ZAFERİN GETİRDİĞİ SORUMLULUK
VE CHP’NİN GELECEĞİ ÜZERİNE…
Milletvekili genel seçimi sonuçları belli oldu. Adalet ve Kalkınma Partisi, Türkiye’nin demokrasi tarihinde arka arkaya 3. kez seçimi kazanan ilk siyasi parti olma başarısını gösterdi. Hiç kuşku yok ki, bu başarı Başbakan Erdoğan’ın başarısıdır. Beğensek de beğenmesek de, yeni bir seçime kadar bu gerçekle yaşamak zorundayız.
Erdoğan’ın kazandığı başarı beraberinde büyük sorumlulukları da getirmiştir. “Balkon Konuşması” nda Erdoğan’ın verdiği mesajlar olumludur. Birlik ve barış çağrısı tüm Türkiye için geçerlidir. Başbakan’ın konuşmasında sarf ettiği “74 milyonun yaşam tarzı, inanç ve yaşam değerlerini onurumuz, şerefimiz olarak göreceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın” cümlesi ise son derece önemlidir. Bu mesajı, kuracağı yeni hükümette görev alacak bakanlar, yakın çalışma arkadaşları ile bürokratlar iyi değerlendirmeli, toplumda sıkıntı yaratacak tavırlar sergilemekten kaçınmalıdırlar.
Başbakan’ın tüm toplumu kucaklayacak bir Anayasa hazırlanması konusundaki sorumluluğu bir kat daha artmıştır. Sivil bir Anayasa için Parlamentoda bulunan siyasi partilerin dışında, sivil toplum örgütleri ile üniversiteler başta olmak üzere geniş bir mutabakat sağlanması şarttır. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “akil adamlar” dan ortak bir çalışma grubu oluşturulması önerisinin uygulanabilirliği de incelenmelidir. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a “kapıyı açık tutacağı” mesajını vermiştir. Ancak, Erdoğan, seçim döneminde sert eleştiriler yönelttiği Bahçeli ile de oturup konuşmalıdır. Başbakan Erdoğan’ın BDP ile nasıl bir müzakere yürüteceği ise Anayasa değişikliklerinin “yumuşak karnı” olacaktır.
Seçim sonuçları, hem CHP’de hem de MHP’de yeni tartışmaların başlayacağının işaretlerini vermektedir. CHP’de dışlanan siyasetçiler, Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu hemen seçimden sonra giderek yüksek sesle belirtmeye başlamışlardır. Özellikle Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, ilk hedef olarak seçilmiş görünmektedir. Antalya Milletvekili ve CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın ise partinin seçimde başarısız olduğunu seslendirdiği yakın çevresi tarafından dile getirilmektedir.
Zaman ve mekana göre, başarının ya da başarısızlığın ölçüsü değişebilir. Hiç kuşku yok ki, Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olmasıyla birlikte CHP esen kuvvetli rüzgarı ve bu rüzgarın getirdiği kamuoyu yoklamalarının sonuçlarını sandığa tam yansıtamamıştır. Bunun sorgulanması ve yapılan stratejik hataların saptanıp bundan ders çıkarılması şarttır. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun başarısız olduğunu söyleyecek en son kişi, hiç kuşkusuz Baykal’dır. Çünkü Bakkal’ın Genel Başkanlık yaptığı 1995’te CHP yüzde 10.71, 1999’da yüzde 8.71, 2002’de yüzde 19.41 ve 2007’de yüzde 20.88 oy almıştır. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin oylarını arttırdığı su götürmez bir gerçektir. Baykal, ne yaparsa yapsın, CHP’nin 12 Haziran’da aldığı yüzde 25.91’lik oyu hafife alamaz, almamalıdır. Baykal, dolaylı mesajlar göndermek yerine Kılıçdaroğlu ile bir araya gelip
konuşmalıdır.
Kılıçdaroğlu, tabii ki, eleştirilecektir. Bu doğaldır. Ancak, onun CHP’nin Türkiye’nin partisi olma yolundaki kararlı ve özverili çabalarına sahip çıkılması ve iç tartışmalardan CHP’nin güçlenerek çıkması daha da önem kazanmıştır. CHP’nin yeni kavgalarla güç kaybetmesi, bu partiye oy veren 11 milyon seçmeni üzmekle kalmaz, tüm siyasi rakiplerini sevindirir