Taraftar medyanın temsil ettiği kesimin Türkiye'de hangi amaç doğrultusunda faaliyet yürüttüğü artık hemen herkesçe biliniyor.
Bununla birlikte, bu kesimin Kürt sorunu konusunda tutturdukları çizgi, Türk kamu kanaatinde aynı ölçüde yer tutmuyor, dikkatlerden kaçıyor. Bu konuda Oda TV'de Diyarbakır Savaşları'nı işleyen yazı dışında, Kürt sorunundaki yeni gerilimler pek ele alınmıyor. Oysa Ergenekon'la başlayan sürecin bir de Kürt sorunu boyutu var.
Uzun süredir taraftar medya, Öcalan'ın, varsayılan Ergenekon örgütüne tabi olduğunu iddia ediyor, bu iddiayı bir seferberlikle duyuruyordu. Bu yolda, Öcalan karşıtı Kürt unsurlarından gelen haberleri de büyük bir hevesle kullanmaktaydı.
PKK itirafçısı Şemdin Sakık'ın Öcalan'ı suçlayan ifadeleri, Aksiyon dergisinde “Kürt Ergenekonu'nun Derin Cinayetleri” başlığıyla yayınlanıyor, Zaman gazetesi Barzani yanlısı görüşleriyle bilinen Selim Çürükkaya'yla söyleşiler yapıyordu ('Apo Ergenekon'un Truva atı,' Zaman Pazar, 07 Eylül 2008). En son da Sabah gazetesinde, Şeyh Said'in torunu ve müfrit Barzanici Abdülmelik Fırat'la dizi söyleşiler yayınlandı; burada Fırat, Öcalan'a İmralı'dan örgütü yönetme olanağı verildiğinden şikayet ediyordu ve anlaşılan, Öcalan'ın İmralı'da ifade olanağı bulmasından en az bazı Türk milliyetçileri kadar rahatsızdı.
Bu ilgi tek taraflı değil; nasname ya da rizgari gibi en tanınmış PKK karşıtı Barzanici haber siteleri, Ahmet Altan, Alper Görmüş, Mümtazer Türköne gibi taraftar medya yazarlarından beslenmekte, “Öcalan aşılmadan Kürt sorunu çözülemez” sloganı, tüm yazıların anafikrini oluşturmaktadır.
Tüm bu ittifaklar içinde, 27 Ekim 2008 tarihli Taraf gazetesi, Öcalan'ın açıklamalarına manşetten yer verdi. Buna göre, Avni Özgürel'in “Öcalan, 'ben PKK meselesini bitirirsem, beni de bitirirler, dedi” yollu sözünü Öcalan da doğruluyordu. Haberin kaynağı, Öcalan'ın ANF haber ajansınca yayınlanan görüşme notlarıydı ve anlaşılan taraftar gazeteciler notların yalnızca bir bölümünü aktarmayı seçmişti.
Oysa madalyonun bir de öbür yüzü, görüşme notlarının bir de “aktarılması tercih edilmemiş” tarafı var.
Öcalan'ın görüşme notları kaynak alınacaksa, Ergenekon davasından hiçbir şey çıkmayacağı, bunun basit bir “şov” olduğu yolundaki açıklaması da aktarılmalıydı. Aktarılmamasının nedeni basittir: Öcalan'ın, çok uzun süredir, AKP eliyle yaşanan dönüşüme karşı çıktığı bilinmektedir. Ergenekon'u “açık bir Mossad operasyonu” olarak nitelendirmekte ve Baykal'ın “AKP dinci Ergenekon yaratıyor” sözüne katıldığını söylemektedir. Ayrıca, sorunun bitirilmesine engel olarak da Ergenekon sanıklarından çok, “dış güçleri” daha somut olarak da ABD-İsrail-İngiltere çizgisini görmektedir. Bunların, AKP'yle birlikte, Kürt sorununda Barzanici bir çözüm, başka deyişle, Güney'deki Kürt devletini tanıyan bir çözüm kovaladığını da açıkça dile getirip, kendi konumunu (Şubat 2007 açıklamasında) şu sözlerle ifade etmektedir: “Benim devlet kurmakla işim yok.”
Dahası da var; Abdülmelik Fırat'ın rahatsızlık duyduğu İmralı açıklamalarında Öcalan, taraftar medyanın sık sık demeç aldığı Kürt kadrolarını, asıl Kürt Gladyosu olarak ilan etti. Başta Çürükkaya ailesi olmak üzere, bu kesimin 90'lı yılların başından beri PKK içinde çeteleştiğini, bunların PKK'yi ele geçirip Amerikan çizgisine çekmek istediklerini, yalnızca askerleri değil, Öcalan yanlısı kadroları da öldürdüklerini anlatmaktadır. Aralarında 33 asker olayının da bulunduğu pek çok gaddar eylemin, bu grupça gerçekleştirildiğini de eklemektedir; özellikle 33 askerin, taraftar medyada açıklamaları “atlanmaksızın” aktarılan Şemdin Sakık tarafından şehit edildiği konusunda kuşku yok.
Kısacası, madalyonun öbür yüzünün, yani Kürt sorununda Öcalan kanadının taraftar kesim için kabul edilemez olduğu bir gerçek. Bu nedenle, AKP'nin Barzani açılımını da bu kesim, ABD ile birlikte büyük coşkuyla karşılamaktadır.
Kuşkusuz, düvel-i muazzama tarafından desteklenen Kürt çizgisinin Öcalan'ı dışlayıp PKK'yı içermek gibi arayışlara girdiğini de söylemek gerekiyor. AKP ile Barzani çizgisini moral darbe indiren Diyarbakır ile Tunceli olaylarından sonra, bu arayışların hızlanması beklenebilir. Öcalan, “artık herkesin bir PKK'si var” derken, bu arayışları doğruluyor. Gene 27 Ekim tarihli Taraf'ın, kökten Öcalan karşıtı Ümit Fırat'ın ağzından “PKK'siz çözüm olmaz” manşeti atması, bununla tutarlı görünüyor.
Türkiye'de Cumhuriyetçi kesimler ise, Kürt sorununda hala 90'lı yıllardan kalma gerilimlerin olduğunu düşünmekte, Kürt hareketi içindeki Ergenekon seferberliğini ise izlemekle yetinmektedir.
Barış Zeren
Odatv.com