İsrail bölgeden toprak alma ve Kudüs yakınlarında yeni yerleşim yerleri kurarak Yahudileştirme çalışmalarını sürdürüyor. Filistinlilerin toprak satışı ise anlaşılmaz çelişkinin boyutlarını ortaya koyuyor. Gazze'den çekilme politikası nedeniyle 'şahin' yaklaşımı yıpranan Ariel Şaron'un, muhtemelen 2006'da yapılacak seçimler öncesi imajını sağlamlaştırmak amacıyla yeni yerleşim yerleri kurmak istemesi pek de yadırganmıyor.

ARAPLAR DOĞU KUDÜS'TE TOPRAK SATIYOR

İsrail, bu amaçla Kudüs'teki Filistin yerleşim yerlerinden ev ve toprak satın alarak bu bölgelere özellikle Avrupa ve ABD'den geri çağırdığı Yahudi aileleri yerleştiriyor. İsrail'e göç etmeleri sağlanan Yahudilerin büyük bir kısmı, Yahudi teolojisinde çok büyük önem atfedilen Kudüs'e yerleştiriliyor. Kudüs, Birleşmiş Milletler (BM) kararı uyarınca İsrail kontrolünde bulunan ''Eski Şehir'' ve Filistinlilere bırakılan ''Doğu Kudüs'' olmak üzere ikiye bölünmüş durumda. Fakat İsrail Kudüs'ün kontrolünü tamamen eline geçirebilmek için Doğu Kudüs'ten toprak satın alarak bölgeyi Yahudileştirmeye çalışıyor. İsrail söz konusu stratejiyi, ''Birleşik Kudüs'' ideali çerçevesinde Kudüs'ün kurulması muhtemel bir Filistin Devleti sınırlarında kalmasını önlemek için uyguluyor. Şu an Doğu Kudüs'te yaşayan 200 bin Filistinliye karşılık, 5 bin Yahudi, şehrin bu yakasına yerleşmiş durumda. Hatta İsrail Başbakan'ı Ariel Şaron'un da Doğu Kudüs'te arazi ve evleri olduğu iddia ediliyor. Bu bağlamda, Kudüs yavaş yavaş Yahudileştirilirken, Filistinlilerin söz konusu tehlikeyi kendi elleri ile yarattıkları açıkça gözler önüne seriliyor.

KURULAN YENİ YERLEŞİM YERLERİ

Bu noktada Filistinlilerin topraklarını, evlerini İsraillilere neden sattıkları sorusu gündeme geliyor. Ekonomik durumları vasatın çok altında olan Filistinliler içinde bulundukları yoksulluk ve sefaletin getirdiği öngörüsüzlükle, belki de sonunun Kudüs'ün tamamen işgaline varacağını düşünmeden, arazileri yüksek fiyatlarla Yahudilere satıyor. Sebebi büyük oranda ekonomik olan bu satışların, kendileri için son derece hayati siyasi sonuçlar doğuracağının bilincinde olmayan Filistinliler, karşı karşıya oldukları tehlikenin farkında bile değilken, İsrail Doğu Kudüs'te yaşayan Yahudilerin yoğun olarak bulunduğu bölgelerde yeni toplu konut projelerini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Söz konusu projelerden ilki Ağustos 2004'te Har Gilo bölgesinde başlatıldı. Yaklaşık 100-150 ailenin yerleştirileceği Har Gilo bölgesi, bu yolla tamamen Yahudileştirilen Filistin topraklarından biri olacak. İsrail Har Gilo'nun hemen ardından da Har Adar bölgesinde de yaklaşık 100 ailenin yerleştirileceği konutların yapımına izin verdi.

İsrail Gazze'den çekilmeye hazırlanırken bir taraftan Kudüs yakınlarında kurulması planlanan toplu konutlara Batı Şeria'da yenileri ekleniyor. İsrail'in Batı Şeria'daki ''Adam'' ve ''Emmanuel'' yerleşim birimlerinde de yaklaşık 230 konut inşa edeceği ileri sürülüyor. Yine 2004 yazında Batı Şeria'da 1000 yeni konutun inşası İsrail parlamentosu Knesset'te onaylanmıştı. BM kararlarına rağmen yapımına halen devam edilen ''Güvenlik Duvarı'' ile zaten büyük bir bölümü İsrail sınırlarında kalacak olan Batı Şeria'da inşa edilecek yeni konutlar İsrail'in yine yeni bir çift yönlü politikası ile karşı karşıya olduğumuzu akıllara getiriyor.

BAHAR HAVASI ZEDELENEBİLİR

BM'nin 1967 sınırlarına göre bağımsız bir Filistin Devleti kurulmasını ve İsrail'in yerleşim bölgesi kurmasının dondurulmasını öngören 242 sayılı kararını hiçe sayarak kurulacak olan yeni yerleşim yerlerinin, giderek hız kazanan İsrail-Filistin Barış Görüşmelerini olumsuz yönde etkileme olasılığı çok yüksek. Ortadoğu barışı için ''temel'' teşkil ettiği ileri sürülen Yol Haritası'na tamamen aykırı olan yeni yerleşim yerleri kurulması Arafat'ın ölümü ve bir anlamda İsrail ve ABD'nin istediği Arafat yönetiminin tasfiyesi sonrası oluşan bahar havasını zedeleyebilir.

GAZZE'DEN ÇEKİLME BİR İLLÜZYON MU?

Tarihi bir öncü ve yerleşimci topluluklarının kurucusu olarak, Ben Gourion ve Golda Meir'den sonra ''Büyük İsrail İdea''sının babası olarak görülen Ariel Şaron (1) ideolojik fikirlerine ters gibi görünen ve siyasi kariyerini etkileyecek olan çekilme stratejisi ile ne yapmaya çalışıyor? Ya da ne yapmamaya? Ariel Şaron'un aşırı dinci Yahudilerin ölüm tehditlerine kadar varan şiddetli tepkilerine karşın ısrarla Gazze'den Çekilme Planını savunması aslında aynadaki barış güvercininden başka bir şey değil. Daha açık bir ifade ile Şaron aynadan dünyaya yansıyan barış görüntüsü ile uluslararası kamuoyu önünde çözümden yana olan taraf imajı yaratmaya çalışıyor. Ancak yine aynı Şaron, Gazze'den çekileceğini ilan ederken bir yandan da yeni yerleşim yerleri oluşturmak için projeler hazırlatıyor; uygulamaya koyuyor. Siyasi gözlemciler Şaron'un bu çift yönlü politikası ile Gazze'den çekilmeye karşı çıkan Likud partisi üyelerinin ''gönlünü almayı'' arzuladığı yorumlarını yapıyor. Şaron'un, yine aynı şekilde Gazze'den Çekilme Planı'ndan son derece rahatsız olan ''zeolot'' denilen aşırı dinci-fanatik Yahudilerin tepkilerini biraz olsun dindirme gayreti içerisinde olduğu görülüyor. Zira, İsrail'de 2006 yılında yapılması kuvvetle muhtemel görünen seçimler öncesi, Şaron'un Gazze'den Çekilme Planı ile yıkılmaya yüz tutan ''şahin'' imajını geri kazanması gerekiyor. Arafat'ın ölümü ile kendi açısından büyük bir siyasi koz ve seçim malzemesi olarak gördüğü ''Terörist Arafat'a karşı mücadele'' argümanını kaybeden Şaron yeni yerleşim yerleri ve toplu konut projeleri ile kendisinin ve iktidarının yerini korumayı amaçlıyor. **

''1,Chakri Belaid, ''Barış Parmaklıklar Arkasında'' , Regards, 25 Ocak 2005 C. strateji