadı terk etti? Çünkü kendini bilmez, terbiyesiz, ahlaksız bir avuç serseri, adı anons edildiğinde Sayın Doğan’a sövüp saydığı için! Niye? Bilen yok...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kutlama telgrafı okunur... Serseriler söver... Çünkü Gül BJK’lı..

Başbakan Erdoğan’ın kutlama telgrafına da söverler. Niye? Çünkü o da Fener’li... TBMM Başkanı Köksal Toptan’a ise alkış alkış... Niye? Çünkü o Galatasaraylı!

Niye Fener stadında Haluk Ulusoy’a sövülüp sayıldı... Galatasaray’a kupa verirken dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e ayran kutusu fırlatıldı? Çünkü aynı serseri tayfası orada da var.. Yahu siz ne zaman adabınızla maç izleyeceksiniz? İster Galatasaraylı, ister Fenerli, ister Beşiktaşlı... Biz sizden ne zaman kurtulacağız!!’


Kadıköy Belediye Başkanı Galatasaray’ı sevmiyor


Selami Öztürk, yani Kadıköy Belediye Başkanı, Galatasaray’dan hiç mi hiç haz etmiyor. En doğal hakkıdır. Ama Kadıköy salt Fenerbahçeliler’in oturduğu bir semt değil... Orada Galatasaraylısı da Beşiktaşlısı da var. Geçen yıl Kadıköy’ü sarı-laciverte boyamıştı. Bu yıl sarı-kırmızı bir bayrak dahi asmadı, astırmadı... ‘Niye sarı kırmızı yok bu yıl’ diye soranlara, kargaların bile güleceği bi yanıt vermiş, eğer doğruysa: ‘Kardeşim, geçen yıl Kadıköy’ü sarı-laciverte boyayan büyükşehir belediyesiydi, ben değil’ Selami Bey sen seçilmişsin... Sen herkese eşit mesafede durmak zorundasın! Bak Sivas’a, Trabzon’a ve Türkiye’nin diğer bütün illerine.... Avrupa’da hatta ABD’deki kentlere.... Oraların caddelerinde sarı kırmızı bayraklar dalgalandı... Senin belediye başkanı olduğun ilçenin ara sokaklarında sarı-kırmızı formalı gençler coplandı, itilip kakıldı, dayak yedi... Gıkın çıktı mı? Yooo... Git biraz Mustafa Sarıgül’den ders al. Geçen yıl Fenerbahçe şampiyon olduğunda Şişli’ye sarı-lacivert bayrak astıran, Galatasaray Spor Kulübü eski As Başkanı, gerçek belediye başkanından!!

AZİZ ÜSTEL/STAR