Bugünkü yazımın başlığı, “ Kritik Çarşamba ” olacaktı.. Çünkü, sınırda görevli tüm asker sivil memurlar, Çarşamba günü, yani dün veya Çarşamba’dan sonraki birkaç gün içinde Amerika’nın müdahalesini bekliyordu.. Bu beklentilerini de açık seçik ifade ediyorlar ve “.. bölgede olağanüstü bir askeri hareketlilik var..” diyorlardı..
Ancak Çarşamba gününden birkaç saat önce devreye giren Rusya, Suriyelileri ellerindeki kimyasal silahları vermeye ikna edince “Başkomutan”, Başkan Obama da müdahaleden vazgeçti ve Senatodaki karar tasarısını da geri çekti..
Bu karar, hem Türk tarafı, hem de Suriye tarafından Türkiye’ye geçmek için bekleşen 50 bin Suriyeliye rahat bir nefes aldırdı.. Aksi halde, Amerika’nın müdahalesi başlar başlamaz bu 50 bin Suriyeli Türk sınırına hücum edecek ve büyük bir kaos yaşanacaktı..
Türkiye’de Başkomutan kim ve Parlamento ne işe yarar..
Gelişen bu duruma herhalde üzülen iki kişi vardı.. Biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, diğeri de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu.. Dünya, müdahaleden vazgeçerek bu iki kişiyi “seviyeli bir yalnızlığa” daha bıraktı..
ABD Başkanı Obama, ‘Başkomutan’ olmasına rağmen Suriye’ye müdahale isteğini Senato’ya soruyor..
Bizim ülkemizde ise Başkomutan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür.. Parlamento ise tatildedir.. Geriye bir tek kişi kalıyor, o da Başbakan.. Yanıbaşımızda savaşa doğru gelişen olaylara Başkomutan sıfatıyla Cumhurbaşkanı sahip çıkmıyor.. Parlamento olağanüstü olarak toplantıya çağrılmıyor.. Bir tek kişi, ülkenin kaderiyle oynuyor..
Bölge insanları ise yukarıda belirttiğim gibi kan istemedikleri için oldukça mutlu.. Hatta hem sınırda biriken Suriyeliler hem de Türk tarafındaki Suriyeliler yavaş yavaş geri dönüşlere başladı bile..
Kaçakçılık Organize bir hale gelmiş..
Türkiye’ye geçmek için sınırın diğer tarafında çadır kentlerde yaşayan 50 bin kişinin çoğu halen “ne olur ne olmaz” diyerek sınırda beklemeyi tercih ediyor.. Ancak Türk hükümeti, hasta ve yaralıların dışında kimseyi içeri almıyor. Bir kişiyi bile alsa, karşı tarafta bekleyen 50 bin kişinin tepkisine neden olacağından korkuluyor..
İşte bu 50 bin kişi arasında zaten var olan kaçakçılık, daha da organize olmuş.. Türk sınırına ve Türk askerine saldıranlar da işte bunlar..
Yetkililerin anlattığına göre; bazı uyanıklar, bu çadırlarda yaşayan gençlere ve çocuklara para karşılığında kaçakçılık yaptırıyorlar.. Bu çocuklardan, ellerine verdikleri mazot bidonunu Türk tarafına bırakmalarını istiyorlar.. Çocuklar da büyük bir riske girerek kaçak mazotu Türk tarafına bırakmak için askere bile saldırıyor…
TSK buna itiraz etti.. Sınır görevlileri, Suriye tarafına, gençleri kışkırtan bu uyanıklara müdahale etmelerini ve bu kaçakçılığa engel olmalarını istedi..
Alınan önlemler sonucunda son 10 gündür bu tür olaylar azalmış gibi görünüyor..
Kimyasal Silahla Yaralı bir kişi bile tesbit edilmemiş..
Suriye’deki iç savaşta kimyasal silah kullanılınca Türkiye ve dünya ayağa kalktı. Ancak bu silahı kimin kullandığı belli değildi..
Buna rağmen Reyhanlı’ya bir kimyasal silah ölçüm cihazı gönderildi.. Kimyasal silahlara karşı erken uysaı sistemi ile donatılan bu cihazlar, yakınlarına atılan bir merminin kimyasal olup olmadığını çözümlüyor..Ayrıca insanlar üzerinde kimyasal silah izi arıyor..
Şu ana kadar yapılan ölçümlerde en ufak bir kimyasal silah izine rastlanmamış.. Yani kimyasal silahla yaralanan bir Suriyeli bile Türkiye’ye gelmemiş..
Ancak, bu cihazın kan tahlili yapamadığı yaralı bir Suriyeli Ankara’ya gönderilmiş..Ankara’da yapılan tahlilin sonucu bilinmiyor. Ancak, Başbakan Erdoğan’ın, Obama’ya göstermek üzere ABD gezisine götürdüğü mavi dosyanın, bu yaralının dosyası olabileceği ileri sürülüyor..
Peygamber’in Torunları ve
Şam İslam Devleti Militanları..
Sınır boyunca sürekli Esad güçlerine karşı savaşan muhalifler konuşuluyor.. 90 parçaya bölündükleri ancak bunlardan en tehlikelilerinin, “ Peygamber’in Torunları ve Şam İslam Devleti Militanları..”nın olduğu söyleniyor..Bu iki grubun acımasızca, her türlü katliamı yaptıkları ifade edildi
Bir hafta önce ölü ve yaralının olmadığı ancak patlamanın şiddetinden korkulan Babül Hava eski sınır kapısındaki patlamayı güvenlik görevlileri çözdü.. Patlamadan 8 saat önce park edilen bu araç bu iki grubun misillemesi olarak patlatılmış..
Bu grupların daha uzun süre bu sınırda yaşayacakları ve Türk yetkilileri uğraştıracakları ileri sürülüyor.. Normal zamanda da Türkiye’nin başına sürekli dert açılmasından korkuluyor..
Kritik saatlerde Suriye sınırındaki izlenimleri aktarmaya çalıştım.. Barış her şey rağmen güzel, insan ve canlı kim ne derse desin bir kere geldiği bu dünyada yaşamak istiyor..
Bunu bazılarının kafasına sokması lazım..
Kansız, savaşsız, kavgasız bir yaşam diliyorum..
Bitti..