RUHAT MENGİ
Biz “Ülkede gerilim arttı, terör şehirleri esir aldı, kurumlar çatışma içinde” diye yazdığımızda fena halde bozuluyorlardı. Kendilerine bağlı gazete ve yazarlar “Bunlar OHAL’e zemin hazırlıyor” benzeri abuk yorumlar yapıyordu. Yabancı medyada “Türkiye’de demokrasi yok oluyor, İslâmcı AKP hükümeti medyadan yargıya tüm kurumları ve muhaliflerini yoğun baskıyla susturmaya çalışıyor. Ergenekon soruşturması inandırıcılığını yitirdi” şeklinde makaleler çıktığında veya ABD’de sorular sorulduğunda “Ne demek Türkiye’de medya ve herkes ABD’den bile daha özgür. Birileri burada kulis mi yaptı” benzeri cevaplar veriliyordu.
Dünyanın en önde gelen 4 haber ajansından biri olan Reuters, yaptığı Türkiye analizinde de aynı noktaları vurgulayıp “yaratılan gerilimin ve kurumlar arası çatışmanın” tehlikeli sonuçlarına değindiğine göre acaba ona da bu incileri dizecekler mi, merak ediyor insan...
Kürt açılımı, Milli Birlik Projesi, Demokratik açılım diye ismine bile bir türlü karar veremedikleri girişimin daha ilk adımda yanlış başlatılmasıyla; DTP’nin “terör örgütüyle ilişkisini kesmesi ve sürekli olarak ‘PKK ile Öcalan’ı’ öne sürmekten vazgeçmesi” istenmeden muhatap alınmasıyla, kendi açılımlarının “DTP-PKK ikilisinin istediği açılımlarla ilgili olmadığı” bilinmesine rağmen yapılan göz boyamalarla öyle bir noktaya gelindi ki geri dönüşü mümkün değil.
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan DTP “BDP’ye dönüşürken ve Meclis’te kalmaya karar verirken” kapatma kararına meydan okurcasına “Bunu Öcalan’ın isteğiyle yaptıklarını” açıkladı. Yeni BDP’nin açılışını da bir PKK’lıya yaptırdı. Hemen arkasından PKK “İstediğimiz açılım kesintiye uğrarsa iç savaş çıkarırız” tehdidini savurdu.
PKK’nın sivil oluşumu KCK/TM’de yönetici konumunda bulunan DTP’li belediye başkanlarının gözaltına alınması üzerine Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir bir siyasetçinin asla ağzına almayacağı küfürlerle ve yine Öcalan-PKK sloganları eşliğinde konuşmalar yaptı.
ŞİDDET TIRMANACAK
Şimdi son olarak BDP’den yapılan açıklamada “AKP hükümetinin ‘demokratik açılım’ söylemi ile Türkiye’yi ve dünyayı yanılttığı” belirtiliyor ve; “Kürt halkının siyasi iradesine karşı saldırılar artmıştır, bu gözaltı politikası şiddeti tırmandıracak, kaosu derinleştirecektir” deniyor.
Bakıyoruz, Diyarbakır Baro Başkanı, Diyarbakır ve Hakkari milletvekilleri vb. yaptıkları açıklamalarda hep “halkın iradesinin gözaltına alındığından, barış ve demokrasiye karşı yapılan operasyon”dan söz ediyorlar. Aslında sormak lazım; terör örgütünde yöneticilik yapmak ne zamandır “barış ve demokrasiye hizmet” anlamına gelir oldu? “Halkın iradesi” dedikleri seçilmişlerin bunu yapması iradeye ihanetin ta kendisi değil midir?
Ama artık terör örgütünün siyasi kolları öyle etkin hale getirildi, Güneydoğu’da yapılan araştırmalarda tam tersi çıkmasına rağmen terör örgütü ve Meclis’teki uzantısı kendini “Kürt halkının temsilcisi” göstermeyi öyle ustaca başardı, terörü bile legalize etmeye başladı ve bütün bu olanlara rağmen mağdur rolünü sürdürdü ki soru sormak bile gereksiz kalıyor.
Öte yanda Ergenekon diye sıkıştırıla sıkıştırıla intihar eden subaylar, suikast iddiaları, hükümet-ordu restleşmeleri, tüm kurumların birbirine düşmesi, kısacası ülkede çok yönlü olarak estirilen terörde ne ararsanız var. Hani “zorluklardan yılmamak, ülkemiz için mücadele etmek gerekir” diyoruz ama hangi biriyle mücadele? Kurtuluş Savaşı’ndan farksız noktaya getirdiler ülkeyi...
Yine istedikleri 21 kişinin tüm sabit ve mobil telefonlarının dinlendiği, kayda alındığı, bazılarının yaşamının teknik araçlarla izlendiği, görüntü kaydı yapıldığı haberi geldi. Yalnız onlar mı, herkesi ve her kurumu “terörist şüphesiyle” izleyebilecekleri belirtiliyor. İstenen herkese keyfî arama kararları çıkartılıyor.
HEM SUÇLU, HEM GÜÇLÜ
Komediye bakın, yasa dışı dinlemeleri bizzat hükümet yaptırırken Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım “yasadışı dinlemelere önlem getireceklerini” açıklıyor. AKP Milletvekili Feyzi İşbaşaran ise “Emniyet içinde 3-4 grup olduğunu, bunların TSK ile hükümeti karşı karşıya getirmek için komplolar kurduğunu” söylemiş. Memleket yap-boz tahtasına döndü ya, önce gerilimi son haddine çıkar, sonra tamir etmeye çalış. Bir sonraki adımda yine gerersin.
Pardon, Emniyet kimin görev alanı içinde? Bu kadar tehlikeli bir örgütlenmeye izin verilmişse İçişleri Bakanı istifa etmek zorunda değil midir? Maalesef duyduğumuz her şey dehşet verici...
YILIN ÜRKÜTÜCÜ FİNALİ
Bu hafta 2009’un son Her Açıdan programında yılın en önemli gelişmelerini ve ürkütücü final olaylarını tartışacağız.
Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu, Ergenekon soruşturmasını yakından izleyen CHP’nin hukukçu İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, İstanbul Barosu eski Başkanı, Avukat Turgut Kazan, Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Bşk. Galip Ensarioğlu ve Bahçeşehir Üniv. Siyaset Bil. Öğr. Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Esmer’in katılacağı programda bilmediğiniz, karanlık kalmış birçok nokta aydınlanacak, ‘kaçırmayın’ derim.
Yılın son Her Açıdan’ına hepinizi bekliyorum.