The New Yorker dergisinin ardından, gazetenin manşetten verdiği haberde Savunma Bakanlığı ve Merkezi Haberalma Teşkilatı (CIA) gibi kurumlardaki planlamacıların, İran'da havadan vurulabilecek hedefler üzerinde çalıştığı belirtildi.
Bu hedefler arasında, Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisiyle İsfahan'daki uranyum dönüşüm tesisinin de bulunduğu iddia edilen haberde, diplomatik çabaların süreceği kısa dönemde bir saldırı beklenmediği ifade edildi.
Gazete, her durumda İran'ın karadan işgalinin herhangi bir şekilde öngörülmediği ne yazdı. İki tür hava saldırısı planlanıyor
The Washington Post'a göre, askeri planlamacılar, iki tür hava saldırısı seçeneğinin avantaj ve dezavantajlarını tartışıyor. Buna göre ilk seçenek, sadece nükleer tesislere karşı sınırlı bir hava taarruzunu öngörürken, ikinci seçenek, İran'da çok daha geniş askeri ve siyasi hedefleri de kapsayacak uzun bir hava harekatını içeriyor.
Gazeteye konuşan yetkililer, Başkan Bush'un, görevi sona ermeden önce İran meselesini çözmeye niyetli olduğunu söyledi. Bazı uzmanlar, ABD'nin, aslında askeri harekat yönünde istekli olmadığını ve hava taarruzu söylemini, Tahran'ı diplomatik süreçte 'yola getirmek' amacıyla gündeme getirdiği görüşünü savundu.
Başka uzmanlar ise Bush yönetiminin, blöf yapmadığını ve hava harekatını İran'ın nükleer faaliyetlerini durdurma konusunda tek yol olarak gördüğünü belirtti.
Eski Pentagon yetkililerinden Kurt Campbell, gazeteye açıklamasında, ''Bush'un ekibi, hava saldırılarının mümkün olup olmadığını inceliyor, çünkü bazı kişiler, bunun tek gerçek seçenek olduğunu düşünüyor'' dedi.
Nükleer faaliyet bilgilerine ulaşma çabası
The Washington Post, ABD'nin, uydular yoluyla ve İran hava sahası içinde pilotsuz hava araçları uçurarak, Tahran'ın nükleer faaliyetine ilişkin bilgi edinmeye çalıştığını da yazdı.
Bazı uzmanlar ise Pentagon'daki askeri çevrelerin, İran'a hava taarruzu düzenlenmesine karşı çıktığını belirtti.
CIA'in eski Ortadoğu uzmanı Reuel Marc Gerecht, ''Pentagon, Irak ve Afganistan'da çok sıkıştığı için, İran'a saldırılmasına şiddetle itiraz ediyor'' dedi.
The Washington Post'a göre, ABD'li planlamacılar, İran'ın olası bir saldırıya nasıl karşılık vereceğini ve durumun İslam dünyasında nasıl tepkilere yol açacağını da tartışıyor.
İran'a saldırılmasına karşı çıkan Carnegie Endowment düşünce kuruluşunun uzmanı Joseph Cirincione ise olası bir hava taarruzunun, İran'ın nükleer silah üretmeye yönelik kararlılığını daha da artıracağı görüşünü savundu.
İran ise, 31 martta Basra Körfezi ve Umman Denizi'nde 17 binden fazla asker ve 500 geminin katıldığı bir haftalık askeri tatbikat başlatmıştı.
Batının da yakından izlediği tatbikat gövde gösterisine dönüşmüş, İran karadan denize bir orta menzilli füze ile radara yakalanmayan 'uçan botu' başarıyla denediğini açıklamıştı.
İran BM'ye sevkedilmişti
9 ocakta bir açıklama yapan İran yönetimi, nükleer yakıt çalışmalarına geri döndüğünü bildirmişti.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na (NPT) taraf olan İran, nükleer tesislerinde Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişlerinin ani denetimler yapmasını öngören NPT ek protokolünü de imzalamıştı.
Ek protokol parlamentoda onaylanmadığı için, İran yönetimi nükleer tesislerindeki ani denetimlere gönüllü olarak izin veriyordu.
İran'ın 9 ocakta nükleer yakıt çalışmalarına geri dönmesinin ardından ABD, AB ve İsrail sert tepki göstermiş ve İran'ın geri adım atmaya yanaşmaması üzerine, İran dosyası 4 şubatta BM Güvenlik Konseyi'ne sevkedilmişti.
Uranyum zenginleştirme de başladı
Bu gelişmelerin ardından Tahran, 14 şubatta uranyum zenginleştirme çalışmalarına geri döndüğünü duyurdu.
İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad, Nükleer Silahların Yayılmasını Önlenme Anlaşması'ndan da çekilebileceklerini söyledi.
Washington, İran'ı nükleer başlık üretimi için nükleer yakıt üretmek istemekle suçluyor. Tahran ise nükleer programının barışçıl amaçlara dönük olduğunun altını çiziyor.