Ekrem İmamoğlu, kendisini desteklediğini sosyal medyadan duyurduktan sonra bıçaklanan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ”manevi kızı” Göknur Damat’ı, Tekirdağ’daki kuaför dükkanında ziyaret etti.
Sözcü'den Fatma Vurgun'un haberine göre İmamoğlu’nun geleceğini öğrenen Tekirdağlılar, Damat’ın dükkanının önünü doldurdu. ”Ekrem Başkan” ve ”Hak, hukuk, adalet” sloganlarını atarak İmamoğlu’na sevgi gösterilerinde bulundu. İmamoğlu, Damat ile dükkanında bir süre basına kapalı olarak görüştü. İkili, daha sonra kuaför dükkanında kameraların karşısına geçti. Damat’ın anne ve babası da basın toplantısı sırasında hazır bulundu.
”TOPLUMUN AHLAKINI HATIRLAMAMIZ GEREKİYOR”
”Sürpriz bir şekilde Tekirdağ’dayız” diyen İmamoğlu, ”Sevgili Göknur’u ziyaret geldik. Malumunuz üzücü bir olay yaşandı. Bu ve bunun gibi olaylar canımızı çok derinden sıkıyor. İnsanlığımızı, vicdanımızı ve toplumun ahlakını hatırlamamız gerekiyor. Sevgili Göknur’a, bir tercihinden dolayı saldırıda bulunmak, bir linç kültürünün toplumda yer etmesi, bunlar hepimizin sorunu. Şu anda belki simgesel olarak buradayız. Konu ne Göknur ne Ekrem İmamoğlu. Konu, toplumun ahlakı ve vicdanı. Bunu konuşmamız ve çözmemiz lazım. Hepimiz, her şeyden önce insanız. Makam, mevkii, siyaset o kadar enteresan yerlere gidiyor ki sanki hayat adına her şey orada var. Yok, hayat burada işte. Göknur’un şu dünyasına bakar mısınız? Girer girmez o kadar pozitif etkilendim ki. Arkasında müthiş bir hikaye olan bir insan. Sağlığıyla ilgili mücadele veriyor. Gayet insani bir şekilde çare arıyor, bu ülkenin Cumhurbaşkanına gidiyor. Bunların hepsi çok güzel şeyler. Gitmeli, herkes gidebilmeli” diye konuştu.
”NE VAR BURADA?”
”Belki de gördüğüm en şık kuaförlerden bir tanesini üretmiş burada” ifadelerini kullanan İmamoğlu, şunları söyledi: ”Kendisi, mesleğinde başarılar elde etmiş. Aynı zamanda vicdanını yansıtmış. Sağlığıyla ilgili mücadelesinde, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’ndan çare aramış. Bu ne kadar güzel bir şey. O gününde bunu başka türlü yorumlayanlar da yanlış yapmıştır, bugün de aynı şey geçerli. Bugün de sevgili Göknur, hür iradesiyle, aklıyla, fikriyle bir karar vermiş. Birine destek oluyor. İstanbul’da yaşamıyor olabilir ama bir tercihte bulunuyor. Bir dekont paylaşıyor, ‘Her şey çok güzel olacak’ diyor. Ne var burada? Birini mi kötüledi, birine mi hakaret mi etti? Toplum vicdanı dediğimiz şey çok önemli. Neticesinde sevgili Göknur bir saldırıya uğruyor. Niye? Toplum öyle bir hale getirilmiş ki, sosyal medya üzerinden yayılan ve yaydırılan birtakım işlemler, işler, öfkeler, hakaretler… Belki bunların etkisi altında kalan birileri yaptı, bilemem. Ama hepimizi üzen ve rahatsız eden bir olayla karşı karşıyayız.”
”YAPANLAR ELİNİ KOLUNU SALLAYA SALLAYA DOLAŞMASIN”
”Göknur’u Allah korumuş” diyen İmamoğlu, ”Sağlığından dolayı çok mutluyum. Annesine, babasına ve kendisine geçmiş olsun diyorum. İnsanın böyle güzel bir dünya kurabilmesi kadar güzel bir şey yok. Herkes kendi alanında güzel dünyalar kurabilmeli ki bu ülke güzel olsun. Toplumun bu süreçlerden kurtulması lazım. Saldırıya uğrayan gazetecimiz Sayın Demirağ’ı arayıp, defalarca görüştüm. Ölümle burun buruna geliyor. Bir linç kültürü daha. Daha kötüsü, bu tür eylemleri yapan insanlar, serbest kalıyor. Olacak şey değil. Daha yakın bir zamanda, bana göre Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en acı olaylarından biridir 21 Nisan’da yaşanan, Sayın Genel Başkanımız’ın başına gelen. O da yaratılan linç ortamının önemli bir sorunudur. Onun da sorumluları dışarıda. Göknur’a bu hareketi yapan kişinin mutlak bulunması konusunda, emniyet birimlerimizin hızlıca ciddi bir araştırma yapması şarttır. Çok geçmiş olsun diyorum ve inşallah Göknur’la güzel günlerde buluşuruz. Çayını, kahvesini içeriz” dedi.
DAMAT: SİYASETÇİ DEĞİLİM, MAKYÖZÜM!”
Gazeteciler, Göknur Damat’a da olayın oluş şekli soruldu. Damat, bu soruyu şöyle yanıtladı: ”Öncelikle şöyle söylemek istiyorum. Siyasete kesinlikle alet olmak istemiyorum. Ben, siyasetçi değilim. Ben, makyözüm. Kendi içimde büyük olan bir dünyam var. Kanser hastalığına yakalandım. Kanser hastalarının tüm Türkiye’de elçisi oldum. Cumhurbaşkanı’na gittim. Ondan da onur duydum. Her defasında da dile getirdim ama ben, parti tutmam. Ben, kişi tutarım. Kişinin fikri, benim fikrime yakınsa, evet o kişiyi desteklerim. Kanser hastaları, son 3-4 yıldır daha fazla konuşulur hale geldi. Ben, bir elçi oldum. Ben, barış istiyorum. Gerçekten 3 gündür sosyal medyada linç ediliyorum. Ne ilacımı içebildim ne yemek yiyebildim. Olaylara çok fazla canım sıkıldı. ‘Ne yaptım ki ben’ dediğim noktada, evimden dışarı çıkmaya karar verdim. Evimin bir üst sokağına gittiğimde, yanıma bir adam geldi. Bana bir şey yapabileceğini hiç düşünemedim. ‘Sen misin o yürekli’ dedi ve sol üst baldırıma sapladı. Damarıma çok az kalmış. Ne olduğunu anlayamadım. Karnımdan bıçaklandığımı sandım. ‘Kanserden ölmüyorum ama böyle ölüyorum’ diye düşündüm. Çok şükür”.
DAMAT: ”KENDİ HÜR İRADEM VAR”
”Sivil toplum örgütleri nerede” diye soran Damat, ”3 gündür gerçekten çok büyük bir linçe uğruyorum. Kadına şiddete hayır diyorum. Kendi hür iradem var. Kadınların da biraz korkusuz olmasını istiyorum” yanıtını verdi. Damat, ”Sizi arayan siyasiler oldu mu” sorusunu da ”Akşam Sayın Kemal Kılıçdaroğlu aradı. Siyasetten uzak biri olduğum için isimlerini hatırlamadığım milletvekilleri aradı. Başkanımız da geldi, sağ olsun. Bu olay benim başıma geldi. Geldiyse de bir barış olsun artık. Ben, kanser tedavisi gören, Tekirdağ’da normal makyözüm. Hiçbir alakam yok. Sanki Türkiye böyle bir sallandı, gitti, geldi. Bir Göknur Damat yüzünden. Bu çok acı bir şey” şeklinde yanıtladı.
”TOPLUMSAL VİCDAN ÇALIŞMALI”
İmamoğlu ise, ”Bu tür saldırılara karşı nasıl önlem alınacağına” yönelik soruya, ”Linç kültürü kötü. Bunun bitmesi için toplumsal vicdanı çalıştırmalıyız. Herkes yazacağına, çizeceğine, söyleyeceğine bu anlamda dikkat etmeli. En başta bu ülkeyi yönetenler, siyasiler, yani biz, herkes, hepimiz sözlerimize dikkat edeceğiz. Bu konuda eylemde bulunan insanlar, öyle elini kolunu sallaya sallaya ortalarda gezemeyecek” yanıtını verdi.
İmamoğlu’na sorulan diğer sorular ve seçilmiş İBB Başkanı’nın verdiği yanıtlar şöyle oldu:
Cumhurbaşkanı’nın sanatçılara yönelik ”Dalkavukluk yapmasınlar” sözleri…
– Yani ne diyeyim ki. İnsanın bazen nutku tutuluyor. Sanatçı, ne diyor? Bize destek oluyor. ”Her şey çok güzel olacak” diyor. Bunun dalkavuklukla ne alakası var Allah aşkına? Eski sayfaları mı çevirelim yani. Eski sayfaları çevirip sporcuların, sanatçıların yaptığı kampanyaya katılmalarını mı konuşalım? O bakımdan bu olmaz. Çok yazık. Siyaset adına, koca koca insanlar kötü sözler söylememeli, söylemesinler. Topluma yazık ediyorlar. Bu işi bitirmek lazım. Herkes işine baksın. Bakın, Türkiye demokrasi sorunu yaşıyor. Türkiye’de yaşanmış ve kazanılmış bir seçim başka bir boyuta taşınıyor. Bunu konuşsunlar ya da Türkiye’nin ekonomik sorunlarını konuşsunlar. Bıraksınlar bu işleri. Sanatçılar. Sanatçılar, dünden daha cesur olacak. Bizim insanımızın, iradesiyle kendi fikrini söyleyebileceğini ben biliyordum. Bunu bugün görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Memleket adına büyük bir kazanım aslında. Kimse kimsenin sesini, korkutarak, ürküterek, işinden ederek kısamaz.
”BU MİLLET UYANACAK”
– Ben, İBB’de görev yaptım. O dönem içerisinde, hiç kimsenin mevkiine, makamına dokunmadan, herkesten faydalanmanın adımlarını attım. Türkiye’de önemli bir insan kaynakları uzmanı arkadaşımın, bana danışmanlık yaptı diye THY’de sözleşmesi iptal edildi. Ben, adamdan Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri olan İBB’nin insan kaynaklarının daha iyi nasıl olması konusunda danışmanlık alıyorum. Yazık değil mi? Kimin talimatı bu? Gazeteci Ayşe Baykal, benimle ilgili bir köşe yazısı yazmış. ”Oy vermedim ama bu sefer düşünüyorum” demiş. Bağcılar Belediyesi’nin Engelli Rehabilitasyonu’na gönüllü katkı veriyor. Kardeşi orada çalışıyor. Sözleşmesi iptal edilip, işten çıkarılıyor. Bu neyin nesi Allah aşkın ya? Nereye kadar. Bir adım ileri gidemezsiniz. Olmaz. Bu millet uyanacak. Bu Ekrem, Göknur meselesi değil, memleket meselesidir.
”BEN SİZE LAF YETİŞTİRMEYECEĞİM”
– Çok üzüldüm. ”Çaldılar” kelimesini nasıl kullanırsınız ya. Bu ülkeye bakanlık yaptınız, başbakanlık yaptınız, meclis başkanlığı yaptınız. Ey eski meclis başkanı; ”çaldılar” kelimesini nasıl kullanırsınız ya? Kim? Ben diyorum ki, ”Anamın ak sütü kadar helal”, sen diyorsun ki, ”Çaldılar”. Hadi bakalım. Ben, size laf yetiştirmeyeceğim. Ben, sizin seviyenize inmeyeceğim. Sadece oturun aynaya bakın, çocuklarınıza, torunlarınıza bakın, kendinize çeki düzen verin. İnsan olduğunuzu hatırlayın. Çocukları kullanıyorlar bu kötü laflarla. 3 çocuk babasıyım. Her şeyden önce babayım. Ben, insanım. Bunu anlatmaya çalışıyorum. Nedir ya? Oy meselesi. Kazanırsak her şey çok iyi, kaybedersek her şey çok kötü.
Kampanyanız süresince güvenlik önlemleri artırılacak mı? Karşı kampanyanın adı da ”Daha güzel olacak”…
– Ne güzel işte. En azından ”güzel” kelimesini hatırlattık. Güzel kelimesini kullansınlar. Düne kadar terör örgütünün mesajıydı. Bunu 15 yaşındaki bir çocuk buluyor. ”Her şey çok güzel olacak Ekrem Abi” diyor. Bundan daha güzel, daha organik bir şey olabilir mi? Elbette güvenlik tedbirlerimiz her geçen gün artıyor. Çünkü çevremizde her geçen gün, çığ gibi insan büyüyor. Sevgi seli var. Beni koruyan milyonlarca insan olduğunu hissediyorum. Bu, Allah’ın bir lütfu bana. ”Ben, bu sorumluluğun altından nasıl kalkarım” diye dua ediyorum. Her sabah elimi yüzümü yıkadığımda aynaya bakıp birkaç dakika düşünüyorum. Bu bir sorumluluk. İnsanlar size sevgisini veriyor, beklentilerini anlatıyor. Göknur’un bana yaşattığı bir sorumluluk. Ben, buradan çıktığımda yol boyu onu düşüneceğim. Böyle bir çevrem oluştu Allah’a şükür. Benim güvenliğim İstanbullular’a ve toplumun vicdanına emanettir. Elbette ki güvenlik görevlileri gerekeni yapıyor. Emniyetimize, polisimize teşekkür ediyorum. Onların hiçbirinin ayağına taş değmesin istiyorum. Burunları bile kanamasın. Onların yeri ayrı. Ama milletin sevgisi ve vicdanı bizi koruyacaktır.
Binali Yıldırım’ın, ”İBB’de küçük arıza çıktı, inşallah bu arızayı gidereceğiz” sözleri…
– Türkiye’de, küçük değil, bu süreçte çok büyük bir arıza çıktı. Demokrasi arızasını çıkardılar. Bu demokrasi arızasını, Allah’ın izniyle, 23 Haziran’da halkımızla beraber tedavi edeceğiz. Tecrübe tabii ki çok önemli ama tecrübesini iyi kullanamayanlara diyorum ki, bir kendilerini silkelesinler, kendilerine gelsinler. Söyledikleri sözlere dikkat etsinler. Geri dönüp baktığımızda, kendisine hatırlatırım, ilk gece çıkıp, ”Ben kazandım” deyip, ilk arızayı çıkaran kendisiydi. Onu da tedavi ettim. Bu sözünü de tedavi edeceğim. 23 Haziran’da inşallah demokrasiyi milletimizle beraber İstanbul’da tedavi edeceğiz