Ege İhracatçı Birlikleri'nde düzenlenen ''Tekstil ve Hazır Giyim'' zirvesinin ortak açıklamasında, ihracatçıların öz kaynaklarıyla gelip gelebileceği son noktanın 2005 Temmuz'u olduğu belirtilerek, ''Bundan sonrası için iyileştirici tedbirler, üretim ve ihracat lehine geliştirilmediğinde kazanan yine ithalat ve kayıt dışı olacaktır'' denildi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı
başkanlığında İstanbul, Ege, Denizli, Akdeniz ve Güneydoğu Tekstil ve
Hazır Giyim İhracatçı Birlikleri başkanlarının katılımıyla ''Tekstil
ve Hazır Giyim Zirvesi'' düzenlendi. Zirvede hazırlanan ortak
bildiriyi İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği
Başkanı Orakçıoğlu okudu.
Ortak açıklamada, ihracatta Temmuz ayında görülen yüzde 1.1'lik
artış oranının, ''sektörün kulaklarını sağır eden alarm sinyallerinin
başka kesimler tarafından da duyulmasına'' neden olduğuna dikkat
çekildi.
Türkiye'nin ''gözbebeği'' olarak görülen hazır giyim, otomotiv ve
demir-demir dışı metaller sektörleri ihracatında gerilemeler
görüldüğüne dikkat çekilen açıklamada, uygulanan kur politikası ve
maliyet baskısı nedeniyle ihracatçının rekabet gücünü yitirdiği ifade
edildi.

-ENFLASYON VE KUR-

Son üç yılda enflasyonun TÜFE'de yüzde 74.9 artarken, kur
sepetinde yüzde 5.5 gerileme yaşandığının kaydedildiği açıklamada, şu
ifadelere yer verildi:
''Aradaki fark ihracatçının emeğinden çalınmaktadır. Üstelik bu
makas tarihin en açık noktasındadır. Açıkça söylemek gerekir ki, bu
matematikten asla bir eşitlik çıkmaz. Bu hesabı yapmaya devam edersek
bir süre sonra elimizdekileri de kaybetmeye başlarız.
Hükümetin bir an önce bu durumu düzenleyici tedbirler alması ve
uyguladığı para ve maliye politikalarını borç çevirmeye yönelik faiz
politikasından gerçek büyümeyi sağlayıcı, ihracatçıyı uluslararası
rekabet seviyesine çekecek destekleri üretmesi gerekir.
İhracatçı sektörlerin öz kaynaklarıyla gelip gelebilecekleri son
nokta 2005 Temmuz ayı olmuştur. Bundan sonrası için iyileştirici
tedbirler üretim ve ihracat lehine geliştirilmediğinde kazanan ithalat
ve kayıt dışı olacaktır.''
Açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşme
sonrası sektörün sürekli talep içinde olduğu yönünde bir hava
oluşturulduğu belirtilerek, hükümete yöneltilen taleplerin sektörün
hiçbir kesiminin menfaatlerini içermediğini, taleplerin sektörel değil
ulusal nitelikte olduğu kaydedildi.

-DEVALÜASYON VE KUR POLİTİKASI-

Ortak açıklama sonrası soruları yanıtlayan TİM Başkanı Oğuz Satıcı
ise devalüasyon beklentisi olup olmadığı yönündeki bir soru üzerine,
''kur politikasıyla ilgili bir konuyu telaffuz etmek istemediklerini,
taleplerinin para ve maliye politikası ile ilgili olduğunu'' ifade
etti.
Yüksek reel faize dayalı borç çevirme programının merkezine artık
üretim ve ihracatın da oturtulması gerektiğine işaret eden Satıcı,
''Artık (enflasyon-kur) makası taşınabilir olmaktan çok uzakta. Bunu
bugün görmezlikten gelirsek belki bugün konuşmadığımız, hiç birimizin
konuşmak dahi istemeyeceği şeylerle önümüzdeki günlerde karşı karşıya
geliriz'' dedi.
Satıcı, hükümetin uyguladığı teşvik politikasının yanlış olduğunu
belirterek, ''Bunu defalarca kendilerine ilettik. Sayın Başbakan bu
konuda siyasi bir tercih yapmıştır. Onların tercihlerine saygı
duyacağız. Biz nasıl işimizi yaptığımızda kazanıyoruz, kaybediyoruz.
Bu siyasi tercihler de onların kazanacakları ya da kaybedecekleri
hanelerine yazılacak şeylerdir'' dedi.

-5020 SAYILI YASA VE EK 5 MADDESİ-

Kamu bankalarına borcu olanların yurtdışına çıkışlarını engelleyen
5020 sayısı yasa ve Ek 5 maddesiyle ilgili bir soruyu da yanıtlayan
Satıcı, düzenlemenin ''akla ve mantığa aykırı'' olduğunu savunarak,
şöyle devam etti:
''İzah etmek mümkün değil, aklın mantığın almayacağı bir
düzenleme. Bu, Türkiye'nin bir ayıbıdır, ilkel bir yasal düzenlemedir.
Böyle bir yasal düzenleme, Türkiye gibi AB yolunda adım atmış bir
ülkenin vizyonuyla örtüşmemektedir. Bu yasa, özelleştirme konusunun da
ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Hükümet
nezdinde gerekli girişimlerde bulunduk. 5020 ve buna bağlı ek 5
maddesi Türkiye'nin hafızasından silip atılması gereken özel bir
düzenleme. Bununla ilgili girişimlerimiz sürecek.''
Satıcı, sektörde görülen kayıt dışılık nedeniyle KDV indiriminin
yapılmadığı yönündeki iddialara ise ''Bazı cızırtılar olabilir. Bu
demokratik her yapının içinde olabilir. Bu kesinlikle tekstilde, hazır
giyimde KDV indiriminin yapılmamasına mazeret teşkil etmez,
etmemelidir, eğer etmişse de ayıp edilmiştir'' diye yanıt verdi.
Satıcı, tekstil sektörünün diğer ihracat sektörlerinin de sözcüsü
konumunda olduğuna dikkat çekerek, diğer sektörlerin dile getiremediği
konuların bu sektörün temsilcileri tarafından açıkça ortaya
konulabildiğine dikkat çekti.

-İSTANBUL DEKLARASYONU SÜRECİ-

İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı
Süleyman Orakçıoğlu ise 14 ay önce İstanbul Deklarasyonu ile başlayan
süreçte uluslararası alanda çok önemli kazanımlar elde ettiklerini
bildirdi.
Orakçıoğlu, ''Fakat biz maalesef dünyada yapmış olduğumuz olumlu
çalışmalara paralel olarak kendi içimizdeki sorunları aşamadık. Çin'e
karşı çok önemli bir sınav verdik. Direnç gösterdik. Ama özellikle
kendi rekabet koşullarımızı aşmak konusunda gerekli hassasiyeti,
olumlu yaklaşımı bir türlü göremedik'' diye konuştu.

İSO: EKONOMİDE YAVAŞLAMA BAŞLADI

İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) Ekonomik Durum Tespit Anketi Çalışması'nın ilk yarı sonuçları,  ekonomide 2004'ün ikinci yarısından itibaren başlayan yavaşlama eğilimini teyit etti.
    İmalat sanayi kuruluşlarının sektör ve ölçek bazında ilk yarı
sonundaki durumları ile ikinci 6 aya ilişkin beklenti ve önerilerine
yer veren anket, İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük tarafından
basın toplantısıyla açıklandı.
    Yılın ikinci yarısında ekonomideki olumlu gidişte nispi bir
yavaşlama yaşandığını belirten Küçük, enflasyonla mücadelede başarının
devam ettiğini ancak diğer temel göstergelerde bazı olumsuz
eğilimlerin harekete geçtiğinin göze çarptığını söyledi. Tanıl Küçük,
''Örneğin ekonominin ana sektörü olan sanayi sektöründe 2002, 2003 ve
2004'ün ilk yarısında gördüğümüz yüksek aylık üretim artışları,
2004'ün ikinci yarısında ve 2005 yılı ilk yarıda daha küçük oranları
artışlara dönüşmüştür'' dedi.
    Ekonomideki nispi yavaşlamanın 2005 yılının ilk yarısına ait durum
tespit anketi sonuçlarında da hissedildiğini ifade eden Tanıl Küçük,
üretim, iç satış, ihracat, siparişler ve istihdam göstergeleri
birarada değerlendirildiğinde, 2005'in ilk yarısının 2004 ikinci
yarıya göre daha olumsuz geçtiğinin ortaya çıktığını bildirdi.
    Tanıl Küçük, söz konusu temel göstergelerde ikinci yarıya yönelik
olumlu bekleyişin de bir miktar azaldığını kaydetti.
   
    -EKONOMİDE YAVAŞLAMA EĞİLİMİ-
   
    İSO Yönetim Kurulu Başkanı Küçük, yılın ilk yarısına dönük anket
çalışmasının, ekonomide 2004'ün ikinci yarısından itibaren başlayan
yavaşlama eğilimini teyit eder nitelikte veriler sunduğuna işaret
ederek, ''2005 ekonomik programında ekonominin soğuması
öngörülmektedir. Dolayısıyla yavaşlama beklenen bir eğilim olarak
kabul edilebilir. Ancak ekonomideki yavaşlama, büyümenin devamını
tehdit edecek boyutlara ulaşmamalıdır'' dedi.
    2005 için öngörülen yüzde 5 büyüme hedefinin büyük olasılıkla
gerçekleştirileceğini belirten Küçük, 2005 ile birlikte 4 yıldır üst
üste büyümenin başarılmış olacağına işaret etti.
    En az 5 yıllık kesintisiz büyüme dönemlerinin sürdürülebilir
büyümenin başlangıcı olarak kabul edildiğine dikkat çeken Küçük, son
dönemlerde elde edilen önemli başarılara ve yapısal değişim yönünde
atılan adımlara rağmen büyümenin sürdürülebilir bir yapıya
kavuştuğunun henüz kesinlik kazanmadığını vurguladı.
   
    -1994'DEKİ KRİZDEN SONRA DA 4 YIL BÜYÜME OLDU-
   
    1994 yılındaki krizi takip eden 4 yılda da büyümeler elde
edildiğini ancak bu büyüme döneminin 1999'daki yüzde 6.1'lik küçülme
ve 2000'deki yüzde 6.3'lük büyümeyi takiben 2001'deki ağır krizle ve
yüzde 9.5'lik rekor düzeydeki küçülme ile noktalandığını anımsatan
Küçük, şöyle devam etti:
    ''Yakın dönemdeki deneyimlerimiz hala ne kadar dikkatli gitmemiz
gerektiğini hatırlatır niteliktedir. Ekonomi temel önceliğimiz olmaya
devam etmelidir. Büyüme 2006 ve sonrasında da mutlaka kesintisiz bir
şekilde devam etmelidir.
    Mevcut durum itibariyle ekonomideki gidişin rahatsız edici
noktaları olarak karşımıza çıkan üretimdeki, ihracattaki, iç
talepteki, yatırımlardaki yavaşlama eğilimi ve dış ticaret açığı ile
cari işlemler açığındaki hızlı yükseliş dikkatle takip edilmelidir.
Ümidimiz ve dileğimiz son dönemde ortaya çıkan bu olumsuz gelişmelerin
geçici olmasıdır.''
   
    -''İYİMSERLİK SÜRÜYOR, ZEMİNİNİ İYİ DEĞERLENDİRMELİYİZ''-
   
    Sıkıntılar bulunmasına, üretimdeki sorunların devamına rağmen
anketin yüzde 70.7 gibi yüksek bir oranla işletmelerin
iyimserliklerini hala koruduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Küçük,
şunları söyledi:
    ''Ekonomideki kazanımların korunması ve daha ileriye taşınması
için uygun zemine hala sahibiz ve bu zemini iyi
değerlendirebilmeliyiz. Yapılması gereken, süratli davranmaktır.
    Başarıları kabul ve takdir ediyoruz, ancak başarıların devamı için
yapılması gerekenleri ifade etmeyi de vazifemiz olarak görüyoruz.
Büyümenin devamı, üretimin ve yatırımın desteklenmesine bağlıdır.
Üretimin sorunlarının çözülmesinde önemli bir rol oynayacağı beklenen
yapısal reformların sonuçlandırılmasında ve girdi maliyetlerinin
rekabet ettiğimiz ülkelerle eşit seviyelere çekilmesinde maalesef
şimdiye kadar yeterli mesafe alınmamıştır. Önümüzdeki süreçte hükümet
ve ekonomik yönetimi ülkenin büyüme potansiyelini açığa çıkaracak,
yatırımı, üretimi destekleyecek adımları atmakta çok daha süratli
hareket etmelidir. Sanayicimizin arzusu, beklentisi budur.''
    Tanıl Küçük, temel göstergeler ve beklentilerdeki olumsuz
gelişmeyi bir alarm olarak görüp görmediklerine ilişkin bir soru
üzerine de, ''Biz alarm kelimesini kullanmıyoruz. Küçük sinyaller
ifadesini kullanmayı tercih ediyoruz. İhracattaki bu duraklama da
diğer beklentilerdeki gerileme de anketimizden aldığımız sinyallerdir.
Bunu ifade ediyoruz, daha sonra da rakamı ortaya koyuyoruz'' dedi.
    Küçük, ankete katılanların sürdürülebilir büyüme konusunda hala
zemine sahip olunduğunu, beklentileri olduğunu ortaya koyduğunu
belirterek, bu beklentilerin bir an önce cevaplandırılması gerektiğini
düşündüklerini söyledi.