Ertuğrul Özkök, Öcalan'ın "münferit" bir saldırı sonucu dövülmüş olabileceğini ima etti. İşte Özkök'ün Ankara'da pekçok yetkiliyle görüşerek yazdığı o yazı:
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
O gün İmralı'da ne oldu
ANLATACAKLARIMI geçen hafta yazmayı düşünüyordum.Ancak Güneydoğu illerimizde meydana gelen olayların yatışmasını bekledim.
Şöyle bir hatırlayalım.
Bazılarınca "isyan" olarak değerlendirilen o olaylar hangi bahaneyle yapıldı.
İddialarına göre, "Abdullah Öcalan’a İmralı’da kötü muamele yapılmıştı."
PKK yandaşlarının zaman zaman böyle stratejik iftiralara başvurduklarını biliyoruz.
Son örneğini geçen yıl, "zehirleme" iddiasında görmüştük.
Daha sonra bu iddianın bir iftira, asparagas olduğu tıbbi tetkiklerle ispatlanmıştı.
* * *
Peki bu defaki "kötü muamele" iddiası neydi?
Geçen hafta Enis Berberoğlu ve ben, DTP’nin üç önde gelen kişisiyle bu konuyu konuştuk.
Onlara göre, İmralı’da şöyle bir olay olmuş.
Cezaevi yetkilileri, hücresini arayacakları gerekçesiyle, teröristbaşı Öcalan’ı kaldığı odadan çıkarmışlar.
İki görevli koluna girmiş ve koridorda yürütmeye başlamışlar.
O sırada üçüncü bir yetkili, arkadan gelip, başını bastırarak, Öcalan’ı yere yatırmış.
Yine onların ifadesine göre, ayağını da başının üzerine basmış.
Öcalan, "Bu yaptığınız çok kötü bir şey. Ama size karşı koymayacağım. Niyetiniz beni öldürmek mi" demiş.
Başını bastıran yetkili, "Henüz değil, ama sıra ona da gelecek" diye cevap vermiş.
DTP’lilerin anlattıkları bu.
* * *
Çankaya’daki 29 Ekim davetinde İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı gördüm ve bu konuyu sordum.
"Bu konu askerlerle Adalet Bakanlığı’nı ilgilendiriyor. Ama öyle bir olay olduğunu sanmıyorum" dedi.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de böyle bir olayı doğrulamadı.
Peki, Genelkurmay’ın Öcalan’a yönelik bir "psikolojik" uygulama talimatı var mı?
Hayır, kesinlikle böyle bir şey yok.
O zaman geriye ne kalıyor?
"Münferit" bir olay.
Böyle bir şey meydana gelmiş olabilir mi, sorusuna, doğrusu Ankara’da çok kesin bir "Hayır" cevabı alamadım.
Münferit bir itiş kakış mı sorusu kafamda yanıtını tam açıklığıyla bulmuş değil.
Ama bu konuda aşırı temkinli olmaya gayret ediyorum.
Dediğim gibi, bu iddiayı ortaya atanların sicili pek temiz değil.
Geçmişte, teröristbaşının zehirlenmeye çalışıldığı yolunda bir palavrayı ortaya atmışlardı.
Bugün bu yoldaki propagandanın yeni bir adımını atmış da olabilirler.
O konuda temkinliyim.
Ama bu temkine rağmen şunları da söylemeden geçemeyeceğim.
İmralı’da görev yapan yetkililerin, çok dikkatli olması, psikolojik açıdan çok donanımlı kişilerin orada görevlendirilmesi gerekir.
Çünkü orada, "münferit" bir olay bile, terör örgütü tarafından etkili bir provokasyon aracı haline dönüştürülebilir.
Benim tavsiyem şu.
Bu olayı ayrıntılı biçimde araştırıp, tatmin edici bir açıklamayı yapmak.
* * *
Biliyorum bu yazı bazı okurlarımın tepkisini çekecek.
Sonunda orada yatan kişi bir bebek katili diyeceksiniz.
Binlerce askerin, sivilin, kadının, erkeğin kanına girmiş bir teröristbaşı.
Evet ama öyle olsa da, medeni bir ülkenin cezaevinde aşağılayıcı, küçültücü muameleye tabi tutulmaması gerekir.
Daha da önemlisi, biz istesek de istemesek de, bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümü, ona başka şeyler atfediyor.
Dolayısıyla, Kürt sorununu çözmek, akan kanı durdurmak istiyorsak, artık askeri önlemler yanında, işin "psikolojik" tarafına da bakmamız gerekir.
Oraya baktığımız zaman, Öcalan’ın cezasını çekme şartlarını da komplekssiz biçimde konuşabilmek gerekir diye düşünüyorum.
Mesela, hücresine, niye bütün kanalları alan bir televizyon konulmaz?
Niye istediği gazeteler verilmez?
Bence bunları yeniden düşünmekte sayısız yarar var.