Medyaspot(Ankara)
Türkiye’nin bu sözleşmeyi 1995 yılında çekince koyarak imzaladığına dikkat çeken Tanrıkulu, ‘Türkiye’nin çekince koymadan altına imza attığı Sözleşmenin diğer maddelerinin de gereklerini yerine getirmediği ortadadır. Eğitimden sağlığa, kişi güvenliğinden yaşam hakkına kadar, çocuk haklarının korunmadığı veya ihlal edildiği sayısız alan bulunmaktadır’ dedi.
CHP’nin ‘Çocuk Raporu’nda, resmi verilerin yanı sıra, ilgili kuruluşlardan yayınlanan istatistiki bilgilere de yer verildi. Buna göre, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2019 yılı ilk 10 ayında (18’i 15 yaş altında) 61 çocuk işçi yaşamını yitirdi. 2017 yılında ise iş kazası/iş cinayeti sonucu yaşamını yitiren çocuk işçi sayısının en az (18’i 15 yaş altında) 60 olduğunu açıklanmıştı. OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016 ile kaldırıldığı 18 Temmuz 2018 tarihleri arasında, iş cinayetlerinin yüzde 14 arttığı ve 124 çocuk işçinin yaşamını yitirdiğinin görmezden gelinmemesi gerektiği ifade edilen raporda, “TÜİK verilerine göre, Türkiye’de yüzde 44’ü mevsimlik işçi olmak üzere 893 bin tarım işçisi çocuk bulunmaktadır” denildi.
Rapor şöyle.
“Çocuk Hakları Sözleşmesi”, 1989 yılında BM Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilmiştir. Bu nedenle 20 Kasım günü “Çocuk Hakları Günü” olarak kutlanmaktadır. Türkiye ise bu sözleşmeyi 1995 yılında çekince koyarak imzalamış, Türkiye, anadilde eğitim yönündeki taleplerle muhatap olmamak için çocukların “eğitim”, “ifade özgürlüğü”, “kendi kültürünü yaşatma” ve “kendi dilini özgürce kullanma” haklarını içeren 17. 29. ve 30. maddelerine çekince koymuştur.
Türkiye’nin çekince koymadan altına imza attığı Sözleşmenin diğer maddelerinin de gereklerini yerine getirmediği ortadadır.
Eğitimden sağlığa, kişi güvenliğinden yaşam hakkına kadar, çocuk haklarının korunmadığı veya ihlal edildiği sayısız alan bulunmaktadır.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2018 yılı ilk on ayında en az 1.014 çocuk cinsel istismara maruz kalmıştır.
·Ancak, çocuk hakları savunucularının sürekli vurguladığı gibi “çocuk koruma odaklı istatistik toplama ve analiz bilgi paylaşım sistemi” oluşturulmadığı, bu istatistiklere göre somut adımlar atılmadığı için gerçek sayının bunun çok ama çok üzerinde olduğu unutulmamalıdır!
·TÜİK verileri ise çok vahim bir tablo ortaya koymaktadır. TÜİK’e göre, 2014 - 2017 yılları arasında 7.466’ı erkek 51.818’i kız olmak üzere toplam 59.284 çocuk cinsel istismara maruz kalmıştır.
·Türkiye’nin 7 Aralık 2011 tarihinde onayladığı ve 2012 yılı Nisan Ayında yürürlüğe giren “Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote Sözleşmesi)”, devletlere, hüküm giymiş cinsel suç faillerinin bilgilerini kayıt ve muhafaza etme sorumluluğu yüklemektedir, ancak, bu yönde bir çalışma olduğuna dair hiç bir emare bulunmamaktadır.
·2017 yılı ile 2018 yılının ilk 6 ayında, 21.957 çocuk gebe kayıtlara geçirilmiştir.
. Öte yandan çocuk istismarının araştırılması amacıyla özel bir komisyon kurulmasına ilişkin önergemiz 2018 yılı Mart Ayında TBMM Başkanlığı tarafından reddedilmiştir.
· Bahse konu önergeye dair dönemin TBMM Başkanının imzasıyla gönderilen yanıtta, “Yazınızda örnek olarak kurulduğunu belirttiğiniz komisyon, bilinen anlamda bir Meclis araştırması komisyonu değildir ve komisyonun kuruluşunda Meclis Başkanlığının bir rolü bulunmamıştır. Başkanlığımıza yaptığınız başvurunuz bir Meclis araştırması önergesi niteliğinde olmadığından talebinizin karşılanması ilgili mevzuat gereğince mümkün değildir. Bu sebeple Başkanlığımızın bu hususta yapabileceği bir işlem bulunmamaktadır” denilmiştir.
· 2019 yılında en az 16 çocuk mültecinin denizlerde ya da kara sınırlarında yaşamını yitirdiği bilinmektedir.
· İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de toplam 1 milyon 703 bin 665 mülteci çocuk bulunmaktadır. Bu çocukların 568.527’i 0-4, 477.960’ı 5-9, 657.178’i 10-18 yaş aralığındadır.
.İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2019 yılı ilk 10 ayında (18’i 15 yaş altında) 61 çocuk işçi yaşamını yitirmiştir.
·2017 yılında ise iş kazası/iş cinayeti sonucu yaşamını yitiren çocuk işçi sayısının en az (18’i 15 yaş altında) 60 olduğunu açıklanmıştı.
·Bu arada OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016 ile kaldırıldığı 18 Temmuz 2018 tarihleri arasında, iş cinayetlerinin %14 arttığı ve 124 çocuk işçinin yaşamını yitirdiği görmezden gelinmemelidir.
·TÜİK verilerine göre, Türkiye’de yüzde 44’ü mevsimlik işçi olmak üzere 893 bin tarım işçisi çocuk bulunmaktadır.
·Çocuk işçiliği konusunda Türkiye’ye dair erişilebilen verilere göre, 6-14 yaş grubunda 292 bin olmak üzere 18 yaşın altında 1 milyon 185 bin çocuğun çalışma yaşamında yer aldığı tahmin edilmektedir.
·Türkiye’de halen 7 adet “Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza ve İnfaz Kurumu” (Ankara, Diyarbakır, Hatay, İstanbul, İzmir Kayseri, Tarsus) ile ayrıca 4 adet Çocuk Eğitim Evi bulunmaktadır (Ankara, Elazığ, İstanbul, İzmir Urla). Çocuklar bu kurumlar dışında yetişkinler için düzenlenen kurumlara da yerleştirilmektedir.
· İHD’nin Çocuk Hakları Günü nedeniyle yaptığı açıklamada da belirtildiği gibi çocuklarla ilgili davalarda kolayca tutuklama kararları verilmektedir. Tutuklu çocukların büyük çoğunluğu yetişkinlerin tutulduğu cezaevlerindeki çocuk koğuşlarına yerleştirilmektedir. Oysaki, çocuğa özgü adalet sisteminde özgürlüğün kısıtlanması en son başvurulacak yol olmalıdır. Cezaevlerinde kalan çocuklar idari birimlerce ihlal edilen haklarına dair Kamu Denetçiliği Kurumuna müracaatlarına dair yollar halen açık ve şeffaf değildir.
·Resmi verilere göre, Türkiye’de 3-17 yaş aralığında 422 bin engelli çocuk bulunmaktadır. Yetişkin engelliler gibi çocuk engellilerin de neredeyse tümünün hak mahrumiyetlerine maruz kaldığı söylenebilir.
·Engelli çocuklarımız en çok ihtiyaç duydukları alanlara yani parklara, açık alanlara, ticari ve sosyal merkezlere, eğitim ve kamu kurumlarına erişimde büyük sıkıntı yaşamaktadır. Kamusal alanlara ulaşmanın sadece engelli çocuklar için değil tüm engelli vatandaşlarımız için nasıl bir sıkıntı kaynağı olduğu aşikardır.
·Türkiye’nin de taraf olduğu “Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi”nin 13. ve 14. maddeleri eğitim hakkını düzenlemektedir.
· Sözleşme anadilde eğitim hakkı ve inançlara uygun dini eğitim alma haklarını düzenlemektedir. Ayrıca zorunlu eğitimin parasız olması ve devlet tarafından karşılanmasının zorunluluğu bulunmaktadır.
. Türkiye ise sözleşmenin 17. 29. ve 30. maddelerine çekince koymuştur. Türkiye’de Kürtçe sadece seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Türkiye’de özellikle Alevi inancına mensup çocukların zorunlu din dersine tabi tutulması sözleşmeye aykırıdır. AİHM’in Türkiye aleyhine vermiş olduğu çok sayıda karara rağmen zorunlu din dersi uygulaması devam ettirilmektedir.
· 2012 yılında uygulamaya konulan 4+4+4 eğitim sistemi ile eğitimin sadece ilk 4 yıl zorunlu tutulması ve bunun dışındaki yıllarda zorunluluk öngörülmemesi akabinde özel eğitim kurumlarına verilen destek ve kamu eğitim kurumlarının içine düştüğü durum ilköğretimin zorunlu ve parasız olma kuralı ile çelişmektedir.
·İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin açıklamış olduğu Araştırma Raporuna göre 2008 yılından bugüne kadar Türkiye genelinde zırhlı araçların çarpması sonucu 14 çocuk yaralanmış, 18 çocuk ise yaşamını yitirmiştir.
·Ortaya çıkan genel tablo karşısında artık AKP’nin bir çocuk politikası olmadığını söylemek kesinlikle yanlış olur! Çocukların hayatın her alanında şiddete, sömürüye maruz kalabilmesi, neredeyse hiçbir alanda korunur olmaması, ancak ve ancak çocuk karşıtı bir politikayla mümkün olabilir!