Talu, veda yazısında "Duvar’a da yazma' sürecim 8 ayda bitti. Bu süreçte buradaki kıymetli insanlarla ve okuyanlarla her günü paylaşmak elbette iyi geldi. Umarım tek taraflı olmamıştır" ifadesini kullandı.
Ads by Kiosked
Umur Talu, Gazete Duvar'da, Ahmet Kaya'nın sözüne gönderme yapan "Hoşça kalın Gözüm!" başlığıyla yayımlanan son yazısında, özetle şu görüşleri paylaştı:
"Yazı, içine hapsettiğin yerde durmuyor. Çünkü fikir, düşünce, soru, sorgulama, anlamak ve anlama isteği durmuyor aslında.
Mesele yazmak değil, elbette. Neyi öğrenip anlatabildiğin, neyi hissedip aktarabildiğin, neyi nasıl ve kimlerle kimler için yazdığın. Neyi ve kimi merak ettiğin, aklını ve yüreğini nereye koyduğun. Bunu nasıl ve hangi yolla yapabiliyorsan.
Hakan Aksay’ın, dostlukla beslenen gazetecilik davetiyle…
Buradan ayrılanlar da dahil, Duvar’da çalışanların eseri olan saygı duyduğum bir gazetecilik yolculuğunun içine kalbimi, genç heyecanlar yanına umudumu, akıp giden onca haber ile birbirinden değerli her yazı ve sözün kıyısına kendi kelimelerimi koyuyorum şimdi.
Umarım bu dünyada bir manası olur!
6 Aralık 2021’de yukarıdaki bölümün de yer aldığı yazıyla, şimdi hepsi 40’larında olan öğrencilere o gün verdiğim “Duvar’a da yazarım” sözümü tutmuşum!
Neydi o söz:
2001’de belki şimdi unuttuğunuz, aralarında Duygu Asena, Bedri Koraman, Turhan Selçuk, Akal Atilla gibi artık aramızdan ayrılmış olanlar da dahil, Milliyet’ten atıldığımızda, Bilgi Üniversitesi’nde ders de veriyordum.
Çocuklar sormuştu:
“Hocam şimdi nerede yazacaksınız?”
19’uncu Yüzyılın sonuna has tartışmayla, Recaizade Mahmut Ekrem ve arkadaşlarının galip geldiği “Kafiye göz için midir, kulak için mi?” tartışmasına atıfla…
'Kulak için kafiye' olsun diye, 'Duvar’a da yazarım, Star’a da' demiştim.
Çok kapının kapalı olduğu ve ambargolu sayıldığım o ortamda iki kapı açıldı: Biri Bahçeşehir Üniversitesi’ydi; diğeri de, tüm şüphelerime rağmen, yazdığımda tek kelimeme dokunulmamış Star.
Böylece “kulak için kafiye”nin tek kulağı sahici olmuştu…
“Duvar’a da” kısmı ise, 20 yıl sonra, 2021’de kısmet oldu.
Öyle ya, kamusal alandaki ilk yazıları zaten duvara, duvarlara boyayla yazı yazmak olanlardandık.
Ama bu internet çağında her şey hızlı.
Olgunlaşmamış haber de, çöpe giden yazı da, bir kenara yazdığın söz de; bizzat kendimiz de hızla tüketilebiliyoruz.
“Duvar’a da yazma” sürecim 8 ayda bitti.
Artık burada, kalırsa sadece arşivde olur yazılarım.
Beni, “Paydos” dedikten 6 sene sonra, Duvar’da “bildiğin makale” yazmaya Hakan Aksay ikna etmişti.
Bu süreçte buradaki kıymetli insanlarla ve okuyanlarla her günü paylaşmak elbette iyi geldi. Umarım tek taraflı olmamıştır..."