Akademisyen Aslı Zengin, 2004-2007 arasında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde yüksek lisans yaparken, İstanbul'daki hayat kadınlarının durumunu ele alan bir çalışma hazırlamış. Kendisi halen Toronto Üniversitesi Antropoloji ve Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları ortak programında doktorasını sürdürüyor. Master sırasında hazırladığı çalışmaysa Metis Yayınları tarafından, 'İktidarın Mahremiyeti/ İstanbul'da Hayat Kadınları, Seks İşçiliği ve Şiddet' adıyla kitaplaştırıldı...
- Fuhuşun epey yaygın olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda büyük bir kötülük biçiminde algılandığı da malum... Sizce garip bir durum mu?
Büyük bir çelişki olarak göremiyorum maalesef. Benzer ikiyüzlülük hikayeleri her yanımızdan akıyor. Nasıl namus, ahlak, kutsal aile, eğitim naraları atıp sonra da gidip kızına, yeğenine, komşusuna, öğrencisine tecavüz eden bir sürü erkek varsa; bir o kadar da hayat kadınlarıyla zaman geçirip, sonra hiç yaşanmamış gibi hayat kadınlarını yeren ve 'sıcak' evine dönen adam var. Bunu toplumda çok sıkı örgütlenmiş ve kadınları ayrı köşelerde mağdur eden ataerkil dayanışmanın bir sonucu olarak yorumlamak mümkün.
- Fuhuşun meşru bulunduğu alanlar sandığımızdan daha mı geniş?
Kesinlikle öyle. Araştırmaya başlamadan önce bu kadar geniş bir haritaya sahip olduğunu bilmiyordum. Genelevleri saymazsak bu harita günlük hayatımızda kullandığımız rotaları içeriyor; herkese açık sokaklar, parklar, caddeler, kamuya açık tuvaletler, meydanlar... Eğer bu durumdan haberdarsanız ve sadece bu işin içindeyseniz görebileceğiniz bir sürü seks alışverişi dönüyor buralarda. Bunu görmezden gelerek meşrulaştıran birçok insan var. Böylece seks işçilerine karşı yapılan şiddet de ciddi şekilde meşrulaşıyor.
BİLGİLER GİZLENİYOR ARAŞTIRMA İZNİ VERİLMİYOR
- Araştırmanız sırasında şaşırtıcı durumlarla karşılaştınız mı, yoksa her şey sürprizsiz mi gerçekleşti?
Aslında hiçbir şey beklediğim gibi gitmedi başlarda. Araştırma için kurumlardan izin almanın bu kadar zor olacağını düşünmemiştim. Beni en çok şaşırtan hayat kadınlarının rutin sağlık kontrolleri için gitmek zorunda oldukları hastaneye erişimimin çeşitli kılıflar altında engellenmesiydi. Cankurtaran'daki Deri ve Tenasül Hastalıkları Devlet Hastanesi... Yani ismine baktığınızda herhangi birinin bu hastaneye ziyaret veya sağlık kontrolü için girmesinde bir sakınca yokmuş gibi görünüyor, fakat pratikte durum böyle işlemiyordu.
- Gittiğinizde nasıl karşıladılar sizi?
İlk ziyaretimden sonra ne hastaneye girmeme ne de oradaki kadınlarla konuşmama izin verdiler. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'nden izin almaya çalıştığımda, 'Neden bu konuyu çalışmak istiyorsun? İlla hastanede çalışacağım diyorsan sana hemen bir kadın doğum hastanesi ayarlarız' gibi beni şaşırtan önerilerde bulundular.
2001'DE GENELEVLERE KAYIT DURDU AMA...
- Bu gizlilik kaygısı neden?
Cumhuriyet'in kuruluşundan beri geçen zamana şöyle bir bakmak yeter. Sadece kurumlar değil tüm bir toplum sırlar üzerine inşa edilmiş. İnkar edilen, gizlenen birçok yaşam var. O yüzden Şeffaflık Yasası gibi demokrasinin gelişimine katkıda bulunabilecek yasalar aslında kağıt üzerinde geçerli. Bir yasayla bilginin önü açılıyorsa, başka bir düzenlemeyle bu bilgiye erişim çok rahat engellenebiliyor. Çünkü bilgi, güç demek ve belirli bilgilerin toplumda dolaşımı, güç dengelerinin yeniden düzenlemesine zemin hazırlıyor.
- Bu alanda çalışanların sayısı arttı mı son yıllarda?
Genel resme bakınca, AKP'nin iktidar olduğu 2001'den beri İstanbul'daki genelevlere yeni kayıt yapılmıyor. Hükümet, İstanbul genelevlerini bu yolla bitirmeyi, sonrasında da 'fuhuşu biz bitirdik' gibi bir propaganda yapmayı düşünüyor olabilir. Diğer taraftan kayıt dışı seks ticareti hızla devam ediyor.
- Genelevlerin kapatılmaya çalışılması devletin bu alandan çekilmek istediği anlamına gelir mi?
Aksine, seks işçiliği yapan kişileri kayıt dışı seks ticaretine ittiğinden, bazı polislerin eline daha çok güç veren, rüşvet ve şiddet ilişkilerini hayli artıran bir rant ekonomisi yaratıyor. O yüzden birçok seks işçisi aslında genelevlerin kapatılmasından çok, çalışma ve güvenlik koşullarının iyileştirilmesini; 'seks işçisi' adıyla yasal bir kategorinin tanınıp bazı yasal haklara kavuşmayı ve devletin seks işçilerinin yaşadığı şiddete karşı acil önlem almasını talep ediyor.
- İstanbul'da polislerin fuhuşla mücadele etmesi için 'bonus sistemi' uygulandığını duymuştum...
Hüseyin Çapkın'ın 2009'da Emniyet Müdürü olmasıyla başlayan bir sistem... Mesela sokak satıcıları, sokak çocukları, seks işçileri ve trans kadınlar tehlike arz eden gruplar olarak görülmeye başlandı. Polisler en yüksek puanı trans kadınlara kestikleri cezalardan alıyor. Ceza keserken Trafik Kanunu ya da Kabahatler Kanunu gerekçe gösteriliyor. Trans kadınlara durduk yere bir sürü ceza kesildi. Bu cezalar çoğu zaman seks işçiliği yapan trans kadınları yeniden seks işçiliği yapmaya sevk etti. Borçlarını başka türlü ödeme yolları yok. Halbuki bu insanlara uygulanan şiddet, ayrımcılık ve dışlamayla ilgili çözüm geliştirmek için çabalansa, uzun vadede asayiş sorunu zaten asgari düzeye inecek.
- Fuhuşla ilgili yasalarda konu sadece kadınlar. Bu işi yapan erkek ya da transseksüellerden bahsedilmiyor; yeni mi çıktılar?
Fuhuşla ilgili yasalar 1933'te yürürlüğe girmiş. Çok az değişiklik yapılmış bugüne kadar. Erkeklerin veya transların bu alanda yeni olduklarını düşünmüyorum. Trans kadınlar özellikle 1990'lardan sonra artan kimlik siyasetleriyle, mücadeleleriyle ve kendilerine uygulanan devlet şiddetiyle beraber daha görünür oldu. Erkek seks işçileri ise en görünmez olan ve aslında sistemle bu sayede daha iyi başa çıkabilen grup.
- İstanbul'un kadın ticareti konusunda uluslararası üne sahip olduğunu duyuyoruz...
Uluslararası kadın ticareti üzerine bir araştırma yapmadım ama İstanbul'un bu haritada hem geçiş yeri hem de kadınların getirilip pazarlandığı yer olarak önemli bir noktayı temsil ettiğini biliyorum. İstanbul sadece kadınlar açısından değil; erkekler, hatta 18 yaş altı erkek çocuk seks işçileri açısından da uluslararası üne sahip. Küreselleşen neo-liberal ekonominin, gelişen teknolojinin, seyahat etmedeki kolaylıkların, artan yoksulluğun bunda rolü var.
Kayıt dışı çalışmak daha avantajlı!
- Bu alanda çalışan kadınlar yaptıkları işe nasıl bakıyor?
Değişiyor. Seks işçiliğini ekonomik zorunluluktan yaptığını söyleyen de var, bir şirkette sekreterlik yapmaktan daha iyi bulduğunu söyleyen de... Özellikle patronlarından gördükleri cinsel tacize çok düşük ücretlerle çalışarak katlanmaktansa, seks işçiliğiyle daha fazla para kazanmaya sıcak bakanlar var. Evlilikle seks işçiliği arasında fark görmeyenler de var. Bazıları ekonomik açıdan rahat etmek için, eşlerinin cinsel isteklerini ne zaman isterlerse karşılamak zorunda olduklarını anlatıyor. Buraya odaklanırken bu işe zorla çekilmiş, başka ekonomik çıkış bulamayanları marjinalleştirmemek gerek.
- Kayıtlı ve kayıt dışı alan arasında baskın bir tercih farkı var mı?
Konuştuğum kayıt dışı çalışanlar, kayıtlı çalışmayı seçenek olarak görmemişlerdi. Genelevin kendilerini hapsedeceğini, ömür boyu sicillerine işlenen bir kayıt bırakacağını söylüyorlardı.
Sokakta çalışmanın zorlukları ve özellikle güvenlik sorunu olsa da, riski alıp bedenlerinden kendileri sorumlu olmak istiyorlardı. Müşteriyi yeri geldiğinde seçme hakkı genelevdeki kadınlarla karşılaştırıldığında bir avantajdı. Aynı şeyi birçok seks işçisi trans kadın için söylemek zor. Artan nefret cinayetleri yüzünden müşteri seçerken çok tedirgin oluyorlar. Genelevi güvenli buluyorlar ama İstanbul genelevi kayıtları durduğu için kayıt yaptıramıyorlar.
AKŞAM